KISIR DÖNGÜ
Cari açık; bir ülkenin döviz geliri giderinden az olması halinde ortaya çıkıyor.
Gelir giderden fazla ise cari fazla oluşuyor ki, ülkemizde pek görülen bir durum değil.
Cumhuriyet kurulduğundan beri cari açık, yani döviz açığı en temel derdimiz.
2011 yılında 75 milyar dolara kadar çıkmış, dünyada en fazla cari açık veren ülkeler arasında yerimizi almıştık.
Ekonomi için risk teşkil ettiğinden 2012 yılında büyüme yavaşlatılarak cari açık 48 milyar dolara çekildi.
Büyüme ile cari açık arasında aynı istikamette seyreden uyumlu(!) bir ilişki var.
Büyüme hızlandıkça cari açık artıyor, yavaşladıkça kapanıyor.
Ekonominin dışa bağımlı olmasından kaynaklanan bu durum, her zaman böyle net bir şekilde gözlenmiyor.
Nitekim 2013 yılında ekonominin yüzde 4 bile büyümeyeceği anlaşılmışken, cari açık yükseklerde gezinmeye devam ediyor.
Kasımverileri açıklandı.
Beklentilerin altında kalarak 3 milyar 935 milyon dolar oldu.
Buna karşılık Ocak-Kasım dönemi cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 12 milyar 334 milyon dolar artarak 55 milyar 962 milyon dolara çıktı.
Yıllandırılmış bazda cari işlemler açığı 60 milyar 838 milyon dolara yükseldi.
Milli gelirin yüzde 7,5'i olan bu oran, ekonomi için tehdit teşkil ediyor.
Cari açığın kaynağı, 90 milyar dolara dayanan dış ticaret açığı.
İhracattankazandığımız döviz gelirimiz, ithalat için ödediğimiz döviz giderimizin çok altında.
100 dolarlık ithalata karşılık ancak 62 dolarlık ihracat yapabiliyoruz.
Bu denge ihracat lehine değişmediği sürece döviz açığı vermeye devam edeceğiz.
Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 2 milyar 886 milyon dolar artarak 26 milyar 957 milyon doları bulan turizm gelirleri de bu açığı kapatmaya yetmiyor.
Son 6 ayda kısa vadeli sermaye girişlerinde hissedilen azalma, finansmanında da sıkıntı yaratıyor, TL'nin değer kaybetmesine sebep oluyor.
Dün dolar 2,21'e, Euro 3,00'e, sepet kurda 2,60 ile zirveye tırmandı.
Şüphesiz kurlardaki bu yükseliş, hemen olmasa da bir süre sonra cari açığın azalmasına katkıda bulunacaktır ama, diğer yandan zaten hayli mütevazı büyüme hedefinden uzaklaşma riskini de beraberinde getirecektir.
İthalata bağımlı üretim yapısını değiştirmek ve ihracatı sonuna kadar desteklemek bu kısır döngüyü kırmanın yegane yoludur.
Hükümetin son dönemde uygulamaya soktuğu teşvikler bu yönde atılmış olumlu adımlardır.
Bununla birlikte ihracatçıların önündeki idari ve yasal engellerin varlığını sürdürdüğünü görüyoruz.
Ayrıca en büyük pazarımız AB'de hüküm süren durgunluğun da ihracatımızı olumsuz etkilediği bir gerçek.
Geçen yılın ihracatı 2012'nin gerisinde kalmıştır.
Esasında ihracat 5 yıldır arzu edilen seviyede artmıyor.
Bunun da altını çizelim.
Şöyle toparlayalım; büyüme hızını düşürmeden cari açığı kapatmak, aşılması gereken en önemli sorunumuzdur.