Kılıçdaroğlu Başardı!
CHP’li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, bir televizyon programında, “Sadece birikimle Cumhurbaşkanı adayı olunmuyor. Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği bir insanı (aday) yapacaklar” dedi diye kızanlar olmuştu.
Altılı Masa çevrelerinden
gelen tepkilerin kıvamı “Bunu dile
getirmenin ne faydası var? Rakibimizin eline koz veriyorsun!” şeklindeydi.
Sayın Başkan, bir süre
evvel “Cumhurbaşkanı Çatı Adaylığı”na
talip olduğunu belirtirken, “Kararı 6’lı
Masa verecek” dedi ama…
Akıllarda yer eden, konuya
ilişkin “ilk değerlendirmesi” oldu.
*
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun “bekleyin” diyerek
işaret ettiği “3 Aralık- İkinci Yüzyıla
Çağrı” Programı’ndaki tablo ve sonrasındaki tartışmalar bana, o sözleri
hatırlattı.
“Ulusal
ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği çatı adayı.”
*
Kılıçdaroğlu’nun 70
kişilik “dev danışman kadrosu”nun en
fazla meşhur olan ismi Jeremy Rifkin
adlı aktivist malûm.
Kadrodaki isimlerin geçmişlerine
ve misyonlarına dair çok şey yazıldı, söylendi.
Bunların çoğu da CHP’nin
“ulusalcı” kanadına yakın
yorumculardan geldi.
İçlerinde “malûm örgütleri” uluslararası arenada savunanlar da varmış,
Atatürk Devrimlerine karşı olanlar da bunların dediklerine göre.
Ermeni Diasporası’nın
bildik iftiralarına destek verenler de varmış, Mesihi Alemin kıblesi ve en
kıdemlisi olan Antakya Patrikhanesi’ne bağlı olan da…
Kemal Derviş-IMF ekibinin
önde gelenleri de kadrodaymış…
CHP'nin içindeki
dışındaki ulusalcılardan böyle değerlendirmeler, tepkiler vesaireler geldi.
CHP’nin Ulusalcıları,
Altılı Masa’daki Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, devr-i iktidarında “Derviş Politikalarını” olduğu gibi
uyguladığını da vurguluyorlar.
Programın heyecan
uyandırmadığını, konuşmaların salondakileri ve ekrandakileri uyutacak kadar
uzun olduğunu ve teknik ayrıntılara boğulduğunu belirtiyor ve ortadakini “büyük fiyasko” olarak
nitelendiriyorlar.
*
İktidara yakın olanlar da
aşağı yukarı bu görüşte…
Onlar da, “Bunlardan
bir numara olmaz, işte bir kez daha gördük
hallerini” diyorlar.
Ben bu değerlendirmelere katılamıyorum!..
Bence…
Kılıçdaroğlu’nun programı “amaca” hizmet etti, başarılıydı yani.
O programın esas amacı “içe” mesaj vermek değildi.
“CHP’nin
yeni vizyon toplantısı seçmende beklenen etkiyi meydana getirdi mi?”
sorusu anlamsız, zira öncelikli amaç
seçmeni etkilemek değildi!
Sokaktaki vatandaşın, teknik
ayrıntılara, tablolara boğulmuş konuşmalarla ilgilenmeyeceği belliydi.
Kılıçdaroğlu, ABD ve
İngiltere “seyahatlerine” de, (öncelikle) içeriye mesaj vermek için çıkmadı
elbette.
Mecburiyetlerden dolayı
Rusya’ya ve Şanghay’a yönelen iktidarın karşısında, Batı’nın “her konuda güven duyabileceği bir isim ”
olarak konumlanmak istiyor Kılıçdaroğlu.
*
Siyasi iktidarın bir
süredir “yeni açılımlara” yönelmesi,
Mısır, Suriye, hatta İsrail ile “ilişkileri”
mümkün olan en “yakın” şekle
getirmeye çalışması dikkat çekiyor malûm.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
ortaya koyduğu liderlik uygulamalarının, sadece Doğu’nun değil aynı zamanda ABD ve AB’nin güvenliği açısından da
hayati önemde olduğu iktidar önde gelenleri tarafından sık sık vurgulanıyor.
İktidar her fırsatta, “Görüyorsunuz tahıl krizinin de, enerji
krizinin de çözümü bizden geçiyor. Uzattığımız eli itmek de, sıkmak da size
kalmış!” mesajını veriyor muhataplarına.
Mecbur edilmedikçe
kimseyle kavga etmek istemeyen, bütün ilişkilerinde “kazan-kazan” formülünü uygulamayı teklif eden bir yaklaşım bu.
İktidar dışarıda “doğu-batı dengesi”ni oturtmaya ve
bağımlılıklarını azaltmaya çalışırken, içeride de seçimleri almaya dönük
adımlar atıyor.
Mesken hamlesi, EYT,
sözleşmelilere kadro vesaire…
Siyasi iktidarın “şartları” olabildiğince iyileştirir
iyileştirmez bir baskın seçime gitme ihtimali de “masada.”
*
CHP fikriyâtına yakın
bazı firmaların da yayınladıkları anket sonuçları, iktidardaki oy erimesinin durduğunu,
hatta “kararsız” hale gelenlerden
bir bölümünün geri geldiğini gösteriyor.
Buna mukabil, altılı
masanın “toplam” oylarında gerileme olduğuna
işaret ediyor sonuçlar.
Bunların hepsi iktidara
dönmedi elbette.
Bir kısmı da “kararsız” hale geldi.
Masadaki genel
başkanlardan birinin, “Belirleyeceğimiz
Cumhurbaşkanı adayı seçimi kazanırsa her adımda bizlerden izin alacak!”
yollu söylemi de, “Bu usulle Devlet
değil, market bile yönetilemez!”
dedirtti.
*
Kemal Kılıçdaroğlu, zamanın
kendilerine avantaj sağlamadığını net bir şekilde görüyor elbette.
Bundan dolayı da, içinde “İklim Değişikliği/Küresel Isınma/Yapay Et/
Dünya Nüfusunu İyice Azaltma” gündeminin önemli isimlerinin de bulunduğu
bir kadro üzerinden “Batı”ya selam
çakıyor.
Ben, bu selâm çakma çabasının başarıya
ulaştığını düşünüyorum.
Bu, “Batı”nın desteğini aldığı anlamına gelmiyor elbette.
“Ben
hazırım, bana güvenebilirsiniz” mesajını güçlü bir
şekilde verdiği anlamına geliyor sadece.