Kimin gönlünde ne kadarız…
Kimse
üzerine almasa da toplumsal ilişkiler kötü yönde
değişiyor. Her geçen gün akıntıya kapılanların sayısı da artıyor. Korkumuz
çaresizliğin büyük bir dalgaya dönüşmesidir Ancak bir pişmanlık ve çaresizlik
halinin yaşandığı da doğrudur. Bu saatten sonra suçlamanın da sadra şifa
olmayacağını düşünmüyorum. Zaten suçlayıcı bir tavrın kimseye bir faydası yok.
Görüşüm suçu herkes günahı kadar üzerine almalıdır.
Evet,
yüreklerimizden tutuşmuş gibi acılı ve çaresizlik halinde kimi evladından kimi
kardeşinden, arkadaş ve akrabasından kimi de en yakınının elinden veya ondan
taraf yanıyor! Vefasızlık, iyiliğe ve dostluğa ihanet, ahlaktaki çöküntü toplumu
derinden sarsıyor. Zaman zaman sarsıntı şiddetini artırıp şiddete dönüşüyor! Toplumda
kadın cinayetleri, cinnet geçirme sahneleri bu yüzden değil mi?
Kalp
acı duyunca beden de yanıyor!
Bu
sadece bu topraklarda olmuyor. İnsanlık kendi değerlerinden başlayarak azar
azar ölüyor desem yerindedir. Dünya bir karmaşayı ve kaosu, değerler
tükenmişliğini yaşıyor! Kıymet bilmek, halden anlamak, farklılara anlayış
göstermek yok. Fedakârlık ve samimiyet gibi değerlere kıyılıyor. Bir sert
rüzgâr, bir fırtınadır esiyor bütün dünyada anlayacağınız. Kırıyoruz, kırılıyoruz,
döküp dökülüyoruz kısaca her şey zarar görüyor!
Biz
“kıtalar dolaşan kötülük” karşısında
pes edecek değiliz. İyilik yolunda yorulacağız, düşüp kalkacağız da ve yeniden
kalkıp daha hızlı yol alacağımızın da farkındayız. Şükür, bunu göze alanlar
var. Kötülük karşısında sarsılmayan gayretle menzile varacağımıza öncülük
edenler var. Hepsinden öte sen doğru ol Allah’ın yardımı var.
Kin,
kibir, kötülük ve haset...
Samimiyetsizlik
bu çağın büyük sorunudur. İlişki ve ilkelerde samimiyetsizlik, arkadaşlık ve dostluklarda
samimiyetsizlik... Yaratıcı ile olan ilişkilerde samimiyetsizlikse en kötüsü
değil mi?
Sadakat,
tevazu, adalet ve iyilik gibi kavramlar yara alıyor. Haklıya karşı kör, sağır
ve dilsizlik ancak haksızda olsa kendi tarafına karşı yanlı tutum bir oyunun
parçasıdır. Yol yürümekle yani “adalet
yürüyüşü” yapmakla ve adaletten bahsetmekle gerçekler gizlenemiyor.
Ülke
değerleri feda ediliyor anlaşılmaz bir kin ve bir iktidarsızlık öfkesi uğruna. Bu
tavır ülkemize zarar veriyor. Türkiye 2023’te Ay’a ayak basma projelerini
açıklıyor muhalefet yine o bildik tavrını sürdürüyor. Aşağı çekme ve
itibarsızlaştırmak, yapmayın…
Neyse
genele dönelim.
Sizin
dostluklarınız ve değerlerinize sadakatiniz eskisi gibi mi? Aşka sadakat, halka
ve Hakk’a sadakat, Kuran’a ve Sünnete bağlılığınız içten ve samimi mi? Kendiniz
için önemli olan şeyler kardeşleriniz için de önemli mi? Allah’ın bizleri
kardeş kıldığına inanıyoruz eyvallah... Kardeşliğinizin payı hayatınızda ne
oranda yer alıyor?
Bir
hadiste şöyle buyruluyor:
“Kim kardeşinin bir ayıbını örterse,
sanki canlı olarak toprağa gömülerek öldürülen bir kız çocuğunu ölmeden hayata
döndürmüş gibi sevap alır.” (Ebu Davud, Edeb, 38)
Eskilerin
hayatında “ahretlik” dostları vardı.
Şimdilerde dostluklar menfaatten öteye ve yarına çıkmıyor.
Cafer b. Muhammed es-Sadık (r.a) derdi ki:
“Bana kardeşlerimin en ağır geleni,
kendisi için bir sürü sıkıntıya girdiğim ve hatırını gözetmek için kendimi zorladığım
kimsedir. Onların kalbime en hafif geleni ise, onunla beraberken, tek başıma
olduğum gibi rahat davrandığım kimsedir.”
Yeri
gelmişken hatırlatalım. Bir derdin olduğunda çekinmeden ilk kime müracaat
ettiğin, düştüğünde de kapını ilk çalan senin dostundur. Ben şahsen dostlarımı
sadece sözleri ve söylediklerine göre değil yaptıklarına göre seçmeye başladım.
Kimin işi sözüne uygun düşerse ben onda varım, o da bende çokça var.
Parantezi
Özdemir Asafla kapatalım istiyorum.
“Sonra çekildim bir kenara, seyrettim
olan biteni...
Baktım;
Kimde ben ne kadarım, kim bende ne kadar kalmış...”