Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2434.44
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Haziran 2022

Kira hukukundaki kaos

TÜİK verilerine göre 2021 yılında ülkemizde hane sayısı 25.329.833, Eurostat verilerine göre de ülkemizdeki kiracılık oranı %26,2. Kiracılar %26,2 olduğuna göre kiraya verenler de o oranda olacak, dolayısıyla ülkemizin yaklaşık %50’si kadar kişiyi ilgilendiren bir konu aslında kira meselesi.

Kiralar konusu bir yönüyle “sosyal devlet” ile “sözleşme özgürlüğü” arasında hassas bir denge kurulması gereken bir meseledir. Ülkemizin yaklaşık yarısını doğrudan ilgilendiren bu konunun bir toplumsal kaosa dönüşmesi ve toplumsal barışı bozan bir hal almasını önleyecek bir sistem kurulması gerektiği ortadadır.

11.06.2022 tarih ve 31863 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7409 sayılı Kanun ile “konut” kiraları bakımından 11.06.2022 – 1.07.2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira anlaşmaları için bir önceki kira yılına ait kira bedelinin %25’ini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının oniki aylık TÜFE ortalamalara göre değişim oranının %25’ten düşük olması halinde TÜFE oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir. Yıllık kira artışı konusunda uyuşmazlık çıkmışsa mahkemece %25’i geçmemek üzere kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.

Bu kanun ilk defa yapılmış olmakla, önümüzdeki yıl da aynı ekonomik şartlar yaşanırsa yenilenir mi, kira artışlarının geçici süreli de olsa sınırlandırılmış olması konut satış fiyatlarına da yansır mı hep birlikte göreceğiz.

Bu değişikliğin Anayasadaki sözleşme özgürlüğü bağlamında a)Kanun ile yapılması, b)sınırlı süreli olması, c)hakkın özüne dokunmaması nedeniyle anayasaya uygun olduğu kanaatindeyiz. Yapılan değişiklik sadece konutları kapsıyor, işyerlerini kapsamıyor. Dolayısıyla işyerleri için yine TÜFE oranında artış şartı geçerliliğini korumaktadır. Yaygın yaşanan bazı sorunlara da işaret etmekte fayda görüyoruz.

Öncelikle elinde yazılı bir sözleşme olup da kirasını kanunda belirlenmiş bulunan TÜFE oranında (bir dönem bu ÜFE olarak hesaplanıyordu) artırmış kişiler %25 ile sınırlı artış yaparak yoluna devam edecektir. Elinde yazılı sözleşme olan/olmayan ve kirasını “ödediğini yazılı şekilde isbat edecek şekilde” ödeyenler sadece kanunda belirtilen oranda artış yaparak devam edecektir. Elinde yazılı sözleşme olan/olmayan ve kirasını elden ödeyenler kiraları ödediğini ve kiranın ne kadar olduğunu whatsapp, sms, tanık ile isbatın sınırları içinde kalıyorsa tanıkla vs yollarla isbat edebilirse sorun yok. İsbat edemezse kira “anlaşmasında” belirtilen artışları yaptığını veya buna aykırı yeni bir anlaşma ile oturmakta olduğunu ve kiraları ödediğini isbat etmek durumunda kalabilirler, isbata yemin dahildir. Bu durumda konut kiralarında gelir vergisi mal sahibinin yükümlülüğü olduğu için Vergi Kaçakçılığı oluşması ihtimali kuvvetlidir. Önceki yıllarda kira kanuni orandan düşük artırılmış ise, Yargıtay’ın içtihatları çelişkilidir; mal sahibi ihtirazî kayıt olmadan kirayı almaya devam etmişse aralarında zımni bir anlaşma yapılmış kabul eden (Y.6.HD, 2004/1341-2004/1492) kararları da vardır, itirazsız alınan paraya rağmen kiranın sözleşmede belirlenmiş olan artış oranında ödenmemesi durumunda aradaki farkın ödenmesine hükmeden kararları da vardır (Y.8HD, 2017/4197-2017/16299). Bu durumda, ihtarlı ödeme emrinden kaynaklı risk nazara alınmalıdır.

Kiralar her 5 yılda bir mahkeme kararı ile TÜFE, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Sonraki yıllarda yine kanundaki oranlarda artış yapılır. Mahkemeye müracaat etmeden kiracı veya mal sahibi tek başına bir oran belirleyemez. %25’lik artış sınırı uyarlama davalarında geçerli değildir. Ancak, bu dava, yeni dönemin başlangıcından en geç 30 gün önceki bir tarihte açıldığı ya da aynı süre içinde kiracıya yazılı artış bildirimi yapılması koşuluyla, yeni kira dönemi sonuna kadar açıldığı takdirde, mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira döneminin başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar. Kiraya verenler, ekonomideki sistemik sorunlar nedeniyle, kiranın yıllar içinde enflasyon karşısında eriyeceğini öngörerek vermektedir, bu erime de anılan 5 yıllık uyarlamalar ile dengelenmektedir.

Gayrımenkulün satılması tek başına tahliye nedeni değildir. Kira sözleşmesi aynen devam edecektir. Yeni mal sahibi kanunda belirlenmiş usullere göre ihtar çekerek ihtiyaç vs kanundaki nedenlerle tahliye isteyebilir. Kira uyuşmazlıkları ve tahliye davalarının yıllarca sürmekte olduğu gerçeği de gözardı edilmemelidir.

Kiralardaki kaosun önlenmesi için tapu ve emlak değeri rayiçleri esas alınarak 20-30 yılda amortisman oranını geçmeyecek bir sınırlama modeli getirilmelidir. Bu model yeni kiralamalara da uygulanmalıdır. Bu yolla, tapu harcı ve emlak vergi kaybı da engellenecek, kiralamaların da makul bir iktisadi zemine gelmesi sağlanacak, emlak sektöründeki cari işlem hacmi de reel ekonomik büyüklüğü erişme trendine girecektir. Ancak vergi ve harç "oranları" indirilmelidir.

Son olarak, işyerlerinin 10 yılda bir tahliyesini öngören BK m.347 düzenlemesi nedeniyle pek çok işletme kapanmıştır. Çok acil şekilde devam eden davalara da şamil olmak üzere 10 yılda bir tahliye öngören bu hükmün işyerleri için yürürlükten kaldırılması gereklidir.