Kınama, yaşarsın!
Kınamak, anlam olarak yapılan bir işi ya da kişiyi ayıplamak, çirkin görmek gibi manalara gelmektedir. Ancak günümüzde genel olarak kınama karşı tarafı küçük görme sebebiyle yapılan bir ameldir ki bu da kişinin kendisini, karşısında bulunan insandan büyük görmesi ve kibre kapılması demektir.
Aman bunu nasıl yapar, bu nasıl olur diye söylemek şöyle
dursun, aklınızdan kınayarak geçirmeniz bile onu yaşamanızı sebep olur. Aman ha
kınamayın!
İnsan olanın başına iş gelir. Beşerdir şaşar! Düşmez
kalkmaz, şaşmaz yanılmaz bir Allah'tır... Cenab-ı hak hepimizin her günahına
birebir şahit iken biz kullarını ettiği tövbe ile affedip, ona sayısız nimetler
verip, sınırsız kapılar açarken, biz aciz kullar olarak nasıl da kibrin esiri
oluyoruz değil mi?
Bir insan bile isteye kendi canını yakmayı, kendini üzmeyi,
kendini ateşe atmayı ister mi? Tabiki istemez... Ama kul yanılır, şaşar, mühim
olan hatasından geri adım atmasıdır, kendini onarmaya çalışmasıdır.
Hatta bununla ilgili bir Kızılderili atasözü der ki:
"Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim
geçtiğim yollardan, sokaklardan geç. Benim takıldığım taşlara takıl yeniden
ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gittiğim gibi anca o zaman beni
yargılayabilirsin."
Unutmayın; hiç birimiz sınanmadığımız günahın masumu
değiliz, olamayız da! Biraz empati size
iyi gelir. Kendinizi kınadığınız insanın yerine koyup, olaylara onun
penceresinden bakınca daha mantıklı hareket edebilirsiniz...
Etrafınızda olanı, biteni, yaşanan olumsuzlukları sakın
KINAMAYIN! Mazallah sonra kendinizi
yada çocuklarınızı kınadığınızı yaşarken bulursunuz... Yol uzun ve sizin
hikayeniz de devam ediyor! Yarın insana
ne getirir, ne götürmez bilinmediği için sadece kendi hayatımızı yaşayıp,
etrafa sürekli pozitif enerji göndermek bizide, etrafımızda yer alan insanları
da daha mutlu edecektir. Saygıyla...