Kirli demokrasi
Çok kutuplu dünya düzensizliğinde liderliğe oynayacak iki ana aktörün geleceği 2024 yılında yapılacak seçimlerle belirlenecek. İki yıldır topyekün batıya karşı Ukrayna’da savaşan Putin’in Mart ayında yapılması planlanan seçimlerde şu ana kadar Yeni İnsanlar Partisinden Vladiskav Davankov, Rusya Komünist Partisi’nden Nikolav Haritanov ve Rusya Liberal Demokrat Partisi’nden Leonid Slitski karşısına resmi aday olarak çıktı. Putin’in müzmin muhalifi Aleksy Navalni’nin hapiste ölmesi veya öldürülmesi Rusya’da demokrasinin çarklarının nasıl döndüğü konusunda bizlere fikir veriyor. Navalni’den önce de Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin’in isyan hareketi sonrasında uçak kazasında hayatını kaybetmesini seyrettik.
Rusya’da iktidar muhalefet ilişkisi birebir kaba güce
(silah) dayanırken, ABD’de ise güç sömürünün en önemli aygıtı paraya (dolara)
dayanıyor. Kasım ayında yapılacak ABD seçimleri öncesinde Trump-Biden çekişmesi
bize hukukla oynanan demokrasinin kirli yüzünün diğer tarafını gösteriyor. ABD
seçimlerine katılacak adaylara karşı hukuk entrikaları bir başka ülkede olsa, o
ülke mutlaka ve mutlaka diktatöryal ilan edilirdi. Trump’ın ABD başkanları
arasında IQ’su en düşük olarak ilan ettiği Biden’in oğlu Hunter Biden hakkında
başlatılan soruşturmada sürpriz bir gelişme yaşandı. Biden’i azile götürecek
davanın muhbiri Alexander Smirnov, Biden ile oğlu Hunter’ın Ukraynalı enerji
şirketi Burisma ilişkileriyle ilgili ifadelerinin yalan olduğunu açıkladı.
Ukrayna’da babasının makamını kullanarak haraç kesen Hunter’ın cezaevine gitmesi
ve Biden’in koltuğu böylece kurtulmuş oldu. Trump hakkında açılan davaları ise
saymaya gerek yok. Hakkında sus payı davası dahil birçok dava yürütülüyor.
Geçen hafta Yazar E. Jean Corrall'a hakaretten 83 milyon dolar, emlak
yolsuzluğundan 354.9 milyon dolar ceza aldı. Yani ABD sistemi uluslararası
hırsızların yolsuzların, piyasayı dolandıranların siyaset yapmasına engel
olmuyor. Cinsel taciz dahil her türlü suçu işleyenler ABD başkanı olabilir ancak
ABD devletini dolandırmaya kalkarsa veya ABD’nin hak ve menfaatleri aleyhine
biri bir suç işlerse, yahutta Siyonist barbarlığa karşı olduğu için antisemitik
ilan edilen kişinin ise dünyanın hiçbir yerinde yaşama hakkı yok.
Yeni dünya düzeni süper güçlerin rakip sistemler oluşturarak
diğerlerini taraf olmaya zorladığı çift başlı yapılanma yerine birbiriyle
yarışan irili ufaklı birçok gücün olduğu bir yapılanmaya gidiyor. Çin-ABD
rekabetinden, Rusya ve Hindistan’dan sonra Endonezya gibi bir dev filiz vermeye
başladı. Asya’nın gerek kuzeyi gerekse de güneyindeki gelişmeler Batı
egemenliğinin sonunun yaklaştığını gösteriyor. Asyalı ve Afrikalı aktörlerin
yükselişi İngiltere ve Fransa gibi eski hegemonların küçülmesiyle eş zamanda
meydana geliyor. Gelişmeler ABD hakimiyetinin sonsuza dek sürmeyeceği
yüzyıllardır dünyayı sömüren Avrupa-Atlantik yerine Hint-Pasifik bölgesinin ekonomik
düzende belirleyici olacağını gösteriyor. Kavganın büyüğü ise orta koridor Türk
coğrafyası için veriliyor.
İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımı, İran’ın Suriye,
Irak, Yemen ve bölgede beslediği 200 bin kişilik paramiliter güçlerini bile
kullanmadan, ABD-Avrupa’nın Hint-Pasifiğe sarkması için kendisine yapacağı
muhtemel saldırının önüne geçmesi olarak okuyanlardan, İslam dünyasının üç saç
ayağı Türkiye, İran ve Mısır’ın, Atlantik-Pasifik dengesinde saf dışı
bırakılarak bölünme ve parçalanmanın hızlandırılması girişimi olarak okuyanlar
da oldu. Batı İran’ı Arapların yükselişine karşı bir sopa, Türk koridoruna karşı
ise bir set olarak görüyor. Türk koridorunun önünde engel olan Ermenistan’ın
berteraf edilmesinden sonra Güney Koridor taraftarları İran vasıtasıyla Orta
Koridoru (Türk yükselişini) durdurma derdine düştüler.
Gazze soykırımı, Ukrayna savaşını gölgede bırakarak, 2024
seçimleri öncesinde Putin’e derin bir nefes aldırdı. NATO’ya giremeyeceğini
anlayan Zelensky, Rusya ile erinde sonunda masaya oturacağını yakından görüyor.
Kalıcı barış için Donetks bölgesinde iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde
Rusya’ya bağlı bir yönetimin kurulmasına taraflar şimdiden razı. Her iki
tarafın da istediği Kırım için Türkiye ağırlığını koyarsa bağımsız bir yönetim
ortaya çıkabilir.
Savaşın başından beri Rus ilerleyişini durduran Bayraktarla
ilgili Yunanistan, Rum kesimi ve Fransa’dan Ukrayna’ya iyi bir kazık geldi. AB
Fonlarıyla alınacak olan Bayraktar siparişleri bu üç ülke tarafından
engellendi.
Türkiye ise, Kore savaşından sonra kabul edildiği NATO’ya
katılışının 72. Yılını kutluyor. Irak ve Suriye’de ABD’nin desteklediği terör
örgütü PKK ile mücadele ederek, Erbil’e konuşlu ABD ile Bağdat-Basra hattındaki
İran’ın terör örgütleri üzerinden kapışmasına mani olarak, Mossad ajanı
Barzanileri Irak’ın bölünmemesi konusunda ikna ederek, Körfez ülkelerini
İsrail-ABD oyunundan uzak durmaları konusunda uyararak, Mısır’ın Doğu
Akdeniz’de Batı çıkarları yerine kendi ve İslam dünyasının çıkarları yanında
konuşlandırarak, Rum Yönetimine konuşlanan İngiliz, ABD hava ve deniz
unsurlarına meydan okuyarak, Batı’da Yunanistan tehditlerini gözlemleyerek,
Kuzey’de Karadeniz’in daha da istikrarsızlaşmasına mani olarak, Doğu’da
Azerbaycan işbirliği ile Batı emellerini Kafkaslarda bertaraf ederek NATO’nun
içinde, NATO tehdidiyle mücadele ediyor.
Türk demokrasisinde ise hainlere ceza değil ödül veriliyor.
Anayasa Mahkemesi’nin geçen seçimlerden önce görüşmesini beklediğimiz ancak bir
türlü gündeme alamadığı HADEP davası ile, partilerin üç beş oy daha fazla
alabilmek için terör uzantısı yapılarla kol kola yol yürümesiyle. FETÖ
uzantılarını umutlandıran Danıştay kararlarıyla seçmenin zihni bulandırılıyor.
Bunun adına da demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü deniliyor. APO gibi
bir alçağa özgürlük isteyecek kadar pervasızlaşan terör yanlılarına karşı
kurumların eli kolu bağlanıyor. Devlet çınarını yıkacak baltalara sap yine bu
ağaçtan biçiliyor. Bunun adına kirli demokrasi demeyelim de ne diyelim….
Vesselam…