Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2966.88
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Eylül 2020

Kimin kalbi neredeyse orada oluyor

Düşmanın planlarının gerçekleşip gerçekleşmemesi sana bağlıdır. Senin güçlü ya da zayıf olmana bağlıdır. Güçlüysen düşmanın planlarını ve tuzaklarını boşa çıkarıyorsun. Zayıfsan ya yem ya da oyuncak oluyorsun.

Güçlü liderliğin, güçlü toplumsal destek ve bağışıklığın her türlü zorluk ve saldırının üstesinden geldiğine şahit oluyoruz. Gücün, birlik ve dirliğin her türlü oyunu bozduğunu görüyoruz. Ancak düşman teslim alamayacağını görünce gizli hücrelerini harekete geçiriyor. Ayrıştırarak, vuruşturacak ve adam satın alarak son darbeyi indirmek istiyor. İçimizde ur gibi büyüyenlerin, siyasi ve ekonomik ganimet peşinde olanların aleyhimize planlarının açığa çıkarılması bir avantajdır. Vücut temizlendikçe güçleniyor, güçlendikçe de operasyon yeteceği artıyor.

“Bir şeye samimiyetle inanan insan, yalnız menfaatlerinin kılavuzluğu ile ilerleyen doksan dokuz kişiye bedeldir.” Evet, samimiyetin yoksa kuvvetinde yoktur gerçeği ile bir kez daha sınanıyoruz. Şehadeti duasının başına koyan, gücünü ve samimiyetini inancından alan bir milletin sınanma sonucunun zafer olduğunun bilincindeyiz.

Kimin kalbi neredeyse orada oluyor…

İçimizdeki beyinsizlerin ve ayartılanların düşman oltasına kolayca yem olduklarını, tehlikenin işaret fişeği olduklarını fark etmek bizim için avantajdır. Hz. Ali (r.a), arkadaşlarıyla oturmuş, Hz. Osman’ın (r.a.) hayatından bazı şeyler naklediyordu. Sonra sözü onun şehadetine getirdi ve:

“–Benim, sizin ve Osman’ın durumu neye benziyor, biliyor musunuz?” diyerek şu misali anlatmaya başladı:

Sık ağaçlı bir ormanda üç tane öküz vardı. Birisi siyah, diğeri beyaz, öbürü de kırmızı idi. Ormanda bir de aslan vardı, lakin birlik ve beraberlik içinde oldukları ve yardımlaştıkları için onları yemeye gücü yetmiyordu. Siyah öküzle kırmızı öküze gelerek şöyle dedi:

“–Bu ormanda bizi diğer hayvanlara fark ettiren şu beyaz öküzdür. Çünkü onun rengi açık ve dikkat çekici bir renktir. Onu yemem için bana bırakırsanız, orman hem benim hem de sizin için daha güvenli bir yer olur.”

İki öküz:

“–Öyleyse, buyur, o senindir” dediler.

Aslan da beyaz öküzü bir güzel yedi. Çok geçmeden yine geldi. Kırmızı öküze:

“–Bu ormanda bizi diğer hayvanlara fark ettiren şu siyah öküzdür. Çünkü onun rengi dikkat çekici bir renktir. Benimle senin rengin ise öyle değil. Onu yememe müsaade edersen orman bizim için daha emniyetli olur, orada birlikte yaşarız” dedi.

O da:

“–Buyur, ye!” dedi. Aslan siyah öküzü yedi.

Bir müddet sonra aslan kırmızı öküzün yanına gelip:

“–Seni yiyeceğim” dedi.

O da:

“–Öyleyse bana müsaade et, üç defa nidâ edeyim” dedi.

Aslan:

“–Tamam, istediğini söyle” dedi.

Kırmızı öküz yüksek bir sesle şöyle nidâ etti:

“–Dikkat edin, ben beyaz öküzün yendiği gün yendim! dedi ve bunu üç kere tekrar etti!” (İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 183; Ali el-Müttakî, no: 36308)

Türkiye ve Müslümanlar hedef tahtasında iken kardeşinin safında yer almak yerine düşmanın safında yer tutmanın sonucu bellidir ve bir gün kırmızı öküz olduklarını anlayacaklardır. İçimizde, dünyada ve Doğu Akdeniz’de olanlara bir de bu açıdan bakın...

Evet, sadece inanmak yetmiyor, inandığının adamı olmak gerekiyor. Şöylede diyebiliriz, asıl olan bir davaya ait olmak değil davasının adamı olmaktır. Amel ve davamızdan tat almadığımızda tadımızın kacağını bilmeliyiz.

Allah diyenin samimiyeti ve şükrü duanın kabulüne işarettir ve her nimet bir külfetin karşılığıdır. Yani bir işin zahmeti ne kadar çoksa rahmeti de o kadar çok olur.

Unutma başarının samimiyet, çalışma ve şükrün karşılığında Hakk’ın lütfu olduğunu bilirsen ardından büyük bir zaferin geleceğini de bilirsin.

Türkiye için büyük zaferlerin yakın olduğunu biliyoruz...