Kimin gündeminde ne var?
Gündem yoğun, ancak herkesin gündemi farklı. Rusya’nın tahıl anlaşmasından çekilmesi en çok da Avrupa ülkelerini telaşlandırdı. Ukrayna tahılının dünyaya aktarılmasına ses çıkarmayan AB ülkeleri, Rus tahılına sıra gelince ambargoyu hatırlıyor. Bu da tahıl anlaşmasında Rusya’nın geri çekilmesini haklı çıkarıyor. Rusya’nın ürettiği gübreyi fakir Afrika ülkelerine bağışlamasına bile tahammül edemiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 günlük Suudi Arabistan turunu tamamlayıp 20 Temmuz günü uçağının rotasını doğrudan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne kırdı. Ercan Havaalanı’nın yeni pistlerine bu iniş en çok da Rum ve Yunan medyasına dert oldu. Batı medyası ise 10 yıl süren küskünlükten sonra Türkiye ile Arap ülkeleri arasında sağlanan barışı öne çıkardı.
Önümüzdeki haftanın gündemini ise Filistin ve İsrail liderlerinin Türkiye ziyaretleri meşgul edecek. Türk Dışişleri Bakanlığı önümüzdeki dönemde ne yapıp etmeli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını sağlamalıdır. Önce dost ve kardeş ülkelerin adım atması temin edilmeli, ardında tüm dünyaya federasyonla bu işin yürümeyeceği detaylı olarak anlatılmalıdır.
***
Siyaset ve diplomasinin yoğunluğuna karşı vatandaşın gündeminde enflasyon, bir türlü önlenemeyen fahiş fiyat artışları, maaşlara yapılan zamlara daha çalışanın eline geçmeden marketlerin el koyması ile ev sahibi - kiracı çatışmaları var. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ise en çok düşük gelir grubundaki çoğunluğun belini büküyor.
Rahmetli Necip Fazıl’ın Destan şiirinde yazdığı gibi, “Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” düşmesi adalet kavramını askıya alıyor. Gelir dağılımı böyle olunca da ülkenin yüzde 20’lik kesimi bu sıcak günlerde lüks otellerin klimalı odalarında serinleyip, açık büfe yemek ve kahvaltılarla günlerini gün edip denizde keyif sürerken, gariban evine nasıl ekmek alacağını düşünüyor. Yine Necip Fazıl’ın deyimi ile “Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!”
Ekmek kelimesini boşuna söylemedim. Gerçekten de evi olmayan bir emekli şu anda aldığı maaşla kirasını bile ödeyemiyor. Sağlıklı beslenmenin ise çok çok uzağında bulunuyor. İki hafta önce “Emekli et ve peynir alamıyor” diye yazdığımda bir gazeteci arkadaşımız “Yakında ekmek de alamayacak” diye not düşmüştü. Gerçekten de maaşlara yapılan zamanlar fiyat artışlarının çok çok gerisinde kaldığı için emekli ve dar gelirliler şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir mağduriyet yaşıyor.
***
Muhalefete gelince, seçim yenilgisinin acısı yeni yeni çıkmaya başladı. CHP yöneticileri adeta birbirine düştü. Koltuğa kendisini çivilemiş olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu yerinden kaldırmak için yüklenen yüklenene… Onun seçilmek için verdiği açık tavizlerin yanı sıra gizli tavizlerin de açıklanması ortalığı karıştırdı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 28 Mayıs seçimi öncesi Kılıçdaroğlu ile aralarında yapılan protokol ile “3 bakanlık ve MİT Müsteşarlığı için anlaştıklarını” iddia etmişti. Özdağ'ın iddiası sonrası CHP lideri Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında “Öztrak da protokolü bilmiyor. Danışman dahil kimse bilmiyordu. Bu protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişi arasında yapılan ve iki kişinin namusuna teslim edilen protokoldür" ifadelerini kullandı.
Bu ifadeler de muhalefet cephesine bomba gibi düştü. CHP’den ihraç edilmiş olan üst düzey eski yöneticiler, partinin artık magazin malzemesine dönüştüğünü ve kasetlerle anılır hale geldiğini vurgulayarak, bunun bir siyasi parti için utanılacak bir durum olduğunu dile getirdiler. Bizim, eskiden beri dikkat çektiğimiz nokta ise CHP’nin muhalefet görevini hakkıyla yapamadığı, Türkiye’nin ciddi bir muhalefet partisine ihtiyaç duyduğu yönünde. Dileğimiz, mahalli seçimlerin Türkiye’nin muhalefet ihtiyacını karşılayacak bir ümit ışığı doğurması...