Kissinger Çin'i ziyaret etti
Genel olarak dünya siyasetine yukardan baktığımızda, Çin’in dünyanın her ülkesiyle karşılıklı olarak artan ilişkilere sahip olduğunu görürüz. Böyle olunca, Çin’in iç ve dış politikada alacağı kararlar diğer ülkeleri etkileyeceği anlamına gelmektedir. Bu da bir taraftan Çin’i dünyada ilgi odağı bir oyuncu yaparken, diğer taraftan her eylemi, uluslararası düzeyde yakın takibe alınmasına neden olmaktadır.
Çin’in her eylemini yakından takip eden, hatta kendisine
bir tehdit olarak gören ülkelerin başında ABD gelmektedir. ABD eski Dışişleri
Bakanlarından Henrry Kissinger ileri
yaşına rağmen, geçtiğimiz Perşembe günü Pekin’e gitti. ABD-Çin ilişkilerinin
gergin geçtiği bir dönemde 100 yaşındaki Kissinger’ın Çin’e gitmesi dikkat
çekici bir gelişmeydi.
Kissinger’ın Çin Ziyareti, Batı medyasında epeyce
tartışıldı. Bazıları ziyaretin çok da önemli olmadığını ileri sürerken,
bazıları ise, ABD Hükümetinin Çin’le kuramadığı diyaloğu Kissinger’ın kurduğunu
iddia etti. Kissinger’in geçmişte birçok kez Çin’e giderek, ABD-Çin
ilişkilerinin gelişmesine öncülük ettiği biliniyor.
Ancak son yapılan görüşmede hiçbir somut sonuç çıkmadı.
Örneğin Çin’e uygulanan yaptırımlar konusunda Çin lehine bir değişiklik olmadı.
Bu da ‘’ne olursa olsun ABD hegemonyası
devam edecektir’’ mesajının verildiği anlaşılıyor.
Önümüzdeki süreçte hem ekonomik hem de politik olarak
dünyanın merkezinde Çin ve çevresi olacağı anlaşılmaktadır. Çin, çok kutuplu
bir uluslararası düzeni yaratmak için çalışmaktadır. Hatta olağanüstü bir
gelişme yaşanmasa bu kaçınılmaz görünüyor. ABD ise, çok kutuplu uluslararası sistemi
kabullenmek istemiyor.
ABD, Çin’i etkili bir kutup olma çabasından vazgeçirtmek
için Tayvan başta olmak üzere, Çin’in çevresindeki ülkelerle ekonomik ve
politik işbirliğini arttırmaktadır. Bu tamamen Çin’i çevreleme stratejisinin
bir neticesidir. Bu nedenle kasıtlı olarak Çin ile gerilimi artırarak rekabeti
yeni bir soğuk savaşa dönüştürmeye çalışmaktadır.
Ancak ABD’nin tüm bu çabaları şu ana kadar Çin’in
yükselişini durduramadı. Çin ile ABD arasında bölgedeki sürtüşmelerin kısıtlı
bir savaşa dönüşmesi hâlinde ve ABD’nin bunda kolay bir başarı sağlayamaması
durumunda bu, Çin’in yükselişini kesin olarak hızlandıracaktır.
Böyle bir savaşın kontrolden çıkması durumunda ise dünyanın
ekonomik merkezinin nerede olacağı sorusunun bir anlamı kalmayacaktır. ABD’nin
uluslararası ilişkilerdeki tutumunu belirleyen en önemli prensip ‘’kendi çıkarlarının bilincinde olmaktır.’’
Kissinger, bütün siyasi hayatı boyunca bu bilinci en yüksek düzeyde temsil
eden bir siyasetçidir. Kissinger’in son Çin ziyaretini de bu bağlamda
değerlendirmek gerekir. Gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz