Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2024

Kitap molası XLVII; Kurganlar

M. Ali Köseoğlu’nun Kasım 2023’te Hece Yayınlarından çıkan Kurganlar adlı şiir kitabı haneme misafir oldu. Kitaptaki özgeçmişten şairin pek çok dergi ve radyoda öncü bir rol oynadığına, “Menteşedeki Muğla” adlı eserinin TYB tarafından “2019 Yılının Şehir Kitabı” seçildiğine vakıf oldum. Ayrıca M. Ali Bey’in çocuk edebiyatı alanında da önemli çalışmaları var. Bu vesileyle esere adını veren kurganın özellikle Orta Asya toplumlarında mezar üzerine toprak yığma yoluyla oluşturulan küçük tepe manasına geldiğini öğrendim.

Kurganlar çiçeğe durmamış siyah beyaz dalların ince örgüsüyle oluşturulmuş bir kapak tasarımına sahip. 71 sayfa olup dört bölümden oluşmakta. Şairin “on yaşım hey, on beş yaşım, yirmi beş yaşım/şimdi ah! kırıklarla yürüyorum sana/nice bir çiçeğe, böceğe aldanışım/ne olur yol boyu bırakma beni bana” arzuhâliyle başlattığı iç kapak yolculuğundan sonra okur sekiz şiirin bulunduğu ilk kısma varıyor;

Kırgınlıkları kuşlar taşır kanatlarında

Yorgun gövdelerine dal olur neşesiz (s. 22)

Henüz eserin ilk kısmından anlaşılıyor ki karşı karşıya olduğumuz şiirler sehl-i mümteni tabiatlı, duru bir lisandan neşvünema bulmuş. Akıcı. Modern. M. Ali Köseoğlu ağırlıklı olarak serbest tarzda yazmışsa da mısra uzunlukları birbirlerine yakın mesafede ve mısra sonları büyük ölçüde ses benzerlikleri taşıyor; “seni sevenler nokta oldular/söğütler akasyalar dut ağaçları/(…)/bahçeye diktiğin anılar/yahut sakuralar (s. 19)” Kitabın ilk bölümü içerisinde özellikle şairin Süleyman öznesini yanına aldığı “İstanbul Biraz” adlı şiiri hem içeriği ve hem de yapısı itibariyle dikkat çekiyor. Eseri kendi içinde üç kısma ayıran “biraz İstanbul olduk süleyman’la”, “biraz İstanbul oldu süleyman”, “biraz İstanbul biraz süleyman” mısraları öncülüğünde şiir süssüz suretlerin taşıyabileceği derinliği ortaya koyuyor. Ki bu da Köseoğlu mısralarının en baskın özelliklerinden…

Kitaba adını veren “Kurganlar” onun ikinci bölümünde… Bu kısım ilk bölümdeki sehl-i mümteni edasını bir ileri merhaleye çekmesiyle dikkat çekiyor çünkü çalışmalar birkaç mısradan müteşekkil, özdeyiş güzeli şiirler; “ey benim kalbim/ne kadar da başkasının (s. 28)” Bölümün son şiiri “Girdap” ta ise aruz yüklü bir tavır seziliyor.

Kovalanmadan geçtiğini unut sahih rüyalardan (s. 40)

Kurganlar’ın üçüncü bölüm şiirleri daha kapsamlı olup, gümrah bir ırmağı andırıyor. Yakın seslerle örülen ve maziye atıflarını ağırlıklı olarak üçüncü bölümde konuşturan bu şiirler; halk hikâyeleri ve mesnevîlerle (başka şeyleri konuşuyoruz bir aradayken/varka ve gülşah’ı, mem u zin’i/leyla ile mecnun’u tahir ile zühreyi), Türk edebiyatının şiirlerinden örneklerle (-iyi o zaman şiir oku/diyorsun/”Erzurum garında banklar üstünde/uyku tutmuyor karanlıkları), dünya edebiyatına göndermelerle (ömre sürgün ne varsa ıslak/deniz birdenbire taşar/bak bakalım kitaba/insan ne ile yaşar), Kuran-ı Kerim’deki ayetlere telmihlerle (nasıl bilebilirsin ki della/başka biri olacağını bir gün uyandığında/ve sen şehrin öbür ucundan koşup gelen/bir adamın çağrısına uydun nasılsa (Della, s. 65)” tezyin ediliyor. Şiirlerin okunurken zorlamayan; dilden, gönülden kolayca akan söyleyişi içerik ile uyum teşkil ediyor. “Sesiniz dudağımda şanlı bir çığlık (Aynı şarkı/s, 39)”, “Parmaklarınla masallaşan dağlar tepeler (Kimsenin yüreği değil benim yüreğim/s. 46)”, “annelerin kelebekten uykusu (Eylül korkusu)” gibi imge yüklü mısralarsa bu söyleyiş konforu içinde dimağlarda tesirli izler bırakıyor.

Kitabın “Mezkûr şefkat” adıyla başlayan ve merhamet vurgusunu öne çıkaran dördüncü ve son kısmı ise çağının zilletine tanıklık eden bir kalbin vicdan sızısını içeren duyarlı şiirlerinden oluşuyor. Bölüm “toprağın altı Filistin” ve “eller yukarı” adlı eserlerle Filistin’de, “Nijer” başlığı altında Nijer’de yitirilen insanlığı uzun çığlıklarla resmediyor. “Ki Benim”, “Anlatmaya gerek var”, “Leke”, “Ölü Kelimeler” isimli şiirler de hüzün öfke arasında gidip gelen şairin ârafta kalmışlık hâlini gözler önüne seriyor. Kopkoyu bir sızının gölgesinde yaşanan gönül buhranı mısralarla paylaşılıyor, sonra uykularımızı ürperten açık bir ikaz kılığında yolumuzu kesiyor;

Beni tanımazsınız umurunuzda değilim

Parasız asker

Dil bilmez mülteci

Çocuğunu rahminde yitirmiş anne

Kalbi neşterlenmiş bebek

Pamuk tarlalarında toprağa düşen alın teri

Aklı havada yazar

Sayfalar arasında

Altı çizilmeyen satırlar da var.

Türkçe’nin açık ve akıcı yollarında yürüyen, meramı en az ve öz hâliyle ifade eden Köseoğlu’na armağanları için teşekkür ediyor, Kurganlar’a baht açıklığı diliyorum.

Selam ile.