Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2963.98
BIST 100
9668.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2022

Kılıçdaroğlu Lula da Silva mı olmak istiyor?

2003-2010 yılları arasında iki dönem Başkan olarak görev yapan Lula da Silva, Brezilya’da yeniden başkan seçildi. Lula, üç dönem görev yapan ilk Brezilya Devlet Başkanı unvanına sahip olacak.

Lula da Silva hakkında vaktiyle çok yazdık. 2016 yılında Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen "15 Temmuz Demokrasinin Zaferi" konferansına katılmak üzere Brezilya’ya gitmiştik.

FETÖ’nün orada nasıl aktif olduğunu ve evangelistlerle nasıl işbirliği yaptıklarını kendi gözlerimizle şahit olmuştuk.

Lula ilk yıllarda bu aktif yapılanmanın hedefindeydi. Ancak piyasa odaklı önde gelen bir ekonomist olan Brezilya Sosyal Demokrat Partisi'nden Henrique Meirelles'i Brezilya Merkez Bankası başkanlığına atadıktan sonra işler değişti.

O vakitten sonra Lula, merkezi Boston'da bulunan New England'ın önde gelen bankası Bank of America ile birlikte Bank Boston aracılığıyla Wall Street bankacılığına artık kolayca erişebilmişti.

IMF ile sözleşmeler yaptı ve tüm şartlarını yerine getirdi. Dolayısıyla Brezilya, 2008'de ilk kez net alacaklı oldu. Bankalar, Lula'nın hükümeti döneminde rekor karlar elde etti.

Haliyle, Wall Street, Dünya Bankası ve IMF onu sevdi. Başarılı olması için her şeyi yapacaklardı çünkü Lula'nın başarısı demek Brezilya'nın muazzam doğal kaynakları, mineralleri, suyu ve dünyanın en büyük biyolojik çeşitliliğine erişim anlamına geliyordu.

Lula döneminde Brezilya dünyanın sekizinci büyük ekonomisi haline geldi.

2016 yılına gelindiğinde meşhur Oto Yıkama Operasyonu adı verilen büyük yolsuzluk skandalı patlak verdi. Soruşturma eski federal ceza yargıcı Sergio Moro tarafından yönetildi.

2017 yılında Lula suçlu bulunarak 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2021'de federal mahkeme Lula'nın kararını bozarak eski Yargıç Moro'nun soruşturma ve yargılama üzerinde yargı yetkisi olmadığına karar verdi.

Belli ki ABD’nin Latin Amerika'da yeniden "solcu" bir Başkana ihtiyacı var.

Bolsonaro ise Covid-19 sürecinde diğer ülke liderlerine göre çok sağlam bir duruş sergiledi. Küreselci karşıtı, sağ muhafazakâr bir cephede yer aldı.

Fakir aileleri yoksulluktan kurtarmak için 2003 yılında Lula da Silva tarafından başlatılan Bolsa Familia (BFP) programını desteklemeye devam etti. Hatta buna Auxílio Brasil adlı yeni bir sosyal programı dâhil etti.

Zira Bolsonaro, Covid'in Brezilyalı yoksullar arasında yoksulluğu daha da artırdığını, iflaslar ve işsizlik yoluyla düşük gelirlilerin temel kaynaklarını yoksullardan elitlere aktardığını biliyordu. Öyle ki 2020’de Latin Amerika'da yoksulluktan kurtarılan 22 milyon insanın yüzde 77'si Brezilya'da yaşıyordu.

Seçimler öncesi Lula da Silva bir CNN röportajında, Amazon'un bir Dünya Mirası Alanı olduğunu ve bu nedenle BM tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünüp düşünmediği sorulduğunda, Lula tereddüt etmeden Amazon'un bir BM koruma örgütüne devredilmesini kabul ettiğini söylemişti.

Bu, küreselleşmeye açık bir taahhüt anlamına geliyordu. Yani Lula, solculuktan küreselcilere doğru yelken açınca işler değişti.

Şimdi sol gelenekten gelen başka bir siyasetçi olan Kılıçdaroğlu, Amerika ve İngiltere seyahatlerinde WEF’in küreselleşme programını gerçekleştireceğini ifade ediyor.

Basına kapalı görüşmelerini bilmiyoruz ancak yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki Türkiyeli sol bir siyasetçi olarak ben de küreselleşme programınızı gerçekleştirebilirim mesajı veriyor.

Ünlü ekonomist yazar Peter Koenig’in bu konuyla ilgili ilginç bir analizi var.

Koonig, geleneksel anlamda sol ve sağın artık bittiğini söylüyor ki bende aynı kanaatteyim. Artık “Küreselci yanlısı ve küreselleşme karşıtlığı” var. Ve bu tüm dünyada böyle.

Çünkü sol, dünya çapında neoliberal küreselci kompleks tarafından ele geçirildi. Bu da bizi Büyük Sıfırlama ve BM Gündemi 2030'un sonunda herkesin “eşit” olacağı bir tür sosyalizme götürüyor.

Kılıçdaroğlu’nun çabalarına bir de buradan bakın istedim.