Kitap Molası XIV; Mehmetçik'e Vakfedilmiş Bir Kitap…
Bazı kitaplar muhatabını bilgilendirmek için yazılır; cömert, görgüsünü paylaşmaktan haz duyan bir tabiatın sözcüsü olarak okuruyla buluşur. Bazı kitaplar yazıcısının gönül coğrafyasını ortaya koymak için kaleme alınır, sadece bir lisanın ve bir insanın duygu durumunu değil, hikâyesini de anlatır. Bazı kitaplar kapalı bir sandık içine kilitlenmiş ve eşya ile ilişkilendirilerek somutlaştırılmış eski hatıralar gibi antika bir kıymet taşır. Buna mukabil modern dili yakalamaya muvaffak olur. Pek çok kitap sahibinin tecrübesinden süzülerek dökülürken sadırlara, okura o tecrübenin izlerini bırakır.
Edebiyatla
ilgilenmeme rağmen zaman zaman tasavvuf, hadis, kişisel gelişim ve tarih
alanında yazılmış eserleri okuduğum olur. Bununla birlikte tıp ilmini ihtiva
eden kitaplara yönelişim, ya tıbbı nebevî alanında kaleme alınmış ve modern
zamanlara örnek teşkil eden çarpıcı bir eser yahut Uykunun Şifalı Gücü (W.
Chris Wınter) gibi, kendi sorunlarımı merkez alan ilginç bir kitapla
karşılaştığımda söz konusudur. Kısa zaman önce akademik okumalardan başımı
kaldırarak bir vefa duygusuyla kütüphanemde biriken kitaplara baktığımda, sağlık alanında önemli gördüğüm Kolesterol
Gerçeği adlı eserin beni beklediğini fark ettim. Bundan birkaç ay evvel,
TOBB ailesinin değerli mensuplarından Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş’ın güzide
imzasıyla takdim edilen 192 sayfalık eser, birinci baskısını Eylül 2020’de
Cinius yayınlarından yapmış ve dokuz baskıya ulaşmış. Şüphe yok ki bunda
kıymetli hocamızın uzun yıllara dayalı tecrübe ve gözlemlerinin etkisi olduğu
kadar, eser gelirinin Mehmetçik Vakfı’na
bağışlanacak olmasının da payı bulunmaktadır. Değerli Bozbaş’ın kitabını bu
pencereden bakarak elime aldığımda, bu kadar akıcı ve sürükleyici bir üslûp ile
karşılaşabileceğimi tahmin etmiyordum. İtiraf etmeliyim, kitabın üzerimde yüksek
merak uyandırabileceği ihtimaline de açık değildim. Sanırım bu, alan körlüğü
yahut kişinin kendini sınırlandırması ile alakalı bir durum. Kolesterol
Gerçeği’nin yazımın giriş kısmında kaleme aldığım pek çok tanımın
sınırlarına girdiğini belirtmeliyim. Yazar, hazırlığının bir buçuk yıldan uzun
bir zamana ulaştığını vurguladığı kitabın, kolesterol hastaları yanında
sağlıklı yaşamak isteyen herkese hitap ettiğini söylüyor eserinin ön sözünde.
Bununla birlikte kardiyolojinin Türkçe karşılığının “yürek bilimi” olduğunu
izah ederek, kalbin manevi alanına da dikkat çekiyor. Böylece kitap daha ilk
aşamada büyük bir merak duygusu yüklüyor okuruna. Eserin bu ilk kısmından,
ülkemizde yaşanan ölümlerin yüzde kırkından fazlasının kalp ve damar
hastalıkları sebebiyle olduğunu öğrenince (s. 26), onun tahmin edilenden daha
yüksek bir noktada durduğu fark ediliyor. Bu anlamda veri ve istatistiklerle
desteklenen, soru ve cevap örgüsüyle ilerleyen kitabın ilk aşamasından son
noktasına varıncaya dek, okurun dikkatini canlı tutan bir titizlikle
hazırlandığını söylemek mümkün. Burada, toplam on dört bölümden oluşan eserin
her kısmına değinmemiz mümkün olmayacağından birkaç can alıcı noktadan
bahsetmek istiyorum.
İlk bölümde kalp ve
damar hastalıklarının tanımının yalın bir anlatımla izah edilmesi tıp dilinin
halk seviyesini kucaklamasına sebep olurken, hastalıkların tarihsel sürecinin
ilginç verilerle ortaya konulmuş olması eserin daha yüksek bir kitleye hitap
etmesine imkân tanıyor. Türkiye’deki ortalama insan ömrünün yıllar içindeki
seyri ve kalp damar hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranları ile tıbbın bu
noktada ulaştığı seviye okuru düşündürücü bir iklime çekmeyi hedefliyor.
Bununla birlikte damar duvarında oluşan hasarların su borusu gibi halkın
anlayacağı örnekler üzerinden açıklanması anlaşılırlığı arttırıyor (s. 30).
Kitabın dikkat çeken ve önemli bulduğum bir diğer bölümü
kalp damar hastalıklarının gelişimine neden olan risk faktörleri. Yaş, genetik
faktörler, şeker, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, sigara kullanımı, kilo
fazlalığı ve stres gibi faktörlerin detaylandırıldığı ikinci bölümde merak
edilen pek çok soruya cevap bulmak mümkün. Bu anlamda içeriğin kalp damar
hastalığı yaşamayan ancak faktörlerin etkilerini taşıyan birinin de dikkatini
çekeceği muhakkak. Kolesterolün keşfi, insan bedeninde nasıl yapıldığı, kanda
nasıl taşındığı ve ne şekilde zararlı hâle geldiğini açıklayan üçüncü bölüm ise
gerçekleştirilen bir takım deneyler üzerinden anlatılması sebebiyle yoğun ve
önemli bir içerik taşıyor. (s. 43- 47) “Kolesterol Yüksekliği ve Damar
Hastalığı İlişkisinin Kanıtları” adlı bölüm ise 1945 yılında, A.B.D. Başkanı
Franklin D. Roosevelt’in ani ölüme varan dikkat uyandırıcı serüveninin gözler
önüne serilmesi ve süreç sonunda başlatılan Framigham
Kalp Çalışması hakkında bilgi verilmesi açısından önemli bir tavır ortaya
koyuyor. “Kalp Damar Hastalığında İlaç Dışı Tedaviler” başlığını taşıyan
bölümde sigara ve obezitenin vurgulanması dışında egzersiz ve aktivite
arasındaki farkın ortaya konularak egzersize geniş bir alan açılması okurun
kendine öz eleştiride bulunmasına imkân tanıyor. Kitabın hasta sorularına giden
kısmına kadar en büyük alanı kolesterol ilaçları denilen “statinler” işgal
ediyor. Statinlerin nasıl geliştirildiği, güvenilirliği, antioksidan etkileri,
ilaçlar üzerinde yaratılan algı, yan etkileri, özel hasta gruplarında statin
kullanımları açık ve net bir şekilde izah ediliyor.
Eserin bana göre en
dikkat çekici kısmı 13. bölümü ihtiva eden “hasta soruları” ve 14. Bölümü
kapsayan “hasta hikâyeleri”. Hasta hikâyelerinde yer alan mektupların hemen
altında doktorun “nelere şahit olduk, ne yaptık?” notu var. Farklı yaşlara,
kültürlere, bakış açılarına, çile ve sıkıntılara ince bir nazarla bakma, dua
etme imkânı buluyorsunuz bu kısımda. Medya ve algının insanlar üzerindeki
etkisini daha üst bir perdeden yorumlama kazanımı elde ediyorsunuz. Aydınlanmak
ve hangi yaş grubundan olursak olalım önlem almak açısından değerli bir eser.
Bunun yanında kitabın 2021 Mayıs’ında, Mehmetçik Vakfı Genel Müdürü Engin DURAK
tarafından, vakfa bağışta bulunan Prof. Sayın Hüseyin Bozbaş'a şilt ve berat
takdim edilmesine vesile olduğunu dillendirmek gerekiyor.
Selam ile.