Kimyasal Esed'e sarıldılar
Esed'in Duma'ya 7 Nisan tarihinde düzenlediği kimyasal saldırı, dünya gündemini alt üst etti. Türkiye'nin Rusya ve İran ile Suriye'de barışı sağlamaya yönelik adımlarını sabote edecek gelişmeler yaşanıyor.
İngiltere, Fransa, Amerika'nın oluşturduğu Suriye'ye saldırı koalisyonu, Miraç kandili sabahı Akdeniz, Kıbrıs ve Ürdün üzerinden Esed'in kimyasal tesislerini vurduğunu açıkladı. Rusya'ya göre atılan 105 roketten 75'i hedeflerine varamadı. Koalisyona göre bu yapılabileceklerin en iyisiydi. Görev başarı ile tamamlandı. Bu kadar hengame arasında saldırıların karşısında olduğunu ve şiddetle kınadığını açıklayan Rusya'nın füzelerin fırlatıldığı gemi, uçak ve tesislere karşı atak yapmak yerine sadece atılan füzeleri vurmakla yetinmesi kontrollü kriz planını akla getiriyor. Nükleer saldırının hemen ardından İsrail'in Şam yakınlarında İran milislerini vurması 20'inin üzerinde İranlı subayı öldürmesi de bu krizin başka bir yönü.
Nükleer, Biyolojik ve Kimyasal silahlar konusunda şaibeli olan İsrail-İngiltere-ABD ittifakı nükleer yalan ile Irak'ın işgal etmişti. Yıllar yılı İran'ı ve İran ambargosu ile ilişkilendirdiklerini bu maval ile cezalandırmışlardı. İsrail-İngiltere-ABD üçgeninin yanlarına Fransa'yı da alarak Suriye'de nükleere karşı dünyanın vicdanı olma rolünü oynamalarında en büyük etken Rus askeri istihbarat servisinde görevliyken İngiltere'ye casusluk yapan 66 yaşındaki Sergev Skripal ile kızı Yulia Skripal'in Londra'da bilinmeyen bir madde ile zehirlenmesi olayıdır.
Olayın Suriye boyutu ise tam bir fecaat. Suriye 1997 yılında imzaladığı Kimyasal Silahlar Sözleşmesi'ne göre kimyasal silah bulundurmamayı ve kullanmamayı deklare etmişti. Yaptıklarının akıl, vicdan, uluslararası hukuk ile hiçbir ilgisi bulunmuyor. Doğu Guta'nın rejimin eline geçen son ilçesi olan Duma'da tahliyeler başlamışken böyle bir ahmaklığın kimin işine yarayacağı ve hangi amaca yönelik olduğu ise düşündürücü.
Duma saldırısını gündemin baş maddesi yapan konu, bu saldırıda ölenlerin sayısının en az 75 kişi olması ve binden fazla kişinin kimyasal saldırıdan etkilenmesi mi acaba? 2017 yılı içinde, ABD, Rusya ve Rejim'in uçak saldırılarından ölenlerin sayısı 10 bini geçti. Esed ilk defa kimyasal silah kullanmıyor. 2012 yılından sonra Esed rejiminin sivil halka yönelik tam 215 kimyasal saldırı düzenlediği, İdlib'te 45, Deyrizor'da 3, Şam'da 31, Guta'da 68, Halep'te 27, Dera'da 4, Hama'da 29, Humus'ta 7 kez kimyasal saldırı ile kadın ve çocuk ayrımı yapmadan binlerce insanı katlettiği raporlara yansıdı. ABD ve müttefikleri bu kadar kimyasal saldırıya niçin göz yumdu?
Esed Rejiminin 21 Ağustos 2013'te Doğu Guta'da gerçekleştirdiği ve 1.400'den fazla sivilin hayatını kaybettiği, binlerce sivilin etkilendiği saldırı da dönüm noktası olmuştu. BM heyeti Suriye rejimi tarafından kimyasal silah kullanıldığını tespit etmişti. Bu saldırının hemen ardından ABD ve Rusya arasında bir anlaşma imzalanarak Esed'e elindeki kimyasal stoklarını teslim etmesini dikte ettirmişti. Merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, harekete geçmiş Suriye'de tespit edilen 12 kimyasal silah üretim tesisinin imha sürecini başlatmış, 1300 ton kimyasal silahın yüzde 98'ini uluslararası gözetim eşliğinde imha edildiğini açıklanmıştı.
Esed'e karşı BM kararından tam dört yıl sonra Suriye'de kimyasal silah katliamı yapılmasının sorumlusu kim acaba? Hangi uluslararası mekanizmalar Esed'in kimyasal silah kullanması ve bulundurmasına bugüne kadar göz yumuyor. Suriye iç savaşının başlamasından bu yana Esed'in her sıkıştığında kimyasal silah dahil her türlü alçaklığı yaptığı herkesin malumu. 2011 yılı Mart ayında başlayan Suriye iç savaşında Esed'in her şeyi kaybedeceğinin anlaşılması üzerine 2012 Kasım'ında İran devreye girdi. Bugün İran'ın Suriye'de 70 bin milisi ve çok daha fazla sayıda eğittiği silahlı unsur bulunuyor. İran-Rejim ittifakının da bu savaştan mağlup çıkacağının anlaşılması üzerine de 30 Eylül 2015'te Rusya devreye girdi. İran ve Suriye çekildiğinde Esed'in Suriye'de koca bir hiç olduğu herkesin malumu. Havadan Rusya'nın vurduğu muhalif alanlara İran ve Rejim girerek birçok noktayı düşürdü. Halep'te de Doğu Guta'da da yaşananlar birbirinin kopyası.
7 Nisan'da yapılan kimyasal katliamın ardından Esed'e vurulacak noktaların tek tek verilmesi, bu saldırıda kullandığı uçak ve silahlarını ABD/PKK'nın kontrolündeki Haseke başta olmak üzere kendince güvenli bölgelere taşıması neyin göstergesi.
Son söz, 7 yıllık Suriye etnik temizliğinin en büyük amacı İsrail'in güvenliğini sağlama, Irak ve Suriye'de tampon devletler kurma çabasıdır. Suriye'de sorun, iktidarı halk tabanına dayanmayan bir zorbanın iktidarda tutulmasıdır. Bu zorba Haseke'de ABD/PKK ile Guta'da ise İran ve Rusya ile işbirliği içine girmekten çekinmiyor. Suriye'de sorun, Rejim, DEAŞ, PKK ve destekçileri İran, Rusya, ABD ve müttefikleri tarafından vatanlarına el konulan Suriyelilerin ulusal iradelerini kullanıp kullanmama sorunudur. ABD-Rusya bu sorunu Suriye'nin zenginliklerinin paylaşılması sorunu haline getirerek varyasyonlar yapıyorlar. Eğer Suriyeliler vatanlarına dönerse ve demokratik olarak kendilerini yönetecek idareyi seçme hakkını elde ederlerse, ABD'nin terör koridoru ve PKK'lı teröristlere destek planı suya düşecektir. İran'ın da Şii hilali planı suya düşecektir. Rejim'in yüzde 10 ile yüzde 90'a tahakküm etme planı suya düşecektir. Her şeyden önemlisi İsrail'in bölgede kendine hasım olarak gördüğü Müslümanları yok etme planı suya düşecektir.
Sözün özü, mesele kimyasal saldırı falan değil, mesele ölenin 'La ilahe illallah' dediği öldürenin ise 'Allah-u Ekber' dediği Sünni hilali ile Şii hilalini birbiriyle vuruşturarak İsrail ve batılı emperyalistlere yeni uydular oluşturmaktır. Müslümanların tek bir çıkışı var, 'Müminler ancak kardeştir' emr-i ilahiyi unutmadan, kardeşlerinin hukuklarını gözeterek emperyalistlere yem olmaması. Vesselam.