Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2431.61
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Mart 2022

Kırkıncı Hocamın Anısına

Muhterem Mehmed Kırkıncı Hocamızın Vefatının 6. Yılı münasebetiyle İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Said Yüce kardeşimizin moderatörlüğünde Prof. Dr. Şener Dilek, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Dr. İrfan Küfrevioğlu, Prof. Dr. Mehmet Göktaş gibi katılımcıların bulunduğu bir anma toplantısını düzenledi. Önce bu hizmetlerinden dolayı tebrik ediyorum. Güzel insanların hatırlanmasına vesile olan, hatıraları yaşatan her çalışma özeldir, Kur’an’a ve imana adanmış ömürler ise daima hatırlanmaya değer kıymettedir... Bu anma programını İnternet üzerinden izleyince hayallerim elimden tutup, beni çocukluğuma götürdü. İnşallah sizlerle o anki his dünyamı paylaşmaya çalışacağım.

1970’ler de anarşi sokakları tehdit altına almışken, Erzurum sokakları Risale-i Nur derslerinden çıkıp evlerine gidenler için güven doluydu; anarşi hiçbir sokağı kendine göre kurtarılmış bölge yapamamıştı. Risale-i Nur derslerine gidenlerin kafaları küfre karşı Nurlarda ki verilen ikna edici misallerle kurtarılmış bölge olmuştu... Kafalar ve imanlar nurlarla kurtarılıyor, anlamakta zorluk çekenlere ise Kırkıncı Hocamın misalleri yardım eli uzatıyordu. Türkiye’nin her yerinde Risale-i Nur hizmetleriyle uğraşanlar gibi Erzurum’da anarşi ve sokak çapulculuğuna zerre kadar endişe duymadan, Kırkıncı Hocamın rehberliğinde Kur’an ve imana hizmet ediyordu. Anarşinin felsefesi olan inkâr kurşunlarına karşı Nurların ispat kurşunları sıkılıyor ve aciz bırakılıyordu. Bazıları ise teslim olmaktan başka çare bulamıyordu... Akşamları derslerde Kırkıncı Hocamın Risale-i Nurların feyziyle verdiği misaller, zihinlerin, akılların elinden tutup, yıldızları dolaştırıyorken, hayalen hücrelerin – zerrelerin dev saraylar haline gelişine şahit oluyorduk... Delikanlılık dönemimiz Kırkıncı Hocamın tevazulu hali ve muhabbeti ile muhafaza edilerek, derslere gitmeyi daha keyifli hale getirmişti. Soğuk şehrin, soğuk şartlarının öfkeli ve hiddetli babalar haline getirdiği insanların çocukları, Kırkıncı hocamın derslerinde tedavi görüp, yaralarını sarıp, öfkeli insanlar olmamaya niyetler ediliyordu...

Risale-i Nurlara karşı ilgi temellerimin atılmasında ilk emek sahibi Kırkıncı hocamdır, daha sonra İstanbul’a gidişimle Üstadımızın talebeleridir.1960’ların sonunda babam elimden tutar Kırkıncı Hocamın derslerine götürürdü. Babam; hadi hocamın dersine gidelim, dediğinde müthiş bir sevinç yaşardım. O zamanlardan hafızamda belirgin yer tutmuş iki şey vardır; birisi evimizin karşısında ki Taşmescit Camiinde gündüzleri Zeki Hocanın vaazlarını dinlemekti, diğeri ise; Kırkıncı Hocamın muhteşem derslerine gitmekti. Bana oyun mu oynamak istersin, yoksa Kırkıncı hocamın dersine mi gitmek istersin diye sual edilmiş olsaydı, hiç düşünmeden; Kırkıncı hocamın dersine gitmeyi isterdim. Yaşım küçüktü ama Kırkıncı hocamın çok büyük meselelerden bahsettiğini anlayabiliyordum. Dilinde büyük meseleler olanları, anlamasalar bile küçüklerde fark ederler… Bazı şeyleri tam olarak anlamasanız da, çocukta olsanız, mutlaka sizi tesiri altında alır, yörüngesine çeker. Kırkıncı Hocam öyle tesir eden bir insandı. Çocuk olduğum halde, kırkıncı hocamın verdiği misaller müthiş etkilerdi, anlattıklarından en değerli oyuncağın vereceği sevincin ve keyfin çok daha fazlasını heyecanını yaşardım. Bir şeyi hiç unutmuyorum ki: Risale-i Nurlarda ki Allah’ın varlığına ait harika delillerin anlaşılması için; Kırkıncı Hocamın verdiği misaller, kırkların üzerine çıkan Erzurum soğuğunda derse gelen insanların içini ısıtıyor, gözleri ise heyecan dalgaları nemlendiriyordu. Karda – tipide, titreyerek, donarak derse gelenler, ısınarak, yenilenerek, hatta yol boyunca; “Ola o ne biçim dersti! Lezzeti ağzımızda kaldı.” İfadeleri ile söylenerek giderlerdi...

Son söz: Yüce Allah’tan vefatının 6. Yılında Kırkıncı Hocama rahmet dilerim. Allah, onun Risale-i Nurlara, ağabeylere ve ehlisünnet dava erlerine daima var olmuş muhabbetini bizlere de nasip etsin. Yine hiç unutamadığım; Üstadımızın Talebelerine karşı muhteşem bir saygısı ve sevgisiydi. Biz Ondan öğrendik Ağabeylere karşı sevgi ve saygıyı ve de Risale-i Nur hayranlığını. Mekânı cennet, safrası mantık çiçekleri olsun çünkü O bir mantık insanıydı.