Kimliğiniz Lütfen
Bütün insan toplulukları için ilahi yaşam biçimine göre genel geçer bir sınıflandırma vardır muhakkak. Gerçekten de insanlığı ilahi değerlere göre temel bir sınıflandırmaya tabi tutsak; son kertede keskin çizgiler karşımıza çıkar. Fakat hatırlayalım! Bu ayrımı yapmada yetkin tek güç, "Malik-i Yevmi'd-Din" olandır.
İçinden kendimizi çıkarıp bir kenara koyarsak, böyle bir yetkinliği kendimize atfetmiş olur ve bu cüreti ve yetkiyi kimden aldığımızı sormaya hak kazanırız!
Aşağıya, daha aşağıya; seviyemize inelim.
İnsan ilkelerle denenir. Sonuçlar nedir, bilinmez. Kalabalıkların hayatları; keskin ayrım içeren değerlendirmelerimizin dışında kalır. O çok merak ettiğimiz, kendimizinkinden çok başkalarınınkine kafayı taktığımız karneler bilinmeyen bir sona ertelenmiştir. İnanıyorsak; ahirete... İleri geleceğe inanmayanlar için de yaşanılan her şeyin son ucu öyle ya da böyle başa gelecek, nedenlerin sonuçlarına sarılarak tamamlanacağı bir son, illa yaşanacaktır.
İnsan kimi ilkeleri seçer ve yaşar. Kimi ilkeleri seçmez, yaşamaz. Kimi ilkeleri seçtiği halde yaşamaz. Kimi ilkeleri sözlü olarak seçmez fakat ilginçtir farkında olarak veya olmayarak yaşar. Herkesin kendi özkaynaklarından doğru beslenemediği ve ciddi bir etkiyle etkinleşemediği ve doğru yanlış her tür bilginin herkese doğrudan veya dolaylı olarak ulaştığı bir dünyada tercihlerde bir savurganlık ve belirsizlik yaşandığı malumdur. Kimliklerin ortaya karışık olduğu bir zamandan geçiyoruz. Bunalım ve kargaşa var. Birbirimiz tarafından kandırılmamak için, etiketleri çok dikkate almamayı, etiketlere güvenip kanmamayı öğrenmeliyiz. Bizi birbirimize karşı -kendimi de katarak- uyarıyorum. Bir kimliğin altında o kimlikten beklenenin tam aksini görüp hayallerimizin kırıldığına da tanığız. Kimliğimiz gereği bizden beklenen ahlaki duyarlılığı göstermeyerek hayalleri kırdığımıza da...
O nedenle kim ilkeli, kim ilkesiz, kim hangi kimlikte, bunu biz tam olarak bilemiyoruz. Hemen çoğumuzda seçtiğimiz ve ilan ettiğimiz manevi aidiyetimize karşı samimiyetsizlik var. Kimliklerimizi kaybettiğimiz halde kimse kayıp hükümsüzdür ilanına cesaret edemiyor. Hem o etiketten olmak istemiyor, hem de o etiketin altında suçlu ve müteessir vaziyette kalmaya devam ediyor. Hakkıyla yaşamaya da cesaretimiz yok, yaşamıyorsak çıkıp gitmeye...
Savruk bir süreç. İçmeden, kuru kuruya sarhoşluk gibi bir şey. Ya da dünyadan çok içtik. Çok yedik dünyadan...Talut'un ordusundaki nehir içicileri gibi...
Adı, etiketi, imajı bir yana, benim kafamdaki ayrım şöyle cereyan ediyor. İyiler ve kötüler. İyi olma çabası içinde olan temiz kalıplılar, kalbi dışında yaşayanlar. Kötüler. Karanlıklar. İçlerine hiç ruh üflenmemiş gibi olanlar. Başkalarının soluğuna düşman kesilen nefesi nefsine sıkışmış rahatsızlar.
Yaşadık. Yaşıyoruz. Yaşayacağız. Artık hangisi olursak...