Kitap molası XL; Eksik Gamze
“bazı şeyler şiir olsun diye yarım kalır.”
Tokat’ın Zile ilçesi… Şiir programına henüz saatler
var. Bilmediğimiz bir sokağın bizi
caddeye taşıyan köşesinde kahve evi arıyoruz Serap Kadıoğlu ile. Talih işte, belki
de en güzeline sıcak bir sohbet eşliğinde kuruluyoruz. Şiirden, edebiyattan,
hayattan, insandan konuşurken masaya, dumanı tüten kahvenin yanına bir cümle
bırakıyor Kadıoğlu; “Nuray Hanım eskiden
dünyaya ne bırakabileceğimi düşünürdüm, şimdilerde giderken yanıma alabileceğim
cümleyi düşünür oldum.” Söylemi cep telefonuma not alıyor ve diyorum ki;
“Ben bunu bir yerde kullanırım Serap hocam.” Serap Kadıoğlu’nun yakın zaman
önce bir armağan olarak yolladığı kitabı masaya bırakırken telefon notlarım
arasında arıyorum onu, bulamıyorum ama ne tuhaf, ezberime kaydettiğimi fark
ediyorum. Hayatın garip cilvelerinden, yine bir kahve eşliğinde Eksik
Gamze’yi yanıma alıp birkaç satır yazmak için hazırlanırken çıkarıyorum
o anlam inceliğini hafızamın kilitli odalarından…
“Eskiden dünyaya
ne bırakabileceğimi düşünürdüm, şimdilerde giderken yanıma ne alabileceğimi düşünür
oldum.”
Meğer yeni kitabı için beklemiş o, orada…
Bilen
bilir, Serap Kadıoğlu şiirlerini severim. Bana bayan ismi sorulduğunda ilk
aklıma gelenlerden, dilime düşenlerdendir. Evime gelen son eserini
tamamladığımda da, şiirine güvendiğim bir kısım şairin kitabını bitirdiğimde
duyduğum kırıklığı duymadım. Aslında birkaç şiirini sevmiş olduğumu, gerisinin
o kadar da emniyetli bir yerde durmadığını fark ettiğim şairlerden devraldığım
o burukluk sinmemişti üstüme çünkü kitabın pek çok şiiri iyi bir ses örgüsü
oluşturmaya muvaffak olmuş, üstelik bunlardan bir kısmı sesi muhafaza ederken
pitoresk bir yapı ortaya koymuş. Bir önemli nokta da kendi kelimeleri var
şairin, üzerinde eğreti duran, bir başkasına özenip öykünen sözcükleri
giyinmemiş o. Serap Kadıoğlu’nun Kasım 2023’te Profil yayınlarından çıkan son
kitabı Eksik Gamze 76 sayfa. Kapağın renklerine bakınca içimi bayram
çocuklarının topladığı şekerlere bakarken duyduklarına has bir mutluluk
doldurdu. Renklerden sıyrılmayı başarıp kapağın motiflerine girip de ilaca,
eski bavula, yarım çocuk yüzüne odaklanınca bu coşku yerini ince ve munis bir
hüzne devretti. Kadıoğlu bu motiflerin neresine saklamış acaba eksik gamzesini
diyerek araladım kapağı, lacivert mürekkeple ismime imzalanan incecik bir yazı,
ardındaki sayfada “Hiç gitmeyip hiçbir
zaman gelmeyecek olana” ithafı…
Eksik Gamze “Sehl-i
Mümteni Yaşayanlar İçin”, “Sevmeye Besmele’den Başlayanlar İçin”, “Valizini
Açmadan Gitmek İsteyenler İçin” başlığını taşıyan üç bölümden oluşuyor, ilk
kısma girmeden önce Şeyh Galip’in “Efendimsin
cihânda i'tibârım varsa sendendir” ve devamındaki birkaç dize karşılıyor okuru.
Alışkın olmadığımız tamlamaların oluşturduğu ilk alt başlık altındaki bölümde
serbest şiirlerin ağırlığı, ikinci bölümde yerini “modern hece” dediğimiz tarza
ve son kısımda karma bir yapıya bırakıyor. Kitabın ilk şiiri “Sürgün”de kırgın
bir anlam dünyasını imleyen ince bir üslup güzelliği karşılıyor bizi:
“hep bir şeye
yetişme telaşında/her şeye yarım/ne zaman kendimi arasam evde yokum/iç ses,
heves, cennet, cehennem, nokta/derken yorgunum/neyle örtsem mahcup
yüzümü/okunur gözlerimden huzursuz dünya”
Kitaba adını veren “eksik gamze” ise onun ikinci şiiri.
Şiir yer yer kırık hece dediğimiz tarza yaslandığını düşündürse de bu tavrın
sesle tesis edildiği onun içine girildiğinde anlaşılıyor. Nitekim “biz nerede güzelsek orada yenildik”
mısraıyla sehl-i mümteni’nin mümtaz bir örneği konuşturulurken bir kısmı arka
kapağa alınan eksik gamze giyindiği mısralarla çıkıyor ortaya;
güzelleşir
neyse ki yıllar sonra
öldürür
sandığımız nice kahır
yâdımızda
kalan kreşendo sevda
yanağımızda
eksik bir gamze gibi ağır
gönlümüz
yazdadır ama şiir kış biraz
bazı
şeyler şiir olsun diye yarım kalır
Kitabın şiirleri bir
bütün olarak güzellik arz ediyor. Çağın mısraa yansıyan dağınıklığı, kafa
karışıklığı, nizamsızlığı yok kitapta… Okurda her biriminin ayrı zamanlarda yazıldığı
hissiyatı oluşturmuyor bu şiirler. Bununla birlikte onlarda “şah mısra”
denilebilecek altı çizilesi dizelere sık rastlanmakta:
“Şiir toplar gün batımı biraz daha göğsümüz (s. 16), “biz nerede güzelsek orada yenildik”, “insan ölünce daha şairdir/artık gündüzün e
acıyor canı (s. 17)”, “sözlerinden
bana kalan kabuksuz bir yara/sustuklarınla sevdim ben seni, bunu hatırla (s.
22)”, “ne kadar aldansak da/gönüllü
yenilmiştik kalbe dokunanlara (s. 28)”, “uzun bir suskunluğa döndü dilimde dünya”
Bütünlük duygusunu muhafaza
eden onca şiirin içinden, şiir gücüne tekabül eden mısraları çıkarabilmek çok
değerli… O mısralarda kadının hassas ancak güçlü ve anaç sesini duymak, hayat
öykülerimize temas eden bir yerlere dokunmak çok özel. Eksik Gamze üzerine
fazlaca şey yazılabilecek özellikte bir kitap. Ancak ben şimdilik kitabın
yazıcısı için “söyledikleriyle söylemediklerini de söyleyebilmiş şair” demekle
yetineceğim:
“Tanrı’nın testisinde suya olmaz elveda (s. 43)”
Selam ile.