Kılıçdaroğlu, Panama Kanalı ve ABD
Panama,
Kolombiya’nın bir parçası idi. ABD, cebren ve hileyle Panama’yı Kolombiya’dan
kopardı.
ABD,
aynı şeytani rüyayı yıllar sonra bizim Güneydoğu için de görecekti.
Panama’nın
bağımsızlığını 1903’te ABD Dışişleri Bakanı John Hay ile Fransız mühendis
Varilla imzaladılar. Anlaşmada tek Panamalı yoktu.
ABD,
Panama’yı, başta “Arias Ailesi”
olmak üzere bir avuç zengin aileye teslim etti.
Panama
halkı, yoksulluktan kan kustu, içler acısı sefaletleri yıllar boyu sürdü gitti.
Omar Torrijos 1968’de, ABD’ye rağmen yönetimde söz sahibi oldu.
Gücünü halktan alıyordu, halktan biriydi, hep halkın içinde oldu, ama hiç bir
zaman sosyalist olmadı.
Omar’ın
sokaklardaki posterlerinin üzerinde “Omar’ın
ideali özgürlüktür, Omar’ın idealini yok edecek füze henüz yapılmamıştır”
yazıyordu.
Torrijos,
ABD’yi zorlayarak 1977’de Carter’ı masaya oturttu. Kanalın idaresi ve gelirinin
Panama’ya devrini sağladı.
Omar,
Panama’daki Amerikan okulunuda (School of the Americas) Panama’dan
attı.
Bu
Pentagon’u dellendirdi.
1946’da
açılan bu okulda, 60 yılda 60 binden fazla Latin Amerikalı öğrenci, halk hareketlerini bastırmak, sorgu
teknikleri, keskin nişancılık, psikolojik savaş eğitimi almışlar; yüz
binlerce Latin Amerikalıyı işkence,
suikast, tecavüzlerle ya da doğrudan öldürmüşlerdi.
Omar,
Panama’daki mevcut kanala alternatif bir
kanal için Japonlarla görüşüyordu. ABD, Panama’da devre dışı kalacaktı.
“Kanal projesi” Omar’ın sonu oldu.
ABD, mevcut kanaldaki hegemonyasından
ve çıkarlarından vazgeçemezdi.
Omar’ı affetmedi.
Omar’ın
bindiği uçak, 31 Temmuz 1981’de esrarengiz şekilde düştü. “Çakallar” devredeydiler.
ABD,
Omar sonrası Panama’yı, uyuşturucu ve rüşvetle ünlenecek Manuel Noriega’ya teslim etti.
CIA
istasyon şefi Panama’ya geldiğinde, Noriega’yı “Nerede benim evladım” diye arardı.
12
Eylül’ün darbecisi generaller için de darbe sabahı ABD yöneticileri “Bizim çocuklar” başardı,demişlerdi.
ABD’nin,
birçok ülkede “çocukları” vardı.
Sonunda,
ABD, Noriega ile de bozuştu, Panama’yı bombaladı. Noriega’yı ABD’ye kaçırarak
40 yıl hapis cezası verdi.
ABD,
Panama’ya F-16’ları ve Cruise füzeleriyle “demokrasi ve özgürlük” taşımıştı!
Kılıçdaroğlu ve Akşener, işte bu ABD’nin
kolunda “Kanal’a hayır!” diyehaykırıyorlar.
2.
Dünya Savaşı’ndan çok hırpalanarak çıkan emperyalist ülkeler, ellerini bir daha
ateşe sokmamaya ahdettiler.
Savaşsız
ilk saldırı denemesi İran’a yapıldı.
Demokratik
seçimlerle gelen Başbakan Musaddık, ABD
elemanı Şah’ı devre dışı bırakarak İran Petrollerini millileştirmişti.
Çıldıran ABD-Britanya ikilisi, Theodor Roosevelt’in torunu ajan Kermit Roosevelet’i
devreye soktular. İran’da, “Gezi”ler,
grevler, boykotlar tertipleyip Musaddık’ı halkın gözünden düşürdüler ve
devirdiler.
Şah geri geldi.
Kermit,
demokrat Musaddık’ı devirmiş, saltanatı geri getirmişti. ABD’nin “demokrasi”si bu oluyordu.
Dünya,
Kermit’ten hiçbir zaman haberdar olmadı.
Musaddık
ev hapsinde hayatını kaybetti.
İran, tekrar ABD’nindi.
Kılıçdaroğlu
ve Meral Hanım’ın, “Biden bize
gönderecek” diye sevindirik oldukları “demokrasi
ve “özgürlük”, ABD’nin İran ve
Panama’ya gönderdiği, işte bu “demokrasi
ve özgürlük” oluyor.
Son
yarım asırda ABD, “ekonomik tetikçi”lerle
çalışıyor.
“Ekonomik tetikçi”ler, hedef ülkeye yalan
raporlar sunuyor, borçlanmakla ne kadar kalkınacaklarına ikna ediyor, ödeyemeyecekleri borçlara altına sokuyor, sonunda o
ülkenin ekonomisine, kaynaklarına
çökülüyor.
Gelmiş
geçmiş ekonomik tetikçilerin en
ünlüsü, oğul Bush’tu.
Ekonomik
tetikçiler bütün bunları yaparken, hedef ülkedeki varlıklı kesimlerle, uygun politikacı ve bürokratlarla çalışırlar.
“Ekonomik tetikçiler”; Endonezya, İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan,
Ekvador, Panama, Kolombiya, Venezüella’ya operasyonlar yaptılar, yapıyorlar.
Latin
Amerika tarihi, ölü kahramanlarla
doludur.
Ekvador’a verilen krediler, 30 yıl boyunca zengin kesimlerin
cebine gitti. Sonuçta; işsizlik %15’ten %70’e, yoksulluk %50’den %70’e fırladı.
Ekvador
halkının lideri Roldos, petrol
zengini ülkesinden “ekonomik tetikçiler”i
ve SIL’i (misyoner örgüt) kovdu.
ABD,
Roldos’u affetmedi.
Roldos,
24 Mayıs 1981’de uçağı düşürülerek aynı yöntemle öldürülen Omar’dan 2 ay önce
katledildi. “Ekonomik tetikçiler”
kovulunca, pusuda bekleyen “çakallar” devreye
girmişlerdi.
Vaktiyle, Özal, Eşref Bitlis, Ziya-ül Hak için
de “çakallar” devredeydiler.
Guatemala’da seçkinler nüfusun %2’siydiler, topraklarınsa %70’ine
sahiptiler. Kızılderililer nüfusun %90’ı idiler, diğer %10 için çalışıyorlardı.
Tüm ülke topraklarının %42’si Bush’ların “United
Fruit Şirketi”ne aitti ve %95’i boş duruyordu.
Bushlar dünyadaki iki
petrol hanedanından biriydi.
Ekonomik
sefalet içinde yüzen Guatemala halkı 1951’de demokratik seçimlerle Arbenz’i seçtiler, Arbenz halkın
kahramanıydı.
Arbenz, işbaşına gelir gelmez toprak
reformunu ve ABD’de, “halkla ilişkiler kampanyası” başlattı.
ABD,
kampanyayla piyasaya; Arbenz’in Rus komplosu, Guatemala’nın Sovyet uydusu
olduğu yalanlarını pompaladı.
Aynı
“halkla ilişkiler kampanyası” yıllar
sonra “İstanbul Kanalı” için
başlatılacaktı.
Sonunda,
Arbenz, “çakallar”ın düzenlediği
darbeyle 1954’te iktidardan indirildi. Yerine diktatör Albay Carlos Castillo
Armas getirildi.
Yüzbinler
hapislere yollandı, işkenceden geçirildiler.
Topraklar United Fruit’e yani Bush’lara iade
edildi.
Kılıçdaroğlu’nun,
ABD’den gelsin diye dört gözle beklediği “demokrasi
ve “özgürlük”, Guatemala’ya
gönderilen işte bu “demokrasi ve özgürlük”tür.
ABD’nin dünyaya yaydığı “özgürlük” ve “demokrasi”(!)siyle, dünyadaki dilenci sayısı 80 milyonu aşarken, günde 24 bin kişi açlıktan ölmektedir.