Kılıçdaroğlu provokasyonu seçti
Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’nın Çubuk İlçesinde PKK tarafından şehit düşürülen askerlerimizden Yener Kırıkçı'nın cenazesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruklu saldırı gerçekleşti.
Öncelikle belirtelim ki saldırı kesinlikle kabul edilemez. Şiddeti bir hak arama yöntemi görmüyoruz. Ancak;
Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının sebepleri üzerinde durmaz isek meseleyi ıskalamış oluruz ki bilahare olacaklara karşı da hazırlıksız oluruz.
Sebep;
Herkes kabul eder ki hiç kimse evlerinde, cenazelerinde, karşılarında evlatlarını, yeğenlerini, kuzenlerini şehit düşüren PKK’ya arka çıkan ve bu PKK’lılar için “arkadaşlar” diyen -velev ki parti başkanı da olsa- hiçbir siyasetçiyi görmek istemez.
Sadece bu mu?
Asıl şiddet dili CHP’de
CHP’liler Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı savunanları “şiddet dili” kullanmakla suçluyorlar. Halbuki durum hiç de iddia ettikleri gibi değil. En tepeden en aşağıya kadar CHP’liler şiddet dilini kullanmakta ve şiddeti kutsamaktadırlar. Birkaç örnekle CHP’nin şiddetseviciliğini görelim:
Savcı Selim Kiraz DHKP-C teröristleri tarafından şehid edildiğinde CHP teröristlere sahip çıkıyor.
“Türkiye İran ile savaşırsa ben İran’ı desteklerim, Türkiye’ye karşı savaşırım” diyen adamı CHP milletvekili yapıyor.
Anadolu insanın devletine bağlılığı imanıyla eştir. Bunu bilen CHP, bu Anadolu insanının bu kadar kutsadıkları devleti için “Devlet değil katil, seri katil” diyen terörist yandaşı bir insanı İstanbul gibi bir dünya şehrinin il başkanı yapıyor.
CHP İstanbul il başkanı 15 Temmuz hain FETÖ işgal girişiminde, millet darbecilere karşı koymak için sokaklara daha yeni çıkmışken buna tahammül etmeyip, “Tekbir getirerek boğaz keserek mi demokrasi mücadelesi verilir. İnandığınız Allah’ınız sizin de belanızı versin” diyor.
Kaldı ki CHP’nin İstanbul il başkanı olan bu şahıs 15 Temmuz FETÖ darbesi gecesi attığı twitleri için, “CHP politikaları ile ayrışan bir yanı yoktur” diyor ve ekliyor, “Bugün de aynı twitlerimin arkasındayım” diyor.
Durum böyle iken CHP kalkıp AK Parti ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ı destekleyenler için “şiddet dilini kullanıyorlar” diyor.
Mukatele için, “Ermeni soykırımı” diyen, Gezi terörüne “Devrimci direniş” diyen, “Tayyip Erdoğan nerdesin, Allah belanı versin” diyenleri baş tacı yaparsan,
Sen PKK’ya, DHKP-C’ye ‘özgürlük savaşçıları!’, ama 15 Temmuz Gazileri için “Kafa kesen DEAŞ teröristleri” diyen birisini İstanbul gibi muazzam bir şehre il başkanı yaparsan,
Şiddet için “devrimci şiddet” diyerek şiddeti bu kadar kutsayan, şiddeti bu kadar teşvik eden, şiddeti bu kadar hak gören birini İstanbul’a il başkanı yaparsan,
Evlatları, senin destek verdiğin, “arkadaşlar” dediğin PKK’lılar tarafından şehid düşürülmüş bir aile ve üstelik sana “Cenazemize gelme” haberini gönderdiği halde gidersen bu yaptığını masumane bir cenaze merasimine katılma olarak değerlendiremeyiz.
Size yapılan saldırıyı asla doğru bulmuyoruz, şiddeti reddediyoruz ve sizin de şiddeti reddetmenizi bekliyoruz.
Şiddet dilinin etkisi
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un belirttiği gibi bu olay “marjinal”lik ya da “organize suç şebekesi” seviyesine indirgenmemeli, çünkü olayın vuku bulmasında CHP’lilerin terör seviciliğinden kaynaklanan şiddet dilinin etkisi yadsınamaz.
Şimdi “neden”ine gelelim.
Neden MHP kalesi bir köye,
Terörle canciğer olduğunuz bir dönemde,
Sana “cenazemize gelme” diye haber gönderdikleri halde niye, neden, niçin gidiyorsun?
Duyduklarım doğru mu?
Sayın Genel Başkan,
Size şehidin yakınları tarafından “cenazemize gelmeyin, istemiyoruz” haberi geldi mi?
Size bu haber gelince partinizden bazı yetkili arkadaşlarınız “Cenazeye gitmemiz doğru olmaz” dedi mi?
Size, “Gitmeyelim” diyenlere, “Bir iki taş atsalar fena mı olur?” dediniz mi?
Bu cenazede gerginlik olacağını bile bile gidişinizin o “fena mı olur?” beklentisi ile bir alakası var mı?
Sayın Kılıçdaroğlu, “Fena” olmayacak olan çok arzu ettiğiniz provokasyonla elemanlarınızı sokaklara dökmek olmasın?