Kılıçdaroğlu ile Erdoğan karşılaşabilir
Milletvekili aday listelerini belirlemeye çalışan siyasi partiler ortak liste ile ayrı liste konusunda uzlaşma çabalarıyla geçen bir haftayı geride bıraktı.
Cumhurbaşkanlığını kazanma ve milletvekili
sayısını artırmak adına Millet ve Cumhur İttifaklarında ittifakları
genişletecek çalışmalar da devam etti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaat verilmeyen
ziyaretleri ile aldığı destek, hafta boyunca gündeme gelirken Cumhur
İttifakı’ndan son dakikada DSP hamlesi geldi.
Başkanlık sistemi iki partili bir yapıyı
dayatıyor.
50+1 oyu alabilmek için hiçbir siyasi
oluşumun dışarıda bırakılmaması gerekiyor.
Aynı zamanda da Türkiye’deki siyaset yapma
geleneği siyasilerin seçime giderken bir hikâye arayışına girmesine de neden
oluyor.
Bu aralar bu arayışı da sıkça görür olduk.
AK Parti, “21 yıldır biz yaptık, yine
yaparız.” politikasını öncelerken Kılıçdaroğlu’nun seccadeye basma olayının AK
Partili seçmende karşılığı sorgulandı.
Seçmenin bir kısmı Kılıçdaroğlu’nun bu
yaptığını tenkit ederken bir kısmı ise Kılıçdaroğlu’nun özrünü yeterli buldu.
Bu nedenle AK Parti’nin seccade
tartışmasını uzatmadığını gördük.
İYİ Parti’de ise İstanbul İl Başkanlığının
camına isabet eden kurşunu büyüterek kendisine yönelik bir göz dağı olarak
değerlendiren Akşener, Meclis grup toplantısında adeta kurşun döktü.
Kürsüden kurşun saçarak meydan okuyan
Akşener’in arayışı da sandıktan önce kendisine bir hikaye bulmaktan ibaret
aslında...
Kılıçdaroğlu’nun günlük videolar ile
sosyal mecralardan başlattığı kampanya ise yavaş bir seyirde ilerliyor.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı ve CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Çık
karşıma!..” çağrısı, Erdoğan’ın bu çağrıya cevap vermeyeceği düşüncesine
dayanıyor.
Halbuki bu durum değişebilir...
Yapılan anketlerde ve saha gözlemlerimde
ulaştığım bilgilere göre muhalefetin açık ara önce olduğu tablo değişmeye
başladı.
Bunun arkasında şüphesiz muhalefetin ortak
politika geliştirme konusunda yaşanan zorlukların yanında önce yürütmenin
paylaşımında ortaya çıkan kavganın şimdi de yasamada ortak liste oluşturma
süreciyle devam etmesinin de yeri var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ana kadar
vaatlere başlamadı.
Muhalefetin politikalarının eleştiren
Erdoğan, aynı zamanda İYİ Parti ile HDP’nin aynı kulvarda olması üzerine söylem
politikası uyguluyor.
Erdoğan’ın projelerini ortaya koymasının
vakti geldi de geçiyor.
Edindiğim bilgilere göre AK Parti’nin
seçim politikasının merkezine; vatandaşa dokunan adaylar belirlemek ve deprem
nedeniyle yaşanan yıkımı kaldırmayı koydu.
Deprem konusuna ülkenin bütününün yaşadığı
korkuyu bitirecek bir proje hazırlandı.
Büyük bir kentsel dönüşüm programı
açıklanacak.
Muhalefetin sosyal medya üzerinden kurduğu
kampanya, düşük maliyetli ve hemen tepkime alabilir özelliklerde olmasına
rağmen unutulmamalı ki güvenilir değil.
Vatandaşa dokunmadan, sahaya inmeden,
reaksiyon almadan hiçbir seçim kampanyası tutmaz.
Erdoğan da bunu çok iyi bildiği için “Ben
meydanlara bakarım.” diyor.
Fakat şu andaki durumda Millet
İttifakı'nın avantajlı bir durum var.
6 genel başkan ve iki belediye başkanı
seçim için ayrı ayrı çalışabilme ihtimalini ortaya çıkarıyor.
Ramazan ayı ve bayramı çıkarınca seçim
için bir aydan kısa bir zaman kalacağından dolayı bu durum muhalefet için büyük
bir avantaj oluyor.
İmamoğlu’nun Karadeniz ve Doğu illerinde
Kılıçdaroğlu ile yapacağı mitingleri iç Anadolu'da Meral Akşener ile Mansur
Yavaş tamamlayacak.
Erdoğan'ın ise kampanyayı tek elden
yürütmesi muhalefete göre dezavantajlı duruma gelmesine neden oluyor.
Her ne kadar MHP Genel Başkanı seçim
öncesinde sahaları dolaşarak nabzı tutsa da seçim atmosferinde yapılan
mitinglerin etkisi de başka olur.
İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz'ın
ekonomi programını açıklaması, ekonomi konusunda yol haritasının şimdiden
gösterilmesi muhalefete katkı sağlıyor.
Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
Mehmet Şimşek’in ekip kurduğu yönündeki açıklaması ise muhalefetin
"Ortodoks politikalara döneceğiz." açıklamasının karşılık bulduğunu
gösteriyor.
Erdoğan'ın seçimi kazanması durumunda
ekonomi konusunda benzer politikalara yöneleceği düşüncesi oy tercihlerini
etkileyebilir.
Ortak liste konusuna odaklanan Saadet
Partisi, DEVA ve Gelecek Partileri ise şimdiye kadar seçim propagandasına
anlamlı bir destek vermiş değil.
Hem Cumhurbaşkanı Yardımcılığı hem de
bakanlık alan masadaki dört parti, ittifak için çalışmak yerine ortak liste
pazarlıklarıyla muhalefetin kampanya gücünü geriye götürüyor.
Önümüzdeki hafta listelerin kesinleşmesi
ile birlikte Ramazan Bayramı’na kadar hafif tempoda ve daha çok proje
açıklamayla geçecek bir seçim süreci izleyeceğiz.
Esas rekabet ise bayramdan sonra
meydanları doldurma konusunda yaşanacak.
Bana kalırsa başa başa geçecek bir yarış
olacak.
O nedenle Kılıçdaroğlu ile Erdoğan'ın bir
televizyon programı yapma ihtimali olabilir.
Şu an bakınca zor görünen bu durumun seçim
yaklaşınca ihtimalinin iyice arttığını göreceğiz.
Tekrar hatırlatmış olayım böyle bir
münazaranın moderatörlüğüne talibim.
Seçim yarışı ülkemiz adına hayırlı bir
sonuçla sonlansın inşallah.