Kitabın ortasından
Değerli okurlarım, yüzyılın afeti birçok alanda kitabın ortasından okumayı gerektiriyor. Her kafadan bir avazın çıktığı bu zor günlerde belki erken bir teklif olacak ama gerçekler ancak böyle bir cesaretli duruş karşısında ortaya daha net ve berrak çıkar.
Depremi bizzat yerinde yaşayarak vücut kimyası bozulmuş insanlarımız bile böyle bir okumaya eyvallah der.
Çünkü bu okumada; amalı, fakatlıveyalı kelime ve cümleler yerine deyim yerinde ise cukkada oturan gerçeklerle yüzleşecek omurgalı çıkışlar görülerek bir nebze de olsa iç ferahlığına kavuşmak mümkün.
Yıkıcı deprem 11 ilimizde sadece canlarımızı enkaz altına almadı, aynı zamanda kimin kaç paralık olduğuna, kiminde gerçekten canla başla çalıştığına da bizleri şahit eyledi.
Depremle beraber yıkılan sadece binalar olmadı.
Omurgaları yamuk, sureti insanların içerisinden çürükleri ve çarıkları da görmemize vesile oldu.
Depremin ilk günlerinde yıkık altında can çekişen insanlar üzerinden algı ticareti yapan şeref yoksunu insan müsveddelerinin canhıraş durumdan vazife çıkarma gayretlerini de gördük.
Daha çok şeyler gördük ve yutkundukça yutkunduk.
AFAD yakın zamanlarda yaşanılan depremlerde gösterdiği hızlı performansını, asrın yıkıcı depreminde de göstersin beklentimizle ilgili sağdan soldan yazılanlardan, çizilenlerden de anlıyoruz ki, bazı aksaklıklar yaşanmış.
Koordinasyonda zaaflar ve gecikmeler olmuş.
Devletimizin tüm kurumları, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşı ile tüm deprem bölgelerinde göçük altında can çekişen insanımıza daha hızlı ve koordineli ulaşabilirmiydi sorusunu bundan sonra yaşanılacak deprem ve afet durumları için hem düşünmeli, hem de çare ve çözüm üretimi noktasında yeni planlar ve projeler oluşturmalı.
Özellikle deprem bölgelerindeki afetzedelere verilen hizmetler noktasında da daha fazlası ile ilgili can suyu mahiyetinde yeni destekler ile devletin müşfik elini vatandaşa hissettirmeli diye düşünüyorum.
Gün ayrıştırma ve ayrı gayri olma günü hiç eğil.
Hatası olan kişi ve kurumlar derhal deşifre edilerek fısıltı gazetesinin manşetleri daha fazla işgal edilmemeli.
Depremin ilk günlerinde devletimizi zafiyetli göstererek, mili bütünlüğümüzü bozmaya çalışanlar mutlaka ama mutlaka deşifre edilirken aynı zamanda sevk ve idarede hataları ayyuka çıkmış olanların gözyaşına bakılmamalı.
Devleti yıpratma pahasına hükumet üzerinden yıllardır süren yıkıcı faaliyet, yaşadığımız depremle birlikte bambaşka bir hale büründü.
Yüzyılın afetinin yaşandığı ilk günde hükumeti yıkmak için yemin etmiş güruhun, bu zor süreci fırsat bilip, sosyal medya üzerinden oluşturduğu yalan sermayeli saldırıyı hatırladıkça bir vatandaş olarak hem üzülüyor hem de bu hallere düşüklüğün sebepleri üzerinde kafa yoruyorum.
Halkın özgür iradesi ile seçim kazanarak milletine hizmet eden mevcut iktidarı yıpratalım derken, kendilerini yıpratan ve bindikleri dalı kestikleri içinde derin dehlizlere düşen iflah olmaz malum kesim niçin muktedir olamadığını aslında masaya yatırıp enine boyuna tartışmalı.
Kurdukları masada anlaşamayanların böyle bir irade beyan etmeleri mümkün olamayınca, çamur at izi kalsın kabilinden vatandaşı suçlamaları,çaresizliklerini yalan sermayesi üzerinden kamufleetmeye çalışmaları en hafifinden acizliktir.
Vatandaşın zekâsından şüphe ederek yâda cahillikle suçlayarak bir yerlere varacaklarını zannedenlerin zekâlarının akıl süzgecinden geçmediği açık seçik görülüyor.
Bir türlü muktedir olamamanın verdiği kızgınlığın acısını vatandaş üzerinden çıkarmaya çalışmak da başka bir acziyet işareti.
Muhalefet edenler bu kafa ile gitmeye devam ederlerse daha çok kayaya toslayacaklar ama çaresizlik insanı yanlışa sürüklediğinde maalesef bu yol kazaları hep oluyor ve olacak da.
Dezenformasyon yasasının yaptırımlarına rağmen sadece bu yıkıcı deprem sürecinde söylenen kuyruğu büyük yalanlar toplansa yüzlerce sayfalık bir kitap hacmine ulaşır.
Deprem gibi büyük bir afetin içinden geçerken yalan gibi başka bir afeti yaşamak ve depremden de acıtıcı yalanları siyasilerden işitmek bir başka yıkılma sebebi.
Çok sayıda insan müsveddesi bu zor günlerde, ağzından çıkanları ile depremin yıkamadığı insani duygularımızı iğfal eyledi.
Öyle bir iğfal ki, akıl mantık ve vicdani duyguları dumura uğratarak devlet millet bütünlüğünü zedeledi.
Kitabın ortasından yazılacak, konuşulacak tartışılacak çok ama çok mesele var aslında. Ancak ülkemiz üzerine çöken kara bulutların kasvetli ortamından bir çıkalım ondan sonra enine boyuna tartışılacak konuları önem sırasına göre tartışır ve aklıselimlerimiz ile doğruyu bulmaya gayret ederiz.
Gün birlik günü.
Gün acıları paylaşma günü.
Gün kavga değil,muhabbeti çoğaltma günü.
Kara bulutlar dağıldıktan sonra milli birlik ve bütünlüğümüze kem gözle bakanların gözlerini hep beraber oyar, kitabın ortasına yazılması gerekenleri de kalın puntolarla yazarız.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.