Kitap Meşheri
İstanbul Beylikdüzü’nde devam eden TÜYAP 38. İstanbul Kitap Fuarı’na katılıyorum. Şehre uzaklığına rağmen kitapseverler kalkıp bu mekâna geliyor, 12 farklı salonu dolaşıyor, kendilerine kitap seçiyor ve yazarlarla tanışıp kitap imzalatıyorlar. Şüphesiz her kitap fuarı, bir kitap şölenidir. Elbette herkes kendi ruhuna ve mizacına uygun kitabı ve yazarı arar ve bulur, daha sonra okur ve yorum yapar. Bir meşher, bir pazar gibidir kitap fuarları... İyisi de var kitabın gereksizi de. Hası da kötüsü de... Alternatifler bol. Çocukların ve gençlerin toplu olarak veya aileleriyle birlikte fuar alanını ziyaretleri ise sevindiricidir.
Bizim basın hayatında ve edebiyat dünyamızda kavgayı seven isimler vardır. Tabii fikrî tartışmalardan bahsediyorum. Bu konuda kaleme alınmış pek çok kitap da bulunuyor. Şüphesiz iyi niyetle yapılan ve doğruya erişme kasdıyla gerçekleştirilen ilmî ve fikrî münakaşalar faydalıdır. Ancak iş şirazesinden çıkıp da hakarete ve hatta ciddi manada kavgaya dönüşünce iş başkalaşır, çehresi değişir. Yakın tarihimizin ‘kavgacı’ yazarlarından biri Hüseyin Cahit Yalçın’dır. Kendisi genç iken başladığı fikir mübarezelerine ömrünün sonuna kadar sadakatle devam etmiştir. Kavga etmekte kararlı ve istikrarlıdır. Ötüken Neşriyat, yazarın Kavgalarım isimli kitabını yayınladı. İsmail Alper Kumsar’ın yayına hazırladığı kitapta “Muallim Naci Gürültüsü”, “İkdam’ın Paris Muhabiri”, “Ulûm-ı Arabiye’den İstifâde Bahsi”, “Dekadanlık Gürültüsü”, “Hayat-ı Matbuat Tenkidatı”, “Zevk-i Millî ve İrfan-ı Ümmetin Muhassasalası Meselesi” ve “İmla Meselesi” gibi bölümler var. Bir de ekler... Polemikçiliği ile tanınan Hüseyin Cahit, bu vasfını kendisi de açıklamaktan çekinmez, şöyle der: “Hayatta en çok mübarezeyi severim. En mesut günlerim, en şiddetle hücuma uğradığım, en şiddetle hücum ettiğim zamanlardır. O zaman damarlarımda hayat veren bir ateş tutuşur, hayatın solukluğu silinir ve gözümün önüne bir gaye canlanır, mübarek ve muazza bir gaye... Vatanın hayrı için, fenalığı ezmek ve iyiliği galebe ettirmek için bir mücadele... Bütün etrafıma bu ateşten bir parça vermek isterim. Fenalığa karşı müsamahakâr, lakayd veya müsaadekâr duranları sarsmak, hepsini bu mübareze meydanına çekmek isterim.”
Şüphesiz tartışan herkes kendisini haklı, görüşlerini isabetli, kanaatlerini hikmetli bulur. Acaba böyle midir? Ziya Paşa’nın “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar.” sözü önemlidir. Yani hakikat güneşi, fikirlerin çatışmasından doğar der edibimiz. Geçmişte gazete ve mecmua köşelerinde şair ve yazarlarımızın yaptıkları bütün tartışmalar kitaplaşmalı ve günümüz ilim, fikir ve edebiyat ortamına sunulmalıdır. Hüseyin Cahit Yalçın’ın Kavgalarım’ı bu açıdan önemlidir. Yayınevlerimizin bir hizmeti eski yazarların eserlerini bugünün okuruna yeniden kazandırmak ise bir başka katkıları da genç şair ve yazarların kitaplarını da gün ışığına çıkarmaktır. Bugüne kadar pek çok genç kalemi edebiyatımıza kazandıran Ötüken, Sinan Terzi’nin hikâyelerini Derdimize Çare Bir Çiçek adıyla kitaplaştırmış bulunuyor. Şiar, Ketebe-Piyan, Barbar, Ihlamur dergilerinde hikâye ve denemeleri yayımlanan Sinan Terzi’nin 45 kısa hikâyesi bu eserde buluşturuluyor.
Eserin arka kapağını okuyoruz: “Fetih diyarının sürgün çocuğu Sinan Terzi, şamatayla hüzün, hasretle istiğna arasında salınan kısa öykülerinde, ironik dilini ister eğlendirmek ister göyündürmek için kullansın, her şeyi tek bir şeyde, her meserreti tek bir kahkahada, her derdi tek bir çarede düğümlüyor ve kitabın sonunda bizi buruk bir tebesüssümle baş başa bırakıyor.”
Fuarlar, bizi yazarlarla ve eserleriyle buluşturduğu için iyi. Ama yer uzaklığı veya izdiham dolayısıyla bu alanlara gidemeyenler artık internet marifetiyle okumak istedikleri bütün kitapları ayaklarına getirtebiliyorlar. Bizler tam manasıyla okuduğumuzda daha müreffeh, daha huzurlu bir toplum olabileceğiz. Görünen o ki artık kitabın yüksek değerini, okumanın nasıl bir nimet olduğunu da yavaş yavaş öğrenmiş bulunuyoruz, şükürler olsun.