Kitap molası XLVII; Kurganlar
M. Ali Köseoğlu’nun Kasım 2023’te Hece Yayınlarından çıkan Kurganlar adlı şiir kitabı haneme misafir oldu. Kitaptaki özgeçmişten şairin pek çok dergi ve radyoda öncü bir rol oynadığına, “Menteşedeki Muğla” adlı eserinin TYB tarafından “2019 Yılının Şehir Kitabı” seçildiğine vakıf oldum. Ayrıca M. Ali Bey’in çocuk edebiyatı alanında da önemli çalışmaları var. Bu vesileyle esere adını veren kurganın özellikle Orta Asya toplumlarında mezar üzerine toprak yığma yoluyla oluşturulan küçük tepe manasına geldiğini öğrendim.
Kurganlar çiçeğe
durmamış siyah beyaz dalların ince örgüsüyle oluşturulmuş bir kapak tasarımına
sahip. 71 sayfa olup dört bölümden oluşmakta. Şairin “on yaşım hey, on beş yaşım, yirmi beş yaşım/şimdi ah! kırıklarla
yürüyorum sana/nice bir çiçeğe, böceğe aldanışım/ne olur yol boyu bırakma beni
bana” arzuhâliyle başlattığı iç kapak yolculuğundan sonra okur sekiz şiirin
bulunduğu ilk kısma varıyor;
Kırgınlıkları
kuşlar taşır kanatlarında
Yorgun
gövdelerine dal olur neşesiz (s.
22)
Henüz
eserin ilk kısmından anlaşılıyor ki karşı karşıya olduğumuz şiirler sehl-i
mümteni tabiatlı, duru bir lisandan neşvünema bulmuş. Akıcı. Modern. M. Ali
Köseoğlu ağırlıklı olarak serbest tarzda yazmışsa da mısra uzunlukları
birbirlerine yakın mesafede ve mısra sonları büyük ölçüde ses benzerlikleri
taşıyor; “seni sevenler nokta
oldular/söğütler akasyalar dut ağaçları/(…)/bahçeye diktiğin anılar/yahut
sakuralar (s. 19)” Kitabın ilk bölümü içerisinde özellikle şairin Süleyman
öznesini yanına aldığı “İstanbul Biraz” adlı şiiri hem içeriği ve hem de yapısı
itibariyle dikkat çekiyor. Eseri kendi içinde üç kısma ayıran “biraz İstanbul olduk süleyman’la”, “biraz İstanbul oldu süleyman”, “biraz İstanbul biraz süleyman”
mısraları öncülüğünde şiir süssüz suretlerin taşıyabileceği derinliği ortaya
koyuyor. Ki bu da Köseoğlu mısralarının en baskın özelliklerinden…
Kitaba
adını veren “Kurganlar” onun ikinci bölümünde… Bu kısım ilk bölümdeki sehl-i
mümteni edasını bir ileri merhaleye çekmesiyle dikkat çekiyor çünkü çalışmalar
birkaç mısradan müteşekkil, özdeyiş güzeli şiirler; “ey benim kalbim/ne kadar da
başkasının (s. 28)” Bölümün son şiiri “Girdap” ta ise aruz yüklü bir tavır
seziliyor.
Kovalanmadan
geçtiğini unut sahih rüyalardan
(s. 40)
Kurganlar’ın
üçüncü bölüm şiirleri daha kapsamlı olup, gümrah bir ırmağı andırıyor. Yakın
seslerle örülen ve maziye atıflarını ağırlıklı olarak üçüncü bölümde konuşturan
bu şiirler; halk hikâyeleri ve mesnevîlerle (başka şeyleri konuşuyoruz bir aradayken/varka ve gülşah’ı, mem u
zin’i/leyla ile mecnun’u tahir ile zühreyi), Türk edebiyatının şiirlerinden
örneklerle (-iyi o zaman şiir
oku/diyorsun/”Erzurum garında banklar üstünde/uyku tutmuyor karanlıkları),
dünya edebiyatına göndermelerle (ömre
sürgün ne varsa ıslak/deniz birdenbire taşar/bak bakalım kitaba/insan ne ile
yaşar), Kuran-ı Kerim’deki ayetlere telmihlerle (nasıl bilebilirsin ki della/başka biri olacağını bir gün uyandığında/ve
sen şehrin öbür ucundan koşup gelen/bir adamın çağrısına uydun nasılsa
(Della, s. 65)” tezyin ediliyor. Şiirlerin okunurken zorlamayan; dilden,
gönülden kolayca akan söyleyişi içerik ile uyum teşkil ediyor. “Sesiniz dudağımda şanlı bir çığlık (Aynı
şarkı/s, 39)”, “Parmaklarınla masallaşan dağlar tepeler (Kimsenin yüreği değil
benim yüreğim/s. 46)”, “annelerin
kelebekten uykusu (Eylül korkusu)” gibi imge yüklü mısralarsa bu söyleyiş
konforu içinde dimağlarda tesirli izler bırakıyor.
Kitabın
“Mezkûr şefkat” adıyla başlayan ve merhamet vurgusunu öne çıkaran dördüncü ve
son kısmı ise çağının zilletine tanıklık eden bir kalbin vicdan sızısını içeren
duyarlı şiirlerinden oluşuyor. Bölüm “toprağın altı Filistin” ve “eller yukarı”
adlı eserlerle Filistin’de, “Nijer” başlığı altında Nijer’de yitirilen
insanlığı uzun çığlıklarla resmediyor. “Ki Benim”, “Anlatmaya gerek var”, “Leke”, “Ölü Kelimeler” isimli şiirler de
hüzün öfke arasında gidip gelen şairin ârafta kalmışlık hâlini gözler önüne seriyor.
Kopkoyu bir sızının gölgesinde yaşanan gönül buhranı mısralarla paylaşılıyor,
sonra uykularımızı ürperten açık bir ikaz kılığında yolumuzu kesiyor;
Beni
tanımazsınız umurunuzda değilim
Parasız
asker
Dil
bilmez mülteci
Çocuğunu
rahminde yitirmiş anne
Kalbi
neşterlenmiş bebek
Pamuk
tarlalarında toprağa düşen alın teri
Aklı
havada yazar
Sayfalar
arasında
Altı
çizilmeyen satırlar da var.
Türkçe’nin
açık ve akıcı yollarında yürüyen, meramı en az ve öz hâliyle ifade eden
Köseoğlu’na armağanları için teşekkür ediyor, Kurganlar’a baht açıklığı
diliyorum.
Selam
ile.