Kitap Molası XIII: Misâl Âlemi
Ramazan başı. Can Diyarbekir’den Ankara’ya sınav vesilesiyle gelen dostun hanemi bir bahar rüzgârı gibi ziyaret edişi; kâl lisanı, hâl lisanı, ilmin söze ve hâle yansıyan vakur lisanı. Nisan. Buyurgan, stabil, aynı ifade kalıpları içerisine yerleştirilmiş kelime kullanımından yorulan dimağı, içine düştüğü alelade hasbihallerden çekip çıkaran, sembolün, tevilin, çağrışımın diline ulaştıran, bu dille farklı âlemlere geçişin kapılarını aralayan ve kalplerde derin bir lezzet bırakan hasbihâlin unutulmaz hatırası. İbnü’l Arabi’den Sühreverdî’ye, Hallac-ı Mansur’dan Mevlana’ya, tasavvuf ve divan edebiyatından yeni edebiyata kadar her konuda yoğunlaşan o saatler nasıl bitti, ruhumu nasıl bir lezzet kalıbında eritip de gitti hiç bilmiyorum. Büşra Arslan Meçin’in tasavvuf alanında ortaya koyduğu doktora tezi Nisan 2021’de Timaş yayın grubu bünyesindeki Sufi Kitap tarafından Misâl Âlemi adıyla yayınlandı. 255 sayfalık eser, “nebîlerin vahiy aldıkları, velîlerin keşf ve şuhûda eriştikleri sekizinci kutsal bölge; tenzilin, te’vilin, sembolizmin, din dilinin, mucizelerin, harikaların, vahyin, ilhamın, keşfin, miracın yaşandığı âlem” olarak konumlandıran ve misal âlemi adı verilen ara mertebeyi anlatıyor.
Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümü misâl âleminin kavramsal çerçevesi üzerine yoğunlaşıyor. Burada kelimenin lügat anlamı, etimolojik kökeni, Kur’an-ı Kerim’de geçen 168 yerle birlikte felsefî ve tasavvufî alanı izah ediliyor. Pek çok önemli filozof ve sufinin misâl âlemine karşılık gelebilecek isimlendirmeleri üzerinde duruluyor. Bölüm içerisinde geçen ve eserin en dikkat çekici kısımlarından biri olarak değerlendirilebilecek olan “misâl âlemi ve ilişkili kavramlar” kısmında ise bu ara mertebenin hayal, rüya, mebde ve mead, vahiy, miraç, keşf, ilham ve kerâmet, sembolizm ve din dili ile ilişkisi üzerinde duruluyor. Birkaç kez okuma ihtiyacı duyduğunuz ve İbn-i Sînâ’dan Molla Sadrâ’ya, İbnul Arabî’den Sühreverdî’ye, Kayserî’den Dihlevî’ye, Gazzalî’den Kuşeyrî’ye varıncaya dek pek çok mutasavvıfın görüşlerini referans alan bölüm, özellikle rüya ve hayallere başka bir mecradan bakmak ve bu metafizik alanı insana armağan edilen başka bir dünya olarak okumak açısından çok değerli. “İçinde yaşadığımız âlemi ahiret hayatına nispetle bir uyku mesabesinde gören Gazzalî’nin” Peygamberin “insanlar uykudalar, öldükleri zaman uyanırlar” hadisine dayandırılan görüşünün vurgulandığı satırlar ise bu anlamda önemli:
“…Ona göre uykuda iken bazı şeyler görürüz ve gördüklerimiz hakkında şüphe etmeden inanırız. Ancak uyandığımızda hiçbir şüphe duymadan inandığımız şeylerin, içinde yaşadığımız dünyaya göre bir gerçekliğinin olmadığını görürüz. O halde uyanıkken duyular ya da aklın delâletiyle gördüğümüz şeylerin gerçek olduğuna nasıl bu kadar emin olabiliyoruz? (s. 40-41)”
Eserin “Misâl Âlemi Düşüncesinin Tarihçesi”ne ayrılan ikinci bölümü “İslâm Öncesi Misâl Âlemi Düşüncesinin Erken Algılama Biçimi”, “Platon Dönemi, Antik Yunan’da Misâl Âlemi Algısı”, “Meşşai Filozoflarında Misâl Âlemi Düşüncesi”, “Misâl Âlemi Düşüncesinin Arka Planı” şeklinde tasnif ediliyor. Burada, “bir mikroevren olarak algılanan ve iskân edilen bilindik dünya dışında iblislerin, ölülerin, kötü ruhların ve bir takım doğaüstü mitik güçlerin bulunduğu, bilinmeyen ürkütücü bir öte dünyanın var olduğu (s. 83)” eski medeniyetlerin düşünce sistemi ele alınıyor. Çin, Mısır ve Mezopotamya’dan başlayan, Hint, Çin, Germen mitolojisiyle birlikte Babil’deki ve Zerdüştî geleneğindeki simgesel inanışları içine alan ve Tevrat’a vararak yapılan temellendirme misâl âleminin anlaşılması adına çarpıcı yaklaşımlar sergiliyor. “Meşşâî Filozofları” olarak ortaya konulan Farâbî ve İbn Sinâ da misâl âlemi karşısındaki tutumlarıyla ele alınan filozoflardan. Burada “Platon’un idelerini, gerçekte varlığı bulunmayan zihnî tasavvurlar olması nedeniyle reddeden (s. 96)” Meşşâî filozoflarından ayrılan bir İbn Sînâ karşımıza çıkıyor. Bölümün ikinci kısmı varlığı ide olarak savunan ve nesneler dünyası ile ideler dünyası şeklinde ikiye ayıran Platon felsefesinin anlamlandırılmasına olanak tanıyor. “Misâl âlemi düşüncesinin dinî arka planı”nda ele alınan âyet ve hadisler incelikli bir yorumla değerlendirilirken “yedi kat gök” ile Ashab-ı Kehf ve Musa-Hızır kıssası misâl çerçevesi içerisinde okunuyor.
Eserin “Tasavvuf Düşüncesinde Misâl Âlemi ve Ekoller” adını alan ve âlemin anlam alanına açıklık getirerek başlayan üçüncü bölümü ise diğer kısımlara nazaran daha yoğun ve idraki güç bir nitelik taşıyor. Bölüm içerisinde “Allah göklerin ve yerin nurudur.” âyetinden esinlenerek, varlığı nûr olarak açıklayan Gazzalî felsefesi üzerinde derinlikli bir irdelemeye şahit tutuluyoruz. Bununla birlikte Sühreverdî’nin İşrâkilik düşüncesi ile İbnü’l Arabî’nin vahdet-i vücut düşüncesinin temellerini bu yaklaşımda buluyoruz. İşrâki hikmet ekolüne göre misâl âlemi; nurlar hiyerarşisi, misâl âlemi ve bu âlemin şehirleri alt başlıkları altında inceleniyor. Bu vesileyle Sühreverdî’nin düşünce sistemi ortaya konuluyor. Ekberî Hikmet ekolünde ise İbnü’l Arabî’nin vahdet-i vücûd düşüncesine bir açıklık getiriliyor. Misâl âlemini “ontolojik olarak iki farklı mertebede ele aldığı” ifade edilen Arabî’de ilk varoluş mertebesinin “mutlak hayal” veya “amâ” olarak isimlendirişi, Şeyh’in mutlak berzah ve insan-ı kâmil anlayışı, misâl, berzah ya da hayal âlemi yaklaşımı ele alınıyor. İbnü’l Arabi’nin misâl âlemi epistemolojik olarak da ele alınıp detaylandırıldıktan sonra İşrâkîlik ve Ekberîliğin misâl âlemi üzerinden karşılaştırılması yapılıyor.
İki farklı âlem arasındaki irtibatı sağladığı tezi üzerinde yoğunlaşan ve “misâl âlemi” şeklinde tanımlanan ara âlem çalışması, kişiyi kendi gerçekliğini bulması, ruhsal yolculuğunu anlamlandırması ve bu yolculuğun safhalarını keşfetmesi adına teşvik ediyor. Yüzlerce kaynak taraması ile olgunlaştırılan eser, kopyala yapıştır yöntemiyle yüzeyde kalan çalışmaların arttığı bir dönemde okuru, derinliğine inmesi konusunda zorluyor. Misâl Âlemi muhatabının algı alanını genişletiyor.
Büşra Arslan Meçin’e böyle değerli bir çalışmayı tasavvuf alanına kazandırdığı ve Ramazan ayımı güzelleştirdiği için teşekkür ediyorum…
Selam ile.