Kitap molası XLI; Kapattım çatlağını kalbimin
Kelimelerin şifalı, zehirli, sihirli olduğunu yazarken içselleştirme fırsatı buldum. Kelime vesilesiyle insanın, kendisine iyi gelecek insanlarla bir araya gelebilmesini yaşarken…
Ankara
İl Millî Eğitim Müdürlüğü’ne gittiğim bir sırada şube müdürlerimizden kıymetli
şair ve yazar Fuat Oskay Bey’le karşılaştık ve kendisi beni makamında ağırlama
nezaketi gösterdi. Kısa ama nitelikli hasbihâlimiz sırasında 2022’de Klaros
Yayınları’ndan çıkan Kapattım Çatlağını Kalbimin adlı
deneme kitabını da takdim etti. Bu vesileyle aklıselim, bilge, sağduyulu
tavrına sosyal medya paylaşımları üzerinden vâkıf olduğum bu mütevazı duruşun
yazılarını toplu hâlde okuma imkânı buldum. Zira yaşadığımız hayal
kırıklıklarına mukabil kelimeleriyle hemhâl olabilen nitelikli duruşların
kıyıda köşede kalsalar da var olduklarını bilmek çok güzel.
Oskay’ın
ilk olduğunu belirttiği kitabı 134 sayfa. Kitabın ön sözünde dünyadaki tüm
olumsuzluklara rağmen yaşamak ve yazmak için geçerli nedenleri olan ve
tabiattan, duygu hâllerinden umut devşiren güçlü bir yaklaşım seziliyor.
Kaliteli yazarlar gibi esere talip okurların da bir değerlendirmesini yapan
yazarın ümitle beslenen cümlelerinde sağlam bir betimleme gücü fark ediliyor.
Düz yazının estetik bir davası olduğunu görmek bana her zaman iyi gelmiştir. Bu
sebeple henüz ön sözü okurken kitabın taşıdığı içerik ve yapıya dair kanaat
sahibi oldum. Bununla birlikte ön sözün taşıdığı yaşama ve yazma gerekçesi
kapakta da kendini ortaya koyuyor. Sarının güzel bir tonu üzerinde damarları,
kanallarıyla kırmızı kalp, kalbin üzerindeyse yara bandı olarak da
değerlendirilebilecek beyaz bir şerit görülüyor.
“Hayat, yaşandıkça
yazılır; yazıldıkça yaşanır. Gözlerin kalemindir senin, gördüklerin mürekkebin(s. 11)” cümleleriyle kitabın ilk
metni “Bazen” e girdiğimizde şiirsel bir atmosferin okuru kuşatacağını ön
görüyor, cümlelerin ne anlattıkları kadar neyi nasıl anlattıkları üzerinde
duracağımızı biliyorum. Nitekim akabindeki “O Belde” yazısının muhayyilede
çizdiği diyarla Ahmet Haşim’in beldesine yapılan şiirsel telmih, pek çok metnin
pek çok yerinde yokluyor muhatabını. Haşim demişken kitabın bazı metinlerinin
mensur şiir olarak okunmaya müsait bir yerde durduğunu söylemeliyim.
Tabiattan,
hayatın ince desen ve motiflerinden beslenen yazar kendinin ve çağının farkında.
Bu yüzden sık sık kulluğuna vurgu yapıyor. Ayakları yere sağlam basan, kendine
ve insana uzaktan bakabilen özgür yazılar bunlar; “kendisi olmayan başkası olur (s. 24)”. Bununla birlikte Kapattım
Çatlağını Kalbimin’in metinleri peygamberimiz Hz. Muhammed başta olmak
üzere, Hz. İbrahim, İsa, Yakup, Yusuf, Nuh, Musa gibi pek çok peygambere ve
insanlığa ibret levhasıyla sunulan kıssalarına; Hz. Ali, Veysel Karanî, Yunus,
Mevlana ve Şems, Hallac-ı Mansur, İmam-ı Azam, İmam-ı Gazali, İbn-i Sina, Mimar
Sinan, Büyük İskender gibi adı ve yâdı kalan büyüklere ve hayat hikâyelerinden
kesitlere yer veriyor.
Başlangıçta
şairane bir eda ile kitabın tamamlanacağını düşündüren yazarın ilerleyen
sayfalarda tefekküre davet eden güncel meselelere dair daha keskin bir üslupla
yazdığı fark ediliyor. Örneğin mutlulukla huzurun mukayesesinin yapıldığı metin
(s. 17-19) bunun izahı. Düzen ve görsel üzerinden tabiatın ele alındığı “Kırık
Kabuk”, eğitim algısının eleştirisi sayılabilecek “Tebeşir Tozu”, teknoloji ve
gelişen teknolojinin dile olan etkileri “Zamanın İzinde”, modern çağın millet
irfanı ile uyumunun yahut uyumsuzluğunun bir yorumu olan “Modern Çağın
Çıkmazında”, zaman ve insan arasındaki münasebetin örneklerle tertip edildiği
“Nedir Sana Engel?”, insanlar arasındaki dağılımın adaletsizliğini ele alan
“Çıldırtan Denge” düşüncenin konuşturulduğu metinler olarak karşımızda duruyor.
Burada bilhassa konunun ele alınışı itibariyle “Duvar” ve “İsyanın Anatomisi”
adlı denemeleri hayli ilginç bulduğumu ifade etmek isterim. Nitekim bu iki
metinde yazar gerek klişeleri sarsan yaklaşımları gerekse tarihin içinden
verdiği isabetli örnekleriyle ciddi bir inceleme ve eleştiri örneği sunuyor.
İlave olarak düşüncenin merkeze alındığı pek çok denemede sorun dillendirilmekle
kalmayıp orijinal çözüm önerileri de ortaya konuluyor.
Kapattım
Çatlağını Kalbimin keyifli
olduğu kadar öğretici bir serüven denemesi. Orkidelerin en çok çiçek açtığı
yerin mezarlıklar olduğu ve yazıcının bunun sebebini çiçeklerin kendilerine
yaşam alanı bulmamalarında görmesi hayli dikkatimi çekti (s. 59). Yaşam koçu,
şans oyunları, burç yorumları, fal gibi zaman öldürücülerin “yapay tatlandırıcılar”
olarak nitelendirilmesi de (s. 62) oldukça hoş. Tarih hakkında yapılan anlamlı
bir tanım da “Akşama Doğru” adlı yazıda sardı beni: “Tarih eskiyen zaman diliminde yaşanan olay ve durumları tahlil edici
ruhunun yanında bir hatıralar bilimidir de (s. 88).”
Kitapta
hatıra, gezi yazısı, günlük sayılabilecek yahut üç türün terkibi olabilecek
denemeler de var. Yazarın Kuyulu Mescit başında dinlenip demlenen Söğüt
yolculuğu bunun seçkin bir örneği. Şehir yazısına dönüşebilecek bir gücü içinde
saklayan bu akıcı yazı, duygu ve düşüncelerini sunuş biçimiyle yazarın günlüğü
olmaya da aday… “Sana Geç Kaldım” adlı metin ise mektup türünün güzel bir
örneği olarak okunabilir.
Kapattım
Çatlağını Kalbimin kısa
zamanda keyifle okuyup tamamladığım güzel bir kitap. Bir eğitimci olarak Fuat
Oskay’ın bilhassa eğitimle alakalı meseleler üzerine yoğunlaşması ise takdire
şayan. Esere dair yapabileceğim tek eleştiri gülücük emojisinin sayfalara
girmiş olması. İkinci baskı için yayınevi gerekli düzeltmeye giderse iyi olur.
Selam
ile.