Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2968.89
BIST 100
9624.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Haziran 2022

Kılıçdaroğlu 82 yaşında!..

RADİKAL Muhalefet’in en etkili gazetesi Sözcü’den Aytunç Erkin yapmış hesabı, “Kılıçdaroğlu Aday olursa, parti kimliğini bıraktıktan sonra yedi yıl görevini yapacak ve 81 yaşında da siyaseti bırakacak.” diyor.

81 yaş hesabı nereden çıkmış?

Masadaki 6’lının “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”nden.

Orada, “Cumhurbaşkanı ile Meclis’in görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 7 yıl olarak düzenlenecektir.” diyor.

Kılıçdaroğlu aday olursa seçimi kazanır, 2023’te Cumhurbaşkanı olur, artı yedi yıl, 2030’da da, 81 yaşındayken piyasadan çekilir.” mesajını veriyor meslektaşımız.

Sayın Kılıçdaroğlu, 1948 doğumlu, hesap aşağı yukarı doğru, 2030 yılında 81 değilse de, 82 yaşında oluyor!

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Hodri Meydan” diyerek mindere çağırdığı CHP Lideri, Cumhurbaşkanı Adayı olabilir ve kazanabilirse…

Ve de, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı” kâğıt üzerinde kalacak bir metin değilse, 82 yaşına kadar Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacak demektir.

Sözcü Yazarı, yaş hesabını “Kılıçdaroğlu aday olsun” diye mi, yoksa, “Vakit çok geç, vazgeçsin bu sevdadan!” diye mi yaptı?

Baktım, “Aday olsun, bence de olacak” mesajını verir gibi yapmış yazısında.

Masadaki 6’lının” mutabakatına göre, Cumhurbaşkanı Adayı olacak kişinin, yalnızca bir dönem için seçileceğini, varsa parti bağının tamamen kesileceğini, görevi sona erdikten sonra da aktif siyaset içinde yer almayacağını hatırlatıyor ve şöyle soruyor:

Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ya da Meral Akşener’den biri aday gösterilir ve seçilirse (ve bu anlaşmaya uyarsa) görev süreleri bittikten sonra siyaseti bırakmaları gerekmiyor mu? Sizce bırakırlar mı?”

***

Bu süreçte, 6’lı Masa’ya tam destek veren medya organlarını yakından takip ediyorum.

Epeyce ilgi çekici, sürükleyici tartışmalar oluyor oralarda.

Cumhur İttifakı tarafı “net”; “Sayın Erdoğan ile çıktık yola, onunla gireriz, ya kazanırız ya da (demokrasi bu) kaybederiz!” diyor.

Diğer tarafta, 6’lı Masa tarafında ise işler çok karışık.

Siyaseti yakından tâkip edenler için eğlenceli ortam.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” oluşuna dair tartışmaları görüyorsunuz.

İktidar cenahından biri “Kılıçdaroğlu aday olmamalı, çünkü o bir Alevi!” diyecek olsa, ortalık ayağa kalkar.

Sadece söyleyenin değil, söyleyenin mensup olduğu partinin de başına yıkarlar gök kubbeyi.

Sokak eylemleri düzenlenir.

Söyleyen, ekran gafından sonra sahneden çekilen, yaşarken adeta mezara gömülen Güner Ümit’ten besbeter edilir!

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” olmasını, Cumhurbaşkanı Adaylığı’nın önündeki engel olarak gösterenler, “Radikal Muhalifler” neyse ki…

Öyle olduğu için de, bu “ayrımcılık”, birkaç gün sürecek “düşük yoğunluklu” gündem maddesi olmaktan öteye gidemiyor.

İyi ki de gidemiyor.

Radikal Muhalefet” için kalıcı gündem maddeleri başka.

Bunları da yakından izleyince görüyorsunuz.

Öncelikle,

Eski AK Partililer Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ile nereye kadar yol yürüyebileceklerini, onlara ne zamana kadar katlanabileceklerini tartışıyorlar, mesela.

Radikal Muhalefet”, Ali Babacan’ı “AK Parti’nin neoliberal ekonomik politikalarının mimarı” olarak görüyor ki, uzun yıllar boyunca ekonomi yönetiminin başında bulunmuş olması, bu değerlendirmeye güç veriyor.

CHP’lilerin yıllar yılı listeler halinde dikkat çektikleri, “özelleştirmeler”in kahir ekseriyeti, Sayın Ali Babacan’ın Ekonomi Yönetimi’nin başında olduğu yıllarda yapıldı.

CHP’nin ağır topları, sürekli olarak, “Zarar ediyor, bahanesiyle düğmeye bastılar, Türkiye’nin doğusundan batısına ne var ne yok sattılar!” derken hangi dönemi işaret ediyor?

Elbette, özelleştirmelerin en fazla yapıldığı dönemi!

Bunları söyleyenlere, “Ali Babacan’ın uyguladığı ekonomik model, CHP’li Kemal Derviş’in ekonomik modeliydi” diye karşılık verilse de…

Sonuç değişmiyor.

Sayın Ali Babacan, Radikal Muhalefet’in, bir türlü içselleştiremediği, hep yan gözle baktığı, “kerhen bünyede tuttuğu” bir politikacı olmaktan öteye gidemiyor.

O da, gerek “azgın azınlık” gerekse “Ergenekon ve Balyoz Dâvâsı” hakkındaki söylemleriyle ve dahi “Seçime tek başına gireceğiz.” yollu çıkışlarıyla, kendisini “dışlayan” Radikal Muhalefete, “Çantada keklik değiliz” mesajını vermiş oluyor!..

Ekonomiyi tıpkı AK Partili yıllarında nasıl kurtardıysa yine kurtaracağını ve bunu-geçmişte yaptığı gibi- sadece kendisinin yapabileceğini iddia ediyor!..

Lâkin, masadaki “radikal muhalefet”in temsilcileri bu söyleme hiç itibar etmiyor!

Sayın Ahmet Davutoğlu ise “Suriyeliler meselesi”nden, “dış politika tercihlerine” kadar, Radikal Muhalefet’in “tepki gösterdiği” nice icraatın sorumlusu olarak görülüyor.

En kritik dönemlerde Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak görev yapmış bir politikacı, “1 Kasım’daki yüzde 49 benim oyumdu” dedikten sonra, “Ama o zamanın icraatlarından sorumlu değilim!” mi diyecek?

Sayın Babacan ve Sayın Davutoğlu, bir yandan masadaki “Radikal Muhalefet”in, diğer yandan da, AK Partililerin tepkilerine muhataplar.

Zor durum.

Bir vakit önce, Radikal Muhalefet’in televizyonunda bir tartışma gördüm.

Yorumcu, “Bu seçimi Babacanlar, Davutoğlular olmadan kazanamayız!” yollu lâflar ediyordu.

Devamında da “HDP ne kadar önemliyse, bunlar da o kadar önemli!” diye not aldığım bir şeyler söylüyordu.

HHH

Radikal Muhalefet’in durumu zor tabii…

Seçimi almak için bir yandan Eski AK Partililere, diğer yandan da 28 Şubat’ta bin türlü zulmettiğiniz Rahmetli Erbakan Hoca’nın kurduğu partiye ve bugünlerde “Apo’ya özgürlük” eylemleriyle sokaklara dökülenlere muhtaç olacaksınız!

Şimdi…

Biz bunları yazdık ya…

Birileri, “Yazının başında Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşına takıldın. Buraya kadar da, Masa’da kim varsa dokundurdun! Peki ya, AK Parti’nin hiç mi kusuru yok?” diyebilir.

Olmaz mı?

İktidar Partisi’ndeki dağınıklığa, Aile ve Kültür alanlarında verdiği büyük boşluklara, ekonominin ve çarşı pazarın durumuna bizden fazla tepki gösteren kaç yazar var?

Kimse zannetmesin ki, 6’lı Masa’nın bu halde olması…

Belediyelerinden genel merkezlerine kadar böylesine dökülmesi hoşumuza gidiyor.

Ben, kaliteli rekabetin güzel sonuçlar getireceğine inanırım.

Hangi ülkenin futbolunda kaliteli iç rekabet varsa, o ülkenin futbolu ileri gider.

***

Oraya bakıyorum bir türlü, buraya bakıyorum başka türlü…

Sokaktaki vatandaşa bakıyorum, “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır!” modunda.

Ve…

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı “bir kâğıt parçası”ndan ibaret değilse… Cumhurbaşkanlığı makamı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun 82 yaşında emekliliğe ayrılma makamı!..