Kıskaç
BM Genel Kurulu öncesinde gözler yine Türkiye’ye, kulaklar ise başkan Erdoğan’ın ağzından çıkacaklara çevrildi. Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’ye destek veren, Irak’ta ayrılıkçı bir yönetimin kurulması için yıllardır çalışan, Akdeniz’de Güney Kıbrıs’a ambargoları kaldıran, Yunanistan’a üsler kurduğu yetmiyormuş gibi Ege adalarını da silahlandırarak Türkiye’nin Lozan’daki kırmızı çizgilerini aşan, Rusya ile girdiği bilek güreşinde Karadeniz’i ateşe veren, Ukrayna’nın tarümar olmasına sebep olarak gözümüzün içine baka baka bizi kıskaca alan ABD gibi bir müttefikiniz varsa uyanık yatmak zorundasınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’a gitmeden önce ABD
kıskacının yeni ayağını oluşturacak Ermenistan Başbakanı Paşinyan ile
görüşmüştü, New York’ta Gürcistan Başbakanı, NATO Genel Sekreteri, Polonya
Cumhurbaşkanı, İtalya, İsrail ve Yunanistan başbakanları ile de görüşecek.
Erdoğan’ın Biden’in misafirler onuruna vereceği yemeğe de katılması bekleniyor.
G-20 zirvesinin süprizi olarak güya Çin’le girişilen
ekonomik savaşta yeni bir cephe açmak gayesiyle ortaya sürülen Hindistan-Orta
Doğu-Avrupa ticaret yolu projesine Türkiye anında refleks gösterdi. Ticaret
Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kalkınma Yolu projesi üzerinde çalışıldığını
belirterek Türkiye’nin alternatifsiz olmadığını gösterdi. Ermenistan ile
tatbikat yaparak Irak ve Suriye’den sonra Kafkaslara da yerleşmek isteyen
ABD’nin hedefinde ise malumunuz olduğu üzere Zengezur Koridorunu yaptırmamak
var.
Açıklanan Avrupa-Hindistan rotasının görünürdeki hedefinde
Çin olmasına rağmen gerçek hedefte ise Türkiye’nin ticareti yer alıyor. Biden
projeyi Hindistan, Suudi Arabistan, BAE, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve
Avrupa Komisyonu liderleriyle birlikte duyurdu. Projede Türkiye, Suriye ve
Irakla beraber Mısır da özellikle dışlanmış görünüyor.
Eski adıyla Bombay olan Mumbai limanından yükünü alacak olan
gemiler BAE’de Jebel Ali Limanı’nda yüklerini demir yoluna aktaracaklar. Hükümetler
Jebel Ali ile Hayfa Limanı arasına demiryolu döşeyecek. Kargo Cidde ve Ürdün
üzerinden Hayfa Limanı’na gelecek. Hayfa’dan Pire Limanı’na oradan da Avrupa’ya
dağılacak. İlk bakışta Çin bu işin
neresinde derseniz tam da göbeğinde olduğunu görürsünüz. Jebel Ali limanını da,
Hayfa Limanını da Pire limanını da Çin işletiyor. Görüldüğü üzere bu Çin’e
karşı değil Çin ile birlikte gerçekte diz çöktürülmek istenen İslam ülkelerine özellikle
de Türkiye’ye karşı bir proje. İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan ve BAE’yi ortak
çıkarlar çerçevesinde birleştirerek işgalci İsrail’i meşrulaştırma projesi.
Siyonist, ABD ve İngiliz ekseninin bu 200 yıllık projesine
karşı Osmanlı daha o günlerde boş
durmadı. Berlin Bağdat demiryolu adını verdiğimiz 7 B diye bilinen Berlin,
Budapeşte, Belgrad, Bosphorus (İstanbul), Bağdat, Basra, Bombay hattını işler
hale getirmek için çalıştı. Birinci dünya savaşındaki ana cepheleri de bu
hattın hakimiyeti kavgası oluşturdu. Berlin-Bağdat demiryolu yapımı sırasında
Rusların bakısı üzerine Ankara-Sivas üzerinden geçmesi gereken hattı
Konya-Antep’e çevrilmesi, savaş sonrasında Türkiye-Yunanistan sınırında
demiryolunun bir kısmının Türkiye’de bir kısmının Yunanistan’da kalması, ha
keza Suriye sınırımızı bu demiryolu hattının oluşturması ve bir kısmının
Türkiye bir kısmını Suriye’de kalması tesadüf değil. Bakan Uraloğlu projeyi
Türkiye’yi dışlayan AB’nin merkezi Brüksel’e oradan da Londra’ya uzatıyor. Bu
atmosferde enflasyonla mücadele çerçevesinde Kanal İstanbul gibi büyük
projelerin ertelenmesi Batı emperyalizmine yenilgimizin bir başka bahanesi
olacak.
Türkiye’nin dünyanın beşten büyük olduğunu haykırmasını
kimsenin duymadığını zannetmeyin. Eğer Afrika’dan Fransız sömürgecileri kapı
dışarı ediliyorsa bu haklı haykırışın yansımalarıdır. Biden’in F-16 ve ekonomi
tehdidiyle İsveç’i NATO’ya kabul ettirme dayatmasına Macaristan’dan da cevap
geldi. Macar Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto İsveç Dışişleri Bakanı Tobias
Billstrom’a gönderdiği mektupta, İsveç’li politikacıların Macaristan
demokrasisini hedef almayı bırakmadıkça NATO üyeliklerini onaylamayacaklarını yazdı.
Tıpkı Başkan Erdoğan’ın İsveç’in ABD’nin müttefiki terör örgütü PKK’lılara
ülkelerinde Türkiye aleyhtarı eylem yapma fırsatı vermeye devam etmeleri
halinde TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamayacağını söylemesi gibi.
Yazımıza son verirken, kardeş ülkeler Fas’ta meydana gelen
deprem ve Libya’daki sel felaketinden dolayı acılarını paylaşıyoruz.
Felaketleri küresel ısınmaya bağlayanlara karşı dostum İTO meclis üyesi Hüseyin
Akarçeşme’nin gönderdiği bir yazıyı özetle paylaşmak istiyorum, “Küresel ısınma
diye birşey yoktur. Küresel periyotlar vardır. Günümüzde Yeryüzü sıcak
periyottadır. Buzulların eridiği, deniz suyu seviyesinin yükseldiği, dünyadaki
sıcaklığın ortalama 3 derece arttığı doğrudur. Belli bir süre sonra buzullar
tekrar donacak dolayısıyla İklim eski duruma dönüşecektir. Evrende durum ilk
çağlardan beri böyle gidip gelmektedir. Karbon ayak izinin takibi, Paris
anlaşması, İklim anlaşmaları, Yeşil karbon, hatta Kyoto protokolü palavradır.
Tröstlerin işidir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere sen gelişemezsin, benim
seviyeme çıkmanı engelliyorumun adıdır.”
Ekonomiden, enerjiye, teknolojiden, sanayiye, hatta hatta
coğrafi, psikolojik kıskaçların parçalandığı gün Türkiye, mazlum coğrafyalar
hatta hatta tüm insanlık refaha erer. Vesselam…..