Kılıçdaroğlu''nun beka sorunu var
Eğer 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Başkanı Hakan Fidan’ı ifadeye çağıran savcıların dönemin başbakanı, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak bu ülkenin geleceğini karartmak için ABD’nin Fetullah Gülen’e verdiği emir doğrultusunda hareket ettiğine inanmıyorsanız,
Eğer Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Mayıs 2013’te,
Beyaz Saray’da,
Oval Ofis’te dönemin ABD Başkanı B. Obama ile ülke ve bölge sorunları bağlamında yaşanan gerginlikten sadece 11 gün sonra başlayan Gezi Olaylarını “ağaç meselesi” olarak görüyorsanız,
Eğer bu ülkede 17/25 Aralık 2013’e kadar adına “cemaat” dediğimiz yapının emrinde çalışan yargı ve emniyet mensuplarının “yolsuzluk operasyonu!” ile aslında Recep Tayyip Erdoğan ve hükûmetine yönelik gerçekleştirdikleri operasyonun “stratejik ortağımız!” ABD’den habersiz yapıldığını düşünüyorsanız,
Eğer bu operasyonla sadece ve yalnızca hukuki bir süreç işletildiğine inanıyorsanız,
Eğer bu tarihlerde devletin birimlerini ahtapot gibi saran PDY elemanlarının devletin anayasasına, yasalarına, tüzük, genelge ve yönetmenliklerine değil de Amerika ve İsrail’e bağlı olarak hareket ettiğine inanmıyorsanız,
Eğer başta PKK olmak üzere, DHKP-C, DEAŞ gibi örgütlerin eylemlerine Fetullah Gülen’e bağlı asker, polis ve bürokrasinin istihbari, lojistik, mühimmat desteği verdiğine inanmıyorsanız,
Eğer PKK’nın defalarca karakollarımızı basarak onlarca askerimizi şehid etmesine FETÖ’cü asker ve sivil yetkililerin destek verdiğine inanmıyorsanız,
Eğer Reyhanlı’da, Suruç’ta, Ankara’da, Sultan Ahmet’te patlayan bombalamaların FETÖ’cü istihbarat, emniyet ve mülki idare amirlerinden habersiz gerçekleştiğine inanıyorsanız,
Eğer 15 Temmuz 2016’daki ihanet girişiminin CIA-MOSSAD-BND-MI5 gibi uluslararası istihbarat örgütlerinden bağımsız gerçekleştiğine inanıyorsanız,
Eğer 15 Temmuz ihanetini aynı zamanda bir işgal girişimi olarak görmüyorsanız,
Eğer 1 Ocak 2017 Reina saldırısını DEAŞ’lıların FETÖ’cülerin desteği ile gerçekleştirdiğine inanmıyorsanız,
Eğer Akşener’in İP’i ile CHP’nin ipinin aynı merkezde tutulduğuna inanmıyorsanız,
Eğer Kürtleri yok sayan, Kürtçe’yi yasaklayan, Dersim’e fare zehiri yağdıran CHP’nin, Kürtleri savunduğunu iddia eden HDP ile ittifakının İslam düşmanlığı ortak paydasına dayandığına inanmıyorsanız sizi bundan sonra yazacaklarımın doğru olduğuna da inandıramam.
Bakınız;
Geçtiğimiz Şubat ayında DEAŞ adlı terör örgütü elinde bulundurduğu son ilçesini de PYD’ye teslim ettiği halde ABD PYD’ye yüzlerce tır silah götürdü. Daha önce “DEAŞ’a karşı mücadelede kullanılmak üzere” bahanesiyle 10 bin tır silah ve mühimmatı YPG/PYD’ye teslim eden ABD, Şubat ayından itibaren YPG’ye verdiği bu silahları kime karşı kullanacak?
34 yıldır Suriye’ye tek bir sözlü sataşmada dahi bulunmayan PKK, ABD’nin aralarında hava savunma sisteminin de bulunduğu bu silahları Barzani yönetimine karşı kullanmayacağına göre bu silahları kime karşı kullanacak dersiniz?
FETÖ elebaşı Gülen’in, “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir, çünkü sizin onların arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin karınıza-kızınıza ilişmezler, mabedinize ilişmezler, ilişmemiş Haçlılar…” hezeyanı ile ABD’nin bunca silah verdiği YPG/PKK için Kılıçdaroğlu’nun, “Bunlar bize mi saldıracak?” demesi aynı şeydir.
Evet, bu millet ülkenin beka sorununu muvaffakıyetle atlatacaktır, bundan zerre-i miskal kuşkum yoktur. Lakin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ciddi bir beka sorunu ile karşı karşıyadır. Çünkü millet kendi beka sorununu atlatmak için tehdit ve tehlike gördüğü Kılıçdaroğlu’nu 31 Mart seçimlerinde tasfiye edecektir.
31 Mart seçimlerinde alacağı ağır yenilgi ile ayakta kalması imkânsız hale gelecek Kemal Kılıçdaroğlu beka sorununu kaybedecek ve siyasi çöplükteki yerini alacaktır.