Kılıçdaroğlu'na Akşener modeli
Sistemi değiştirme mottosu ile bir araya gelen muhalefetin ilk turun sonunda birliktelik amacını bitirmesi, bundan sonraki süreçte "Birleştirici unsur ne olacak?" konusunda arayışı gündem getirdi.
İttifakı
dağıtma isteğiyle, yalnız kalanı yutarlar arzusu arasında sıkışan muhalefetin
arafta kalan bu duyguları siyasetlerine de yansıyor.
Yalnız İYİ
Parti yeni dönemde CHP'nin koltuğuna odaklanmış durumda...
CHP'nin
HDP'ye meşruiyet kazandıran açıklamalarını merkeze alan Cumhur İttifakı
bileşenleri Milli bir CHP söylemi ile CHP'nin sağ seçmen üzerindeki imajını bir
yere hapsediyor.
Bu duruma
çanak tutan Kılıçdaroğlu yönetiminin ise MYK değişikliği ile koltuğu
sağlamlaştırdığı ve İmamoğlu'na karşı ön alacak ilk adımı attığı anlaşılıyor.
Genel Başkan
Kemal Kılıçdaroğlu'nun partinin ana omurgası olan Parti Örgütü ve Örgüt
Yönetimi Sorumluluklarını kendi uhdesine alması Meral Akşener modeline
benziyor.
Akşener de
Teşkilatlanma ve Gençlik Politikalarını kendisine bağlayarak parti içi
muhalefetin önemli iki alanını daraltmıştı.
Akşener
geçtiğimiz gün il başkanlarının aday olmasının önünü açtı.
Genel
kurultay için ekim tarihini işaret eden CHP yönetiminin bir sonraki adımı ne
olacak göreceğiz.
Yalnız bu
sürede önemli bir adım da geldi.
Türkiye
Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, Meclis çalışmaları başladığı
zaman CHP'den istifa etmemişti.
Gözüme
takılan bu durum hakkında bir şeyler kaleme alacaktım ki CHP ile birleşme
kararı açıklandı.
Sarıgül,
siyasetteki en temel motivasyonu iyi yakaladı: Sadakat!...
Tüm bunlar
arasında
Muhalefetin
gündemini esasında iki şey var:
Cumhurbaşkanı
Erdoğan daha önce bu köşeden sizleri bilgilendirdiğim gibi ilk kabine
toplantısında Anayasa Değişikliği hedefini ilan etti.
Bu tutumunda
ne kadar muhalefete sufle vereceği ile Kılıçdaroğlu’nun koltuğu ne zaman
bırakacağı arasına sıkışan muhalefet büyük sıkışıklık arasında kalacak.
Yeni şeyler
söyleyecek pek bir alan kalmadığı ortada...
Zira
ittifakı bir araya getiren Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ısrarını da
sürdürmeye gerek olmadığı oluşan Meclis aritmetiği ile de halkın düşüncesini
yansıtıyor.
Yani
Azizim:
Kentsel
dönüşüm ile anayasa değişikliği gündemi arasında ekonomik reformları yaparken
ekonomik daralmayı gündemin arkasında bırakmaya çalışacak günler yakındır.
Türkiye’nin
sorunlarına kapsamlı çözüm bulmak için atılması gereken adımlarda tereddüt
edilmeyecek tek konunun dış politika olacak...
ZEKERİYA
YAPICIOĞLU'NA AÇIK MEKTUP
Sayın Genel
Başkan, bir hukukçu olarak hukuk kurallarının toplumsal kabullerle uyumlu
olması gerektiğini en iyi siz biliyorsunuz.
Sizinle uzun
bir röportaj yaptık.
Ben sizin
durduğunuz yeri de, partinin durmaya çalıştığı yeri de anladım.
Uzun vadede
siyasette yer bulacak cesaretle ilk dört madde ve öteki meseleler hakkında bir
çıkış yaptınız ama geçmişin izleri siyasettin geleceğini de belirliyor.
Nitekim
HÜDAPAR’a rakip olan parti de, değişim yapma umuduyla birçok siyasetçi
girişimde bulundu ama ne parti yönetimini ikna edebildi ne de taban bu dönüşüme
hazırlanabildi.
Zorlu bir
yolda ilerleyen sizlere, acizane bir gazeteci olarak benim gözlemim şudur:
Toplumu
yönlendirecek çoğunluğa ulaşmadan, toplumu dönüştürmek için harekete
geçilmesinin toplum tarafından "yok hükmünde" sayılacak bir noktaya
ulaşılmasına neden olabilir.
Yakın
zamanda anayasa konusunda Meclis’te bir çalışma yapılması planlanıyor.
Bu zamanda
sizlerin alacağı pozisyon ve ortaya koyacağınız talepler, muhalefetin uzlaşı
tavrında belirleyici olmasa bile ortaya koyacağı söylem yönünde belirleyici
olacaktır.
28.Yasama
Dönemi'nde artık sivil bir anayasaya geçilmesi ve Türkiye’nin gündeminin bundan
sonra bu anayasa ile yeniden dizayn edilmesi gerekliliğine inanarak, herkesin
elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum.
Bana düşeni
kendi zaviyemden yapmaya devam edeceğim.
Sizlerin de
bu hassas dönemde kabul edilebilir politikalarla yol açmanızın ülke
demokrasisine iyi geleceğini hatta İran ve Irak'a da yol gösterici olacağını
düşünüyorum.
Ortak
geleceği inşa etmek, ortak hedeflerde buluşmakla mümkün olur.