Kitap Molası XXX; Asım Haluk'un ellerinden tuttu
“Çünkü tarih milletlerin
yanılmayan hafızasıdır (s. 88).”
Tüketim çağında üretimine aşina
olduğumuz insanların sessizliği bizde daima bir huzursuzluk duygusu husule
getirir. Nitekim biliriz zamanların,
mekânların, genci ve yaşlısıyla insanların çoğaltan ve paylaşan kimselerle
teselli bulduğunu.
Ben de uzun zamandır pek çok
edebiyatçı arkadaşım gibi Behçet Gülenay’ın yeni kitabının haberini bekliyorum.
Sayfalara aşina, kelimelerle hemhâl, kitaplarla iç içe olan bir kalem
müdaviminin suskunluğunu yadırgamayı ve bu anlamda bir beklenti içine girmeyi değerli
buluyorum. Nihayet Behçet Gülenay’ın son romanı Asım Haluk’un Ellerinden Tuttu
ilk baskısını Nisan 2023’te Çıra yayınlarından yaptı. Mehmet Akif Ersoy ve
Tevfik Fikret’in porteleri ile birlikte ardı okura dönük iki silüet taşıyan kitap
kapağı bej bir arka fona sahip. 164 sayfalık eserin arka kapağında ise Sadık
Yalsızuçanlar ve Mustafa Özçelik’in kitap hakkında kısa ancak yoğun ve
derinlikli iki değerlendirmesi var.
“Tarih boyunca Asım hep vardı dünya durdukça da var olacak”
cümlesiyle açılışını yapan romanın giriş kısmında “çocukluğun bahçesinden
çiçekler deren ve kardeşten öte iki arkadaş” olarak gösterilen Asım ile
Haluk’un yetişme tarzlarına dair bilgilendirme yapılıyor ancak bu, betimleme
güzelliğinin içinde ince bir akışa tâbi tutulan ve okuru Asım’ın şahsında
Mehmet Akif Ersoy’a ve Haluk’un şahsında babası Tevfik Fikret’e alıp götüren
bir girizgâh. Yazarın kitabının giriş kısmında, Asım olma bilincinin tecelli
ettiği Asım bin Sabit’in hayat hikâyesine (Arıların koruduğu şehit,
s.10-16) girmesi de eserin mesajlarına yönelik
bilgilendirmeye dair emareler taşıyor.
Asım Haluk’un Ellerinden Tuttu
Millî mücadele yıllarında Berlin’e gönderilen Asım ile babası Tevfik Fikret tarafından
İskoçya’ya yollanan Haluk nezdinde Avrupa’nın ve Hristiyan dünyasının dönem
içerisindeki yapılarının da tanınmasını sağlıyor. Kitaptan yükseköğrenim için
bursla Amerika’ya giden mühendis Haluk’un, burada rahip olduğu ve ölen
babasının cenazesine bile gelmediği bilgisini ediniyoruz. İlk imtihanını
Çanakkale’de veren, bu hâliyle gençlere örnek olan Asım ile onun yol
arkadaşları ise Arif, Hüseyin Eşref, Bekir Kazım gibi isimlerle aktarılsa da
çağın travmatik olayları üzerinden okur bir kimlik tespiti yapabiliyor. Çanakkale
Savaşı ve Sakarya Meydan Muharebesi, İstiklâl Mahkemeleri, Akif’in Mısır hayatı
ve Kahire’den İstanbul’a dönüşü, Hafız Rıfat tarafından Fatih Camii’nde okunan
Türkçe ezan, tercüme faaliyetleri eserin ilk beş bölümünde yer alan önemli
hadiseler arasında. Eserin yedinci kısmında hastalığı dolayısıyla Teşvikiye
Sağlık Evi’ne yatırılan Akif’in son günlerini yaşadığı Mısır Apartmanı ve
sekizinci kısımda takvimler 27 Aralık 1936’yı gösterdiğinde şairin hazin vefatı
anlatılıyor. Behçet Hocanın yaşanan günlerin karanlığını ve zihniyet
çatışmasını tüm canlılığıyla yansıttığı olay örgüsü Mehmet Akif’in şiirlerinden
kesitlerle besleniyor.
Romanın önemli özelliklerinden
biri tarih akışı içerisinde 27 Mayıs 1960 darbesine, 12 Eylül askeri darbesine,
28 Şubat sürecine ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine yer yermesi. Ancak bu
hadiseler geçidi içerisinde fark ediliyor ki uzun dönemleri kapsayan, hatta o
kadar ki Şubat ayında yaşanan depremi de içine alarak günümüzü ihtiva eden bu
anlatım tutumu ile Türkiye’nin modern tarihinin bir hülasası yapılmak
isteniyor. Dolayısıyla yüz yılı aşkın bir zamanda yaşayan Asım ve Haluk’un kitap
içerisinde bir birey olmaktan çıkarılıp bir zihniyet olarak yaşamaya devam
ettirildikleri fark ediliyor. Bence romanın en karakteristik özelliğini tarihte
var olan iki önemli şahsiyetin, zihniyet olarak yaşatılmasında bulmak mümkün…
Gülenay, robotik kodlama yanında ahlakî
kodlama bilinci taşıyan Asım ve arkadaşları üzerinde dururken Nurettin Topçu,
Sezai Karakoç, Aliya gibi değerlere atıfta bulunmayı ihmal etmiyor. Yine
kitaptan okur “sadece şiir, edebiyat ve sanatın konuşulmadığını öğrendiği”
Mısır Apartmanı’nın macerası üzerine güzel bir birikimle çıkıyor. Eserde dünya siyaset tarihinde önemli bir yer
tutan Arap baharı gibi konular işlenirken, yakın zaman önce yaşanan Maraş
merkezli depremin toplumdaki ve dünyadaki yankıları üzerinde duruluyor. Mehmet
Akif Ersoy’u yad eden Asım’la Arif’in gitmeye karar verdikleri Mısır ziyareti
Mekke gezisine imkân tanırken İstiklal Marşı’nın “korkma!” sını tefsir ediyor. Mehmet
Akif Ersoy’un felsefesinden mülhem romanın en çok üzerine eğildiği başlıca konu
eğitim. Eğitimin muhtevasını; aile yapısı, gençlik, İslâm’ın manevi manada yol
gösterici yönüne çekilen dikkatin maddi alana yani müspet ilimlere kaydırılması
oluşturuyor. Roman, yazarın gelecek tahayyülünü de içine alan birleştirici bir
sonla nihayete eriyor. Asım Haluk’un Ellerinden Tuttu son
sayfasında faydalanılan kaynaklara yer vermiş. Buradan de yazarın derinlikli
bir araştırma ile kitap yolculuğuna eğilmiş olduğu anlaşılıyor.
Behçet Hoca’ya kitap armağanları
için teşekkür ediyor, daha nice esere bu güpgüzel bilinç ve yoğunlukla imza
atmasını diliyorum.
Selam ile.