Kim Tutar Tekne Orucunu?
Kim tutar tekne orucunu? Bu sorunun cevabı tabi ki “çocuklar tutar” olacaktır. Küçük yaşta çocukları oruca alıştırmak ve onlara İslamî bir kimlik kazandırmak için tekne orucu tutturulur. Ramazan ayında çocuklara irade kazandırmak, ileride onların sağlam bir İslamî kişiliğe sahip olmaları için önemli bir imkandır Tekne orucu.
Anadolu coğrafyasınının İslamiyet’le ’in ilk yıllarından beri yaşayan bir gelenektir tekne orucu. Kimilerine göre yaşlı ve çocukların öğleye doğru evlerde ekmek teknesinin arkasına geçerek yemek yediği bir yerdir tekne orucu. Kimilerine göre ise Arapça’da “tenkiye” kelimesinden yani künyelemek, kimliklenmek kelimesinin bozulmuş hali zamanla “tekne” haline dönüşmüştür.
Günümüz modern psikoloji de çocuklara tekne orucu tutturmanın ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Psikyatri hocası Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuyla ilgili kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Tutmasa bile çocuğu sahura kaldırmak önemlidir. Dini ritüeller en geç on yaşına kadar öğretilebilir, sonrasında zor olur. Yarım gün de olsa çocuğa tekne orucu tutturulmalıdır. Pozitif psikolojideki öz bilinç kavramını öğretir. Çocuk oruç tutamamanın pişmanlığını hissetmeli, bu arzu kontrolü sağlar. Aile bu konuda çocuğa şefkat suistimali yapmamalı.”
Kıymetli hocamız Nevzat Tarhan’ın röportajını okurken daha önce kendisiyle “Tekne Orucu” meselesini tartıştığımız bir dostumuzdan da şöyle bir mesaj aldıydım. “Komşusunun çığlığından habersiz toplum, çocuğunu sahura, tekne orucuna kaldırsa da tesir etmez kıymetli dostum...” Aynı zamanda şair olan dostumuzun mesajı epeyce şairane geldi bana. Bu mesajı günlük bir mesaj olarak algıladığımda şair dostumuza haklısınız diyecektim. Ama Psikyatri uzmanı Nevzat Tarhan hocamız gibi geleceğin toplumunu inşa bağlamında bakarsak arabesk sözlerin peşinden koşamayız ve bu sözlere kulak asamayız. Bize ulu ve kutlu sözler lazım. Aynı zamanda söylem değil eylemle pekişen sözlere ihtiyacımız var.
Bu gün öze dönmek, özüne dönmek çabasında olan Müslümanlar olarak aslında çocukluk yıllarımızın saf ve masum Ramazanlarını özlemedik mi. Yıllarca toprak damlı evlerimizin damında camilerin ışıklarını yandırmasını beklemedik mi. Ve elimizdeki bakır taslara doldurduğumuz suyu içmedik mi? Aslında modernizim, bize çocukların orucunu aratır oldu. Biz büyükler de modernizme inadına direniyoruz ve çocuklarımıza tekne orucunu tutturarak geçmiş günlerimizi bir nevi yad ediyoruz. Ama birinci nedenimiz bu değil. Birinci nedenimiz Dr. Nevzat Tarhan Hocanın işaret ettiği istikamettir.
Sözüm ona çocuğuyla ilgilenmeyen, onu modern koridorların kollarına bırakan büyükler hem çocukluk oruçlarından hem de geleceklerinden giderek uzaklaşacakları aşikardır. Vakti yakalayamayanlar, and olsun ki hüsrandadır. Şimdi biz salih amel işlerken birbimize sabrı ve Hakkı tavsiye ederken onlar haykırıyorlar. Modern zamanda böyle olur mu. Bu çocuklar oyun oynama zamanı,büyümeleri lazım, oruç tutturulur mu gibi garabetlerle karşı karşıya kalıyoruz.
Bu garabetleri bana yaşatan başka bir garip tanıyorum. Bir gün bana “yahu şimdi hatırlatmayın eski adetleri, taştan evleri, toprak kokan damları... Olacak şey değil, oysa tekne orucu bu evlerde tutulurdu. Oruç tutmaktan zorlanan yaşlılar ve çocuklar, zorlandıklarında o eski evdeki ekmek teknesinin arkasına geçerek yemek yerlerdi. Ve oruçlarına kaldıkları yerden devam ederlerdi. O küçük yavrucaklar tekne orucu tuttuklarında annelerinin gözyaşları dolardı.Şimdi biz anostalji yapıyoruz kardeşim, diyesim geliyor. Gıyabında şunu da söylemiştim. “Apartman çocukları, sanal alem çocukları şimdi büyümüş de yine onlar gibi apartmanlarda büyüyen çocuklarımıza sakın ha! Tekne orucu tutmayın, tutturmayın, diyorlar. Bulutlar gergin, çatık kaşlar gergin olur olur bu durumlarda. Şemsiyesiz dolaşırken yağmurlu havalarda bizi güneşin altında şemsiye ile buldular. Biz ki tekne orucu tutmayan bir neslin zülmü altında büyüdük. Şimdi geçti o mevsimler. Artık yağmıyor toz bulutları. Çok şükür...”
Şimdi biz tekne orucu derken sanırım modern zaman insanları denize açılan tekneden dem vurdular. Orucu da zaten bedensel bir spor olarak algılıyorlardı. Onlar, tekne orucunu çocuklar için gelecekte bir derviş sofrası bereketinde olacağını hiç bilmezler, bilmeyecekler de. Onlar, oruca yabancı, oruç tutanlara yabancı ve yabancı olduğu kadar da düşmandırlar. Onlar bizim gibi dertli çobanların halinden anlamazlar. Onlar, aslında deve dikenleriyle meşhur bozkırlara meylederler.
Şimdi gelelim bize, Merhum üstadımız Akif Emre bir yazısında (onu da çok özledik) “Büyükler, çocukluk oruçlarını unuttukça, uzaklaştıkça saf oruçlar yerine şenlikli Ramazan gecelerine meylediyor...” demişti. Yarınları kurgulayan bizler, Merhum Akif Emre üstadımızın bu sözüne da kulak asmalıyız.