Kitap Molası XXIII: Tekrarın tiryakisi zaman
Yolculamak hüzündür, karşılamak
umut. Hüzün ve umut arasındaki bu zaman dilimi gidenin muhasebesini
yapacağımız, geleni ise o tecrübe birikimiyle karşılayacağımız bir tefekkür
aralığı. Bu sene bana hiçbir katkı sağlamayacak hasbihallerden kitapların,
bilmediğim kelimelerin, orijinal cümlelerin evrenine yol almayı sevdiğim,
dahası bunu içselleştirdiğim bir sene oldu. “Ne kattı, ne götürdü?” sorusuyla
içime yöneldiğim ve nihayetinde yine, yeniden insanın kendisine dair yapacağı
en iyi yatırımın kitaplarla hemhal olması olduğuna kanaat getirdiğim olgunluk
evresi.
Yakın zaman önce değerli şair
yazar İlkay Coşkun’un birkaç kitabı haneme ulaştı. İlkay Bey kitapların dünyası
ile meşgul olan, onları sahaya çıkarmayı seven değerli bir okur aynı zamanda.
Kıymetli hanımefendisi Vildan Poyraz Coşkun’un da yazması, çiftin bu yolda
birbirlerine sağladıkları destek ve en mühimi bu yol arkadaşlığının hayata
edebiyat penceresinden bakabilmesi imrenilesi… Gelen kitaplar arasında ismi ve
kapağı ile dikkatimi celbeden ilk eser Sinan Ayhan ve İlkay Coşkun’un ilk
baskısı Haziran 2022’de yapılan Tekrarın Tiryakisi Zaman oldu. Zaman
meselesi öteden bu yana dikkatimi çekmiştir. Henüz çocukluk yıllarımda ondaki
akışın kişi algısıyla doğru orantılı olup olmadığını düşünürdüm. Seneler sonra,
özellikle akademik okumalarım hız kazanıp Henri Bergson, Tanpınar, Peyami Safa
gibi isimlere evrildiğinde zamanın pek çok edebî ve felsefî yapının çıkış
noktası olduğunu anladım.
Sinen Ayhan ve İlkay Coşkun’un
bir konu bütünlüğünde birlikte kaleme aldıkları kitap KDY’den çıkmış. Yavruağzı
bir arka fonun hâkim olduğu kapakta ilk göze çarpan roma rakamlarının turuncu
bir halka içinde yer almaları. Siyah bir daire, gri bir zeminde küçük bir
bisiklet… Hülasa kişi algısına emanet edilen soyut, şık, orijinal bir kapak…
Giriş yazısı İlkay Bey’e ait. Çalışmanın Haziran 2021’de Şair Sinan Ayhan’ın
önerisi ile başladığını ve ilk şiirden sonra temanın, formun ve şiir sesinin
belirlendiğini belirtmiş. Şairler birbirinden gelen şiirleri birkaç defa okumuş
ve birkaç gün içinde bir nazire şiiri kaleme almış. Ön sözde dikkatimi çeken
Sinan Ayhan’ın eserlerinde işlediği belirtilen “bileği-metni” yani “cevher söz”
kuramının bu kitapta izlerinin görüleceğinin söylenmesi ve kuram hakkında
klasik şairlerin öncülüğünde değerli bilgiler sunulması. Nitekim okur, Sinan
Ayhan şiirlerinin yer aldığı ilk bölüm olan “Kayıp Zamana Ağıt”a Coşkun’un
anlattıklarından hareketle giriyor.
“Neyi yıksak koparamıyoruz hüzünle
göbek bağımızı (Makaralı Sistem/s.111)”
Ayhan’ın zaman bilinci merkezinde
kaleme aldığı şiirlerine adım atar atmaz eserin beklentimin üzerinde bir tat
bırakacağını hissettim. Özellikle aliterasyonun hâkim olduğu çalışmalarda
asonanslar, sesteşlerle inşa edilen ses oyunları, tevriyelerin hükümranlığı
göze çarpıyor. Bölümde yer alan mensur şiirlerde de bu tutum bozulmuyor. Antik
zamandan izler taşıyan eserlerde yer yer dini motifler; ayetlere ve kutsi
hadislere telmihler, peygamber kıssalarından izler, kutsal şehirler ve bilhassa
rabıta, derviş, bir lokma bir hırka, naz makamı gibi tasavvufi terimler var.
Zaman sarrafı edası ile işlenen ürünlerde bir okuma birikimi de göze çarpıyor.
Şair, Geothe, Rimbaud, Yunus Emre, Sezai
Karakoç, Nazım Hikmet, Baudelaire, Charles Dickends, Beyazıd-ı Bestami,
Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, İsmet Özel, Herakletios, Yahya Kemal, Edgar
Allan Poe gibi isimlere atıfta bulunmuş. Özellikle “Zamanın Fuzûlisi, Bakisi,
“Neydi” mi, “Ne değildi” mi” adlı metin divan edebiyatımıza yaptığı
göndermelerle dikkat çekiyor. “Gömlek Yakasını Dik Tutan Zamana Sone”, “Zamanın
Bir Harfi misin Sen?”, “Bir Zaman Nakkaşının Perde” akış ve mana itibariyle çok
beğendiğim eserler oldu. Ayrıca şiirlerden zengin bir kelime çeşitliliği ile
çıktım. Yalnız burada Sinan Bey’in şiirinin bir karakteristiği olduğunu fark
ettiğim mısraın alttan devam etme sıklığının okur zihnini çok zorlama/yorma
tehlikesi olduğunu söylemem gerekiyor. Bir öneri olarak bunun bir parça esnetilmesi
gerektiğini hatırlatmak isterim. Eserin ikinci kısmı 127.sayfada başlayan ve
İlkay Coşkun şiirleriyle şekillenen “Zaman Tansığına Uzun bir Yol”
“kaç kibri saklar tevazu tarafı sarmalayıp gizil ve muğlak
sesini, hâlini bihakkın dinleyecek insan nerede bulunacak (Toprak
Ana Kucağına Zeyl, s. 133)”
Eserde Sinan Bey’in şiirleri arasındaki bütünlük İlkay Coşkun
şiirlerini de içine alacak bir yapı sergiliyor. Bölümler arasındaki geçiş bile
bu bütünlüğün büyüsünü bozamıyor. Aslında iki şair arasındaki kalem ve üslûp
farkı kesintisiz bir yürüyüşün göl ve orman manzaraları gibi.
İlkay Bey’in zaman teması üzerine yoğunlaşan şiirlerinde eski
uygarlıklar ve antik çağ başta olmak üzere atasözlerinden, Anadolu irfanından,
yer yer Kur’an ayetlerinden ve tasavvuftan ilham alan bir tavır var. Çalışmalar
“kelime oyunları ile yoğrulan hikmet” şeklinde hülasa edilebilecek bir
potansiyele sahip. Nitekim zaman tansığına ulaşma çabasındaki o uzun yolda Azeri
atasözleri, ayetler, Kutsi Hadis, eski atasözleri ve halk deyişleri ile
birlikte Oğuz Kağan’a, Yunus Emre’ye, Neşet Ertaş’a, Baudelaire’e, Metin
Eloğlu’ya, Cemal Süreya’ya, İbn Haldûn’a, Ahmet Oktay’a, Hamlet’e, İbn i
Hazm’a, Enderunlu Vâsıf’a, Çehov’a, Can Yücel’e Heidegger ve Tanpınar’a atıflar
mevcut. Ben özellikle İlkay Bey’in modern hece tarzında kaleme aldığı “Yaralı
Zaman” ve “Tekaüt Zaman” şiirlerini çok
başarılı buldum. Bununla birlikte “mensur şiir” tarzında kaleme aldığı
çalışmalar Sinan Bey’in aksine denemeye daha yakın bir yapı sergiliyor.
İlaveten burada, İlkay Bey şiirinin belki de bir niteliğini oluşturan hâl,
hakikat, zayiat, vehim, iptidai, müptelâ
gibi kelimelerin tansık, kavuştak, üzünç, öğütgec, şıvgın, yüngül, murç gibi
kelimelerle aynı bölümde hatta aynı mısra içinde bulunmasının okuru yorma ve
dilin farklı yapılarına hızlı geçişlerin onu şiirden koparma gibi bir tehlike
arz ettiğini belirtmeliyim. Bir de sayfa altında şerh düşülen “kün tuğ olsun,
bolgıl kök kurıkan (s. 183), ya da “eşik artın bilmegen, törnü bilmez” gibi dua
ve atasözlerinin günümüz karşılıklarının belirtilmesinin sonraki baskılar için
göz önünde bulundurulması gerektiği düşüncesindeyim.
Yazıma başlarken aklımda İlkay Coşkun’un haneme armağan ettiği
kitaplarla ilgili kısa bilgiler paylaşmak vardı. Tekrarın Tiryakisi Zaman’a
dair gerçekleştirdiğim okuma ve karşılaştığım orijinallikler; incelik ve
güzellikler buna mani oldu. Devamını dilerim.
Selam ile.