Kimlerle Savaşıyoruz?
Bir hikayeye göre zamanın birinde iktisat hocası derse şu şekilde başlar:
- Arkadaşlar, iktisat üçe ayrılır: Ticaret, siyaset, savaş.
1- Bir milyon dolara kadar para kazanmak isteyenler ticaret,
2- Bir milyar dolara kadar para kazanmak isteyenler siyaset,
3- Daha çok kazanmak isteyenler ise savaş yaparlar!..
Hikaye bu ya! Özellikle son yazılarımda anlattığım yeni nesil küresel savaşın nedeniyle ilgili bu hikaye bir özet olarak değerlendirilebilir.
Günümüzde kimimizin gördüğü kimimizin hala fark etmediği yeni nesil bir küresel savaşın içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Oluşturulmaya çalışılan yeni düzende farklılaşmalar görüyoruz. Bu farklılıklardan biri de değişen savaş yöntemleridir. Yeni düzende artık devlet dışı çok uluslu şirketler de temel ekonomik birimler haline geldiler. Günümüzdeki savaş ulus-devletler ve devletler büyüklüğündeki şirketlerin hem karşılıklı olarak hem de kendi aralarında verdikleri güç mücadelesinden oluşmaktadır. Dünya'nın en büyük 100 ekonomisinden 51'inin şirketler ve yalnızca 49'unun ülkeler olduğunu hesaba kattığımızda son dönemde sancısını yaşadığımız "yeni nesil dünya savaşı" olarak nitelendirdiğim bu dönüşümün detaylarını daha net görebiliriz. Sanal ekonomi hızla yayılmakta, bölgeselleşmeler ile uluslararası ekonomik aktörler devletlerin ekonomik egemenliklerini son derece sınırlandırmaktadır.
Çok uluslu şirketler, bir ülkeden hammaddeyi temin ederken, fabrikayı başka bir ülkeye kuruyor, pazarlama ve satışı da bir başka ülkede gerçekleştiriyorlar. Hiçbir millete tabi olmayan bu şirketlerin hedefi tüm dünyadır. Çok uluslu şirketlerin artık ulus-devletler açısından ismi konulmamış bir rakip durumuna geldiğini hep birlikte görüyoruz
II. Dünya Savaşı sonucunda şekillenen iki kutuplu temel dünya düzeni 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin yıkılması ile sona erdi. Soğuk savaş sonrasında ortaya konulan yeni modeller ile birlikte "yeni dünya düzeni" adı verdikleri bir operasyon başlamıştı. Yeni düzen, ülkelerarası birlikler, bölgesel paktlar ve ulus-üstü örgütlenmelerle yukarıdan aşağıya ulus devleti zoraki de olsa dönüştürmektedir.
Akıllarımıza gelen ilk soru. Peki, bu gidişat nereye? Bu savaşları çıkaranların amacı ne?
Etnik ve dini temelli savaşların sonucunda yüz yıl önce büyük bir devlet olan Osmanlı Devletini mevcut ulus-devletlere bölerek kendi belirledikleri ve destekledikleri yöneticiler ile bu bölgenin kaynaklarını istedikleri gibi kullanıyorlardı.
ABD'nin Irak'ı işgal etmesi ve sonrasında askerlerini çekmesinin ardından "Arap Baharı" olarak adlandırılan bir süreç karşımıza çıktı. Küresel güçlerin belirlediği liderler koltuklarını kaybedince darbe ve iç savaşlar ile istedikleri yöneticileri başa geçirip tekrar istedikleri gibi yönetmek istediler. Ancak bu da istedikleri gibi olmayınca küresel aktörler bu defa parçalanan ulus-devletlerden oluşan yeni küçük devletçikler oluşturup bunları yeni 'kaos' düzeninin bir parçası haline getirmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Ulus-devletlerin neredeyse parçalanmasıyla sonuçlanan etnik ve dini çatışmaların arttığını hep beraber izliyoruz. Sermayenin önündeki en önemli engel olarak görülen ulus-devletler, son dönemde yine sermayenin kurallarıyla şekillenmekte ve küresel sermaye sahiplerinin belirlediği sınırların dışına çıkıldığı zaman ya krizlerle karşı karşıya bırakılmakta veya "sıcak para" şeklinde ülkeyi terk etme tehditlerine maruz kalıyorlar.
Oluşturulmaya çalışılan yeni düzende küresel sermaye sınırların olmadığı kaynaklar dünyasına kavuşmak istiyor. Oluşturulacak küçük devletçikler bağımsızlıklarını kazandıkları düşüncesiyle savaştan çıkmış bir hal ile küresel sermayeden destek isteyecek ve bunun karşılığında tavizler vererek yatırım ve sermaye çekmeye çalışacaklar. Bu şekilde yönetimi de adeta altın tepside bu küresel güçlere teslim edeceklerdir. Küresel aktörler oluşturulacak küçük devletçiklere ulus ötesi sermayenin rahatça hareket etmesi için her türlü imkanı sağlama görevi yükleyecekler. Böylece kaynaklara sınırsız ulaşım imkanı bulan ulus-üstü şirketler artık güçlerini daha da artırmayı hedefliyorlar.
Ulus-üstü şirketler sınır ötesi birleşmeler ve satın almalar ile piyasalarda neredeyse tekel haline gelmektedirler. Uluslar-üstü firmalar güçlerine güç katarken gelir dağılımındaki bozulmanın da aynı hızla ilerlediğini söyleyebiliriz. Küresel ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemlerde ortaya çıkan krizler ile satın alma gücü azalan tüketim toplumları kredilerle finansal sisteme bağımlı hale getirilmektedir. Küresel sermaye piyasaları, ülkelerin döviz kurları karşısındaki edilgen pozisyonları, devletlerin dahilde ve hariçte etki etme güçlerinin sınırlarını zorlayarak güçlerini hissettiriyorlar.
Savaş, iç içe geçmiş terör ve istihbarat örgütleri ve organize olmuş kurumlar üzerinden yürütülmektedir. Ortadoğu'da, Brezilya'da, Fransa'da yaşanan kaos ortamının temeline inmeye çalıştım. Almanya parlamentosundan geçen yasa, hendekler, kilise düşen füzeler bu savaşın parçaları. Bu savaş büyük.