Kişiliğin gücü güç müdü?
Kadın ve erkek bütün insanlar, bir kişiliğe sahip olmak için
çalışırlar. Kişilik, doğuştan getirilen bir durum değil, sonradan çabayla elde
edilen bir olgudur. İnsanın hayatında sahip olduğu şey, aslında malı, mülkü,
makamı, şöhreti veya parası değildir. İnsanın aslında sahibi olarak görülebileceği
tek şey, kişiliğidir. Kişiliğimiz, insanlarla, malla, makamla, şöhretle
ilişkimizi belirleyen ana dinamiktir. Birçok insan, kişiliğini oluşturmaktan kendini aciz
hissettiği için, sahip olduğu malı,
makamı, arabayı, arsayı veya gücü kişiliğinin kendisi haline getirmektedir. Bu
tipler, kendine özgü bir kişiliğe sahip olmaktan ziyade daha fazla güce, mala
ve paraya sahip olmanın kişiliksizlik problemini çözeceğini vehmetmektedirler.
Sahip olduğu malın, makamın ve gücün esir aldığı kadınlar ve
erkekler için aklın, adaletin ve ahlakın hiçbir anlamı, değeri ve işlevi
yoktur. Çok güce ve mala sahip olmanın kendilerine zalim, küstah ve hoyrat olma
imtiyazı verdiği yanılsaması içinde olan insanların her alanda çoğalması, ciddi
bir insanlık krizi içinde olduğumuzu göstermektedir.
Bir erkeğin veya kadının kendisine ait özgün ve özgür bir
kişiliğe sahip olması, herkesin önünde
duran çetin bir meydan okumadır. Ataerkilizme, geleneklere, cinsiyetçiliğe,
ayırımcılığa ve fanatizme teslim olmuş kadın ve erkeklerin sembolleri, yaşam
tarzları, güç ilişkileri, makam ve şöhret bağımlılıkları, aslında insanın
esaret durumu anlamına gelmektedir. Daha çok gücün, şöhretin, ayırımcılığın ve
maddiyatın insanı özgürleştirmediği gerçeğiyle yüzleşmek çok önemli bir
ihtiyaçtır. Kendisine özgü bir kişiliğe sahip olmak için akıl, ahlak ve adalet
açısından aciz olan erkeklerin ve kadınların kişiliksizlik durumları
hürriyetsizliğe, onursuzluğa ve sahteliğe neden olmaktadır.
Güç, makam ve para sahibi olmayı her türlü ahlaksızlığı,
akılsızlığı ve adaletsizliği yapma imtiyazına sahip olmak olarak
anlayanlar, hayatın her alanında her
türlü kötülüğü, kabalığı, akılsızlığı ve çılgınlığı yapabilmektedirler.
Kişiliksizlik ve güce bağımlı olma, hayatı çölleştirmektedir. Kişiliksizlik ve
güçperestlik, kötülüğü sıradanlaştırmaktadır. Güce sahip olmanın, kişiye her
türlü kötülüğü yapma ve sıradanlaştırma imtiyazı verdiği illüzyonu içinde
küstahlaşan kişiliksiz kişi örneklerine maruz kalmak, hayatımızı çölleştirmekte
ve tüketmektedir.
Güç, para, şöhret ve makam, insanı kişiliksizleştirmektedir.
Güç, para ve makam herkesi bozabilmektedir. Gücün, şöhretin ve paranın
cinsiyeti ve dini yoktur. Güç, şöhret ve para, kadın ve erkek her insanı
yozlaştırabilmektedir.
Özgür ve onurlu bir kişiliğe sahip olmak, aklı, ahlakı ve
adaleti gerektirmektedir. Özgür ve onurlu bir kişiliğe sahip olmak, insanın
insanı istismar etmesi anlamına gelecek her türlü yolu reddetmek demektir.
İnsan olmak, amaca ulaşmak için her türlü aracı mubah görmek demek değildir.
Akıldan, ahlaktan ve adaletten soyutlanan insan, aslında insanlığından
soyutlanmıştır. Akılsız, ahlaksız ve adaletsiz bir hayat, vahşetten ve barbarlıktan
başka bir şey değildir. İnsanın hayatını onurlu ve özgür bir şekilde
tamamlamasının yolu, adalet, akıl ve ahlak çerçevesinde yaşamaktan geçmektedir.
Güç, makam ve şöhret gibi unsurların asli değer haline gelmesi, insanın her
esen rüzgâra savrulmasına yol açmaktadır. Kişilik, insana bir yön ve yöntem
belirlemektedir. Kişilik yerine güç ve şöhret gibi yapay unsurların öne
çıkması, kişinin hep dıştan güçlerin ve faktörlerin müdahalesine maruz kalması
durumunun ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Güç, şöhret veya mal sahibi olmanın, iyiyle, güzellikle ve
doğrulukla ilişkisi yoktur. Çok sözün yalansız, çok malın haramsız olmadığı
sözü, aslında bu gerçeği ifade etmektedir. Hayatlarında iyi kişilik sahip
olmayı amaç olmaktan çıkaran insanlar ve gruplar, diğer insanlar üzerinde
tahakküm kurmak için güç sahibi olmayı en yüce değer ve amaç haline getirebilirler.
Güçlü olmak, her şey olmak olarak algılanmaktadır. Sahip olunan güç sayesinde
başkalarının duyguları, düşünceleri, kavrayışları ve değerleriyle kolayca
oynanacağını düşünenler, kendilerini hiçbir ahlaki ve insani değerle kayıtlı
görmemektedirler. Sorunları çözmenin yolu, mutlak güç, maddiyat ve şöhret
sahibi olmaktan geçmemektedir. Varoluşunu akıl, ahlak ve adalet üzerine
oluşturmaya çalışan kişilik sahipleri, sorunları çözen, insana ve hayata katkı
sunan perspektifler, girişimler ve pratikler ortaya koyabilirler. Kişiliğin
gücü, güç değildir. Kişiliğin gücü, akıl, ahlak ve adalettir.