Kıraathane
Kıraathaneler veya Anadolu tabiriyle kahveler, insanlarımızın alıştığı sivil mekanlardır. Bazılarında çeşitli şans oyunları oynanır, bazılarında ise sadece oturulur, çay kahve içilir, sohbetler edilir, muhabbetlere dalınır. Bir bakıma emeklilerin de uğrak yeri, dostlarla yarenlik edilecek sığınaklardır. Benim doğup büyüdüğüm Güneydoğu'da ayrıca bu yerlerde, dama ve satranç gibi zeka oyunları çok oynanır. Ben de delikanlılığımda oynadım. Halk o yüksek irfanıyla iskambil, okey ve kağıt oyunlarının oynandığı yerlere 'kahve', satranç ve dama oynanan dükkanlara ise 'çayhane' adını takmıştır. Çayhanelere sadece sohbet etmek için gidenlerin ise haddi hesabı yok. Güneydoğu Anadolumuzun halkı çok dindardır. Siirt, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Bitlis ve Van gibi şehirlerimizde çayhanelerde buluşanlar, dinu00ee sohbet eder, menkıbe, kıssa ve hikaye anlatır, gündemdeki meseleleri konuşur.
Eskiden beri hayalini kurduğum bir düşünceydi 'kıraathane'lerin aslu00ee hüviyetine dönmesi. Zira ecdadımız adını koymuş: "Kıraathane", yani okuma yeri. Bu kutlu mekanlar, zamanla bozulmuş, asıl işlevini yitirmiş. Sonra bazıları, kötü amaçlarla (kumar gibi) kullanılmaya başlanmış. Bir ara o hayalim canlanır gibi oldu. Bazı kahvehanelere kütüphaneler kuruldu, kitaplar kondu. Ama bu sembolikti. Derme çatma uyduruk kitaplıklar mahzun, kitapların ise boynu büküktü. Yıllar önce bu misyonu üstlenecek "semt kütüphaneleri" kurulması gerektiğini yazdım. Benim gibi bir iki yazar daha kaleme aldı bu tür yazıları. Ama uygulama imkanı bulamadı bu projeler. Sonra bazı belediyeler 'semt konakları'nı kurdu. Güzel isimler de verdiler. Şair ve yazarlarımızın adları konuldu bu mekanlara. Ama daha çok çocukların ve kısmen gençlerin uğrak yeri oldu sadece. "Bilgi Evi" adı altında kurulan mekanlar ise öğrencilerin daha ziyade ödevlerini rahat yapabilecekleri ve bilgisayar oynayabilecekleri yerlerdi.
Geçenlerde Cumhurbaşkanımız "Millet Kıraathaneleri"ni kuracaklarını açıklayınca, benim gibi kültüre değer veren yüzbinlerce (belki de milyonlarca) insan çok sevindi. Herkese açık olabilecek, ikramın da devletimiz tarafından karşılanacağı bu mekanlardan bilhassa gençlerimiz yararlanacak, araştırmalarını, çalışmalarını buralarda bilgisayar destekli olarak yapabileceklerdi. Amaç biraz da gençliğin bağımlı olduğu 'internet cafe'lerden korumak ve kurtarmaktı. Lakin her zaman "istemezük"çü olan ve yıkıcı eleştiri yapan muhalefet liderleri, bu hayırlı, aydınlık, kitap odaklı projeye anında karşı çıktılar. Neymiş, kıraathane yerine fabrika kurulmalıymış. Efendiler, kitap okumanın, kültürle meşgul olmanın ne gibi zararı var ki, hasretini çektiğimiz ve umutla beklediğimiz bu projeye karşı çıkıyorsunuz? Üstelik halkımızı kandırmaya çalışarak. Sanki kurulacak "millet kıraathaneleri"nde şans oyunları oynanacakmış gibi sunuyorsunuz. Bunu cehaletinizden yapıyorsanız size beş kitap tavsiye edeceğim. Salah Birsel'in Kahveler Kitabı, Mehmed Niyazi'nin Dahiler ve Deliler, Ahmet Güner Elgin'in Marmara Kitabeleri, Cem Sökmen'in Eski İstanbul Kahveleri ile Marmara Kıraathanesi. Bu eserleri okuduktan sonra göreceksiniz ki, kıraathaneler aslında geçmişte birer kültür, sanat, edebiyat ve düşünce mahfili imiş. Aydınların, akademisyenlerin, fikir ve irfan sahibi münevverlerin sığındığı ve beslendiği yerlermiş. Mesela Marmara Kıraathanesi bir "Halk Üniversitesi" imiş. Bu gerçeği öğrendikten sonra bu aziz milletten özür dilemeniz gerekiyor. Yok bunu bildiğiniz halde kasıtlı olarak konuyu saptırıyorsanız o zaman da sizin kötü niyetiniz aşikar olur.
Köprülere, havaalanlarına, sanayi tesislerine karşı olmanız yetmiyormuş gibi bir de kütüphaneleri, TİKA'ları, TRT'mizi ve diğer millu00ee kuruluşlarımı mı hedef aldınız? Bu halk sizi seçer mi, yoksa 70 yıldır yaptığı gibi yine sandığa gömer mi? Benim size tavsiyem şudur: Bahsettiğim kitapları hemen okuyup "kıraathane"nin ne olduğunu öğrenin. Bilime, kitaba ve akla dönün. Aksi takdirde siyasette şansınız olmayacağı gibi emekliliğinizde oynayacağınız şans oyunlarında da hep yenik çıkarsınız. Yazık olur size! Benden hatırlatması...