Kırk yıllık dostluk
Bu ülkenin insanı inancına sadakati her şeyin üstünde tutuyor.Farklı dil ve renk, ırk ve meşrepte de olsak kardeşiz ve birlikte bu toprakları ebedi yurt biliyoruz. Bu topraklarla ilişkimiz ruhla beden ilişkisi gibidir. Şunun idrakindeyiz,“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız…” (Müslim, iman 93-94)
Bizler İslam’la anlam ve değer bulan, mücadele ile yoğrulmuş bir neslin çocuklarıyız.Acıda da sevinçte de ortağız. Sıra dağlar gibi birbirimize yaslandığımızda her acı ve zorluğun üstesinden gelmeyi, sabrın sonunda tazelenmeyi biliyoruz. Bizim kaderimiz İslam’la başlayıp İslam’la nihayetleniyor. Bu toprakları ortak kaderimiz görüyoruz.
Bizler İmam Hatip nesli olarak Türkiye’yi, “tüten en son ocak” görüyoruz.Rolümüz ve gayretimiz bu ocağın sönmemesidir. Türkiye tüm ümmetin umududur.
İmam Hatip nesli bu milletin aslına dönme çabasıdır. Karakterimizde bu topraklar için, İslam için mücadele var. Ani bir parlama sonrasında kalbin yumuşaması, bir affediş var. Kin tutmayız ama bize zararı dokunanları da unutmayız. Faydası olanlara vefalıyız.
Rahmetli babamın elimden tutup kayıt için İmam Hatip’e götürdüğünde müdürümüz Hazmi Şenel’e, “hocam bize gün yüzü göstermediler, bu çocuklar okuyup bu ülkenin geleceği ve günyüzü olacaklar, bu çatının altından imanlı sağlam nesiller çıkacak inşallah” dediği o günü hiç unutmuyorum.
Cumartesi günü İmam Hatipten yakın sınıf arkadaşlarımızla iftar yaptık. Sinoplu Salim Gümüş, Ordulu Kadir Ongun ve Cemal Akdağ, Gümüşhaneli Çetin Bulut, Bayburtlu Erkan Adıgüzel, Sivaslı Erol Şahin ve Ali Çetin, Balıkesirli Murat Baykan, Bitlisli Aziz Yakışan, Giresunlu Talat Dinçer, Kastamonulu İsmail Çelik, Bayram Gökçe ve misafirimiz Atilla Yeğin. Kırk yıl önce farklı renk ve kültürlerden bir araya geldik ve ahenkli bir bütün oluştu.Rabbim bizleri bir yüreğe sığdırdı kardeşler olduk. İslam kardeşliği…
Hz. Peygamber buyuruyor. “Mümin; geçinen, geçinilebilen kimsedir. İnsanlarla dostluk ve ülfet etmeyen, kendisiyle de dostluk edilemeyen kişide hiçbir hayır yoktur.” Hz. Ömer'denbir alıntı yapalım, “Sizden biriniz, bir başkasının (kardeşinin) sevgisine nail olursa, ona sımsıkı sarılsın. Çünkü bu çok nadir zuhur eder.” Rabbimiz bizleri birbirimizin hayrı eylesin.
İftarda muhabbet ve duygular tavan yaptı. Bazen yaramaz bazen de durgunduk. Sahiden o gün çocuklar gibi şendik. Söz ölümden açılınca Zafer Şenel kardeşimizi rahmetle anıp yâd ettik, mekânı cennet olsun. Bizleri bir araya getiren Kadir Ongun kardeşimize teşekkür ediyoruz.
Anılarımız tazelendi. Akan bir çatı altında, kelebeklerin bir ışık etrafında kümelenip bir şölen oluşturması gibiydi bizim hayatımız. Kışları bir yanıp bir sönenve oldukça eskimiş sınıf sobası etrafında toplandığımız o heyecanlı günleri unutur muyuz hiç.İslam denince birden ciddileşir yaşını başını almış büyük dava adamları gibi nutuklar atardık.
O ahengi CHP’li yıllar bozdu. Sevinç ve umutlarımıza gölge düştü. Baskılar 12 Eylül zihniyetinin sürdüğü yıllarla devam etti. İrtica ile mücadele adı altında her türlü ayırım ve baskıya maruz bırakıldık. İslami camianın hafızası sayılabilecek her şey yasaklar kapsamına alındı. Yıldık mı,hayır. Sezai Karakoç’tan ilhamla; bizler yenilgi yenilgi büyüyen zaferlerin adıyız.Çilesi olmayanın güzel günleri olmaz.
Evet, bir mücadelen ve bir davan varsa varsın.Verilen bir mücadelenin sonunda bu günlere gelindi kıymetini bilin çünkü bir nimetin alındıktan sonra geri dönmesi zordur. Şükür iyiliğin takdir edilmesi, iyilik sahibinin bilinmesidir. Hz. Peygamber buyuruyor:“İman iki yarımdır. Yarısı sabır, diğer yarısı şükürdür.” (Beyhakî, Şuabu’l İman)
Yazımıza şu cümle ile nokta koyalım. “Dostun için gece kandil, gündüz asa ol.” Kırk yıla aşkındır kandillerimiz yanıyor. Kalplerimiz,davamız ve kardeşliğimiz için çarpıyor. Son nefesimize kadar…