Kışlar, kuşlar ve Filistinli çocuklar
Kış geldi,
ağaçlar son yapraklarını döktü. İnsanlar percerelerini kapatıp sıcak odalarına
geçti. Şehirlerin tepesinde dolaşan kar bulutlarına kalorifer dumanları eşlik
ediyor. Artık kuşlar bile üşüyor, donmamak için yuvalarına tünüyor. Yazık ki
yuvası olmayan insanlar, yuvalarından dışarı atılmış çocuklar, hatta üşümüş
cesetleri karların altından çıkarılan çocuklar var. Filistinli kuşların, anne
kuşların, baba kuşların, çocuk kuşların yuvaları paramparça. Onların
sığınacakları, pencerelerini kapayacakları bir evleri yok. Onların üzerinde
duman tüten şehirleri, ellerini uzatacakları sıcak sobaları yok. Filistin’de
çocuklar üşümüyor çünkü çocuk da olsa ölüler üşümez. Kötülük mevsim dinlemiyor. Hayvanlar yuvalarına,
inlerine çekiliyor. Ağaçların bile kışa hazırlandığı bu dünyada bazı
insanların, bırakın ısınmayı yaşamaya bile hakkı yok. Öldürmek için bunca zorluğa katlanıyor olmanın
sırrını hiçbir zaman çözemeyeceğim. Kolayı varken zoru tercih edişin altındaki
içgüdüyü hiçbir zaman anlayamayacağım. Dünyayı daha güzel bir yer kılmak çok
daha kolayken, onu çirkinleştirme uğraşını; yeşertmek varken kurutmayı,
yaşatmak varken öldürmeyi tercih edişi hiçbir zaman, hiç kimse anlatamayacak
bana.
Çocuk teni incedir, soğuk onu daha kolay
üşütür. Çocuk ruhu incedir ve kötülük fırtınası daha derinden sarsar onu.
Çocuklara, en çok da çocuklara üzülüyor insan. Evinde, sıcacık yuvasında, bir
köşede ders çalışması gerekirken kapısız, penceresiz, çatısız evlerinde ölümü
bekleyen çocuklara, Filistinli çocuklara en çok da… “Büyüyünce ne olacaksın”
sorularına, tebessüm ederek “Filistinli çocuklar büyüyemez ki” cevabını veren
çocuklar belki de en çok hak ediyor amansız kışlarda sıcak bir yuvada
“büyümeyi”, belki de en çok onlar hak ediyor mevsimlere hakkını vermeyi,
baharda çiçek tarlalarında gezmeyi, yazları meyveleri dallarından koparmayı,
güzleri bulutların peşinden gitmeyi ve kışları sıcak yuvalarından dışarıya,
yağmura bakıp Tanrı’nın rahmetine, merhametine övgüler dizmeyi… Ama yok.
Filistinli çocuklar baharda, yazda, güzde olduğu gibi kışın da ölüyorlar. Ve
koca koca adamlar ve kendilerini dünyanın sahibi sananlar, direksiyonun
başındakiler çocuk ölülerine, tüyleri kara karışmış kuş ölüleri kadar bile değer
vermiyor. Çocuklar öldükçe dünya biraz daha küçülüyor, insanlık biraz daha
üşüyor, onur biraz daha küsüp uzaklara gidiyor.
Neyse ki her
şeyin henüz bitmediğini, iğne ucu büyüklüğünde bile olsa bir umut kaldığını
gösteren emareler de var. Öncesinde hiç olmadığı kadar insanlar meydanları
doldurup İsrail soykırımına lanet okuyor, çocuk ölümlerini kanlı giysilerle
protesto ediyor. Yukarıdakiler kış ölümü
planları yaparken aşağıdakiler kışı bahara, ölümü dirime çevirmenin onurlu
mücadelesini yürütüyor. Dünya ilk defa doğudan batıya, kuzeyden güneye bir
katliamı eş zamanlı lanetliyor, tek bir dili konuşuyor: İnsanlığın ortak
vicdanının dilini. Kitleler ile yöneticiler arasındaki söylem farkı ilk defa
insanlığın ortak diline dönüşüyor. Yüreğine vicdan kanı taşınmayan yöneticelere
karşın yüreğini vicdanının, vicdanını eyleminin sözcüsü kılan kitleler İsrail
yönetimine şöyle diyor: Çocukları öldürmeyin, savunmasız insanları evlerinden,
yurtlarından etmeyin. Misafirliğe gittiğiniz evlerin evsahiplerini dışarı atma
hakkınız yok… Bu zulmün, bu soykırımın, bu insanlık dışı katliamın, bu çocuk
ölümlerinin belki de en hayırlı tarafı kitlelerin kötülüğün karşısında bir
bütün olarak yer almak için sokaklara dökülmesi ve Amerika Birleşik Devletleri başta
olmak üzere Batı medyasının onlarca yıldır oluşturduğu Doğu aleytarı
söylemlerin çöpe atılmasıdır. Dini, inancı, cinsiyeti, mensubiyeti, kimliği,
rengi, yaşı ne olursa olsun her kategoriden insan sokaklarda İsrail’in yaptığı
soykırıma lanet yağdırırken aynı zamanda sessizce geçiştirdiği Amerikan
haydutluğunun görünürlüğünü de artırmaktadır. Amerika’nın kendi içinde bile
neredeyse her eyalette ezilmişler, hırpalanmışlar, küstürülmüşler, kenara
atılmışlar sokaklarda insanlığın hala ölmediğini kanıtlarcasına protestolar
yapmakta, Beyaz Saray’a yürüyerek terörizmin dünyadaki en büyük finansörü olan
kendi devletlerine haddini bildirmektedir. Bu, öncesinde tanık olmadığımız bir
durumdur. Ne Afganistan ne Irak işgalinde ne Suriye’nin talan edilmesinde dünya
böylesine, kendiliğinden, sanki insani öz uyanmış da damarlardaki uyuşukluğu
gidermek için yola çıkmışçasına organize edilen küresel protestolara tanık olmamıştı.
Öncesinde hiçbir zaman dünyayı kana bulayan liderler ile kitlelerin arası bu
kadar açılmamış, yönetenler ile yönetilenlerin birbirini görüş mesafesi bu
kertede netleşmemişti. Belki de modernleşme eşliğinde dondurulmuş olan
insanlığımız Yahudi soykırımı vesilesiyle çözülmeye, kendine gelmeye ve
insanlığı tükendiği yerden yeniden ayağa kaldırmaya başladı, kim bilir?
Bütün bunların
gösterdiği bir başka hakikat ise şudur: Dünya ilk defa bir zulmü, bir soykırımı
başkalarının/yöneticilerinin/medyanın propaganda gözlüklerinden değil
kendisinin, kalbinin, vicdanının gözleriyle görüyor ve sanal medya ilk defa
gerçeği olduğu gibi aktarıyor. Öyle ki biz Kabe’de ibadet eden insanların Kral
Selman tarafından sırf Filistin kelimesini kullandıkları için apar topar
tutuklandıklarını da onlardan on
binlerce kilometre uzakta, İrlanda’da her yasağı ayağının altında çiğneyip
statlardan sokaklara insanların İsrail’in uyguladığı soykırıma verdikleri
cevabı da eş zamanlı görebiliyoruz. Bir tarafta Ortadoğu’nun satılmış liderleri
kitlelerini baskıyla sustururken öteki tarafta İrlanda Muhalefet lideri Sinn
Pein gibiler, kitleleri sokağa davet eden onurlu söylemleriyle yerleşik
algıları altüst ediyor. Avrupa’da yer yerinden oynuyor, kitleler zulme sessiz
kalmıyor, kıyameti koparıyor, Ortadoğu ülkelerinin susturulmuş, sindirilmiş
halkları hiçbir şey olmamışçasına bütün bunları sadece seyrediyor, kederini
içine gömüyor, bir köşede sessizce ağlamakla yetiniyor. Güneş batıdan doğmuyor
belki ama Batı yüzlerce yıldır uyuttuğu insanlığını uyandırıyor, hem kendine
hem de dünyanın öteki taraflarına kitleleri üzerinden bir mesaj veriyor:
Filistin’deki çocuklar da büyümeyi hak ediyor ve kışlar sadece kuşları değil
Filistinli çocukları da üşütüyor… Kendisi ölerek insanlığı diriltenlere selam
olsun…