Kılıçdaroğlu 82 yaşında!..
RADİKAL Muhalefet’in en etkili gazetesi
Sözcü’den Aytunç Erkin yapmış hesabı, “Kılıçdaroğlu
Aday olursa, parti kimliğini bıraktıktan sonra yedi yıl görevini yapacak ve 81
yaşında da siyaseti bırakacak.” diyor.
81 yaş hesabı nereden çıkmış?
Masadaki 6’lının “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”nden.
Orada, “Cumhurbaşkanı ile Meclis’in görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla,
Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 7 yıl olarak düzenlenecektir.” diyor.
“Kılıçdaroğlu
aday olursa seçimi kazanır, 2023’te Cumhurbaşkanı olur, artı yedi yıl, 2030’da
da, 81 yaşındayken piyasadan çekilir.” mesajını veriyor meslektaşımız.
Sayın Kılıçdaroğlu, 1948 doğumlu, hesap
aşağı yukarı doğru, 2030 yılında 81 değilse de, 82 yaşında oluyor!
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Hodri Meydan”
diyerek mindere çağırdığı CHP Lideri, Cumhurbaşkanı Adayı olabilir ve
kazanabilirse…
Ve de,
“Güçlendirilmiş
Parlamenter Sistem Mutabakatı” kâğıt üzerinde
kalacak bir metin değilse, 82 yaşına kadar Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacak
demektir.
Sözcü Yazarı, yaş hesabını
“Kılıçdaroğlu aday olsun” diye mi, yoksa, “Vakit
çok geç, vazgeçsin bu sevdadan!” diye mi yaptı?
Baktım, “Aday
olsun, bence de olacak” mesajını verir gibi
yapmış yazısında.
“Masadaki
6’lının” mutabakatına göre, Cumhurbaşkanı
Adayı olacak kişinin, yalnızca bir dönem için seçileceğini, varsa parti bağının
tamamen kesileceğini, görevi sona erdikten sonra da aktif siyaset içinde yer
almayacağını hatırlatıyor ve şöyle soruyor:
“Ekrem
İmamoğlu, Mansur Yavaş ya da Meral Akşener’den biri aday gösterilir ve
seçilirse (ve bu anlaşmaya uyarsa) görev süreleri bittikten sonra siyaseti
bırakmaları gerekmiyor mu? Sizce bırakırlar mı?”
***
Bu süreçte, 6’lı Masa’ya tam destek
veren medya organlarını yakından takip ediyorum.
Epeyce ilgi çekici, sürükleyici
tartışmalar oluyor oralarda.
Cumhur İttifakı tarafı “net”; “Sayın Erdoğan ile çıktık yola, onunla
gireriz, ya kazanırız ya da (demokrasi bu) kaybederiz!”
diyor.
Diğer tarafta, 6’lı Masa tarafında ise
işler çok karışık.
Siyaseti yakından tâkip edenler için
eğlenceli ortam.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Alevi”
oluşuna dair tartışmaları görüyorsunuz.
İktidar cenahından biri “Kılıçdaroğlu aday olmamalı, çünkü o bir
Alevi!” diyecek olsa, ortalık ayağa kalkar.
Sadece söyleyenin değil, söyleyenin
mensup olduğu partinin de başına yıkarlar gök kubbeyi.
Sokak eylemleri düzenlenir.
Söyleyen, ekran gafından sonra sahneden
çekilen, yaşarken adeta mezara gömülen Güner Ümit’ten besbeter edilir!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Alevi”
olmasını, Cumhurbaşkanı Adaylığı’nın önündeki engel olarak gösterenler, “Radikal Muhalifler”
neyse ki…
Öyle olduğu için de, bu “ayrımcılık”,
birkaç gün sürecek “düşük
yoğunluklu” gündem maddesi olmaktan öteye
gidemiyor.
İyi ki de gidemiyor.
“Radikal
Muhalefet” için kalıcı gündem maddeleri
başka.
Bunları da yakından izleyince
görüyorsunuz.
Öncelikle,
Eski AK Partililer Ali Babacan ve Ahmet
Davutoğlu ile nereye kadar yol yürüyebileceklerini, onlara ne zamana kadar
katlanabileceklerini tartışıyorlar, mesela.
“Radikal
Muhalefet”, Ali Babacan’ı “AK Parti’nin neoliberal ekonomik
politikalarının mimarı” olarak görüyor ki,
uzun yıllar boyunca ekonomi yönetiminin başında bulunmuş olması, bu
değerlendirmeye güç veriyor.
CHP’lilerin yıllar yılı listeler halinde dikkat çektikleri, “özelleştirmeler”in
kahir ekseriyeti, Sayın Ali Babacan’ın Ekonomi Yönetimi’nin başında olduğu
yıllarda yapıldı.
CHP’nin ağır topları, sürekli olarak,
“Zarar ediyor, bahanesiyle düğmeye bastılar, Türkiye’nin doğusundan batısına ne
var ne yok sattılar!” derken hangi dönemi işaret ediyor?
Elbette, özelleştirmelerin en fazla
yapıldığı dönemi!
Bunları söyleyenlere, “Ali Babacan’ın
uyguladığı ekonomik model, CHP’li Kemal Derviş’in ekonomik modeliydi” diye
karşılık verilse de…
Sonuç değişmiyor.
Sayın Ali Babacan, Radikal
Muhalefet’in, bir türlü içselleştiremediği, hep yan gözle baktığı, “kerhen bünyede tuttuğu”
bir politikacı olmaktan öteye gidemiyor.
O da, gerek “azgın azınlık”
gerekse “Ergenekon ve Balyoz
Dâvâsı” hakkındaki söylemleriyle ve dahi
“Seçime tek başına gireceğiz.” yollu çıkışlarıyla, kendisini “dışlayan” Radikal
Muhalefete, “Çantada keklik değiliz”
mesajını vermiş oluyor!..
Ekonomiyi tıpkı AK Partili yıllarında
nasıl kurtardıysa yine kurtaracağını ve bunu-geçmişte
yaptığı gibi- sadece kendisinin yapabileceğini
iddia ediyor!..
Lâkin,
masadaki “radikal
muhalefet”in temsilcileri bu söyleme hiç itibar
etmiyor!
Sayın Ahmet Davutoğlu ise “Suriyeliler
meselesi”nden, “dış politika
tercihlerine” kadar, Radikal Muhalefet’in
“tepki gösterdiği” nice icraatın sorumlusu olarak görülüyor.
En kritik dönemlerde Dışişleri Bakanı
ve Başbakan olarak görev yapmış bir politikacı, “1
Kasım’daki yüzde 49 benim oyumdu” dedikten sonra,
“Ama o zamanın icraatlarından
sorumlu değilim!” mi diyecek?
Sayın Babacan ve Sayın Davutoğlu, bir
yandan masadaki “Radikal
Muhalefet”in, diğer yandan da, AK Partililerin
tepkilerine muhataplar.
Zor durum.
Bir vakit önce, Radikal Muhalefet’in
televizyonunda bir tartışma gördüm.
Yorumcu, “Bu
seçimi Babacanlar, Davutoğlular olmadan kazanamayız!”
yollu lâflar ediyordu.
Devamında da “HDP ne kadar önemliyse, bunlar da o kadar
önemli!” diye not aldığım bir şeyler
söylüyordu.
HHH
Radikal Muhalefet’in durumu zor tabii…
Seçimi almak için bir yandan Eski AK
Partililere, diğer yandan da 28 Şubat’ta bin türlü zulmettiğiniz Rahmetli
Erbakan Hoca’nın kurduğu partiye ve bugünlerde “Apo’ya
özgürlük” eylemleriyle sokaklara dökülenlere
muhtaç olacaksınız!
Şimdi…
Biz bunları yazdık ya…
Birileri, “Yazının başında Kemal Kılıçdaroğlu’nun
yaşına takıldın. Buraya kadar da, Masa’da kim varsa dokundurdun! Peki ya, AK
Parti’nin hiç mi kusuru yok?” diyebilir.
Olmaz mı?
İktidar Partisi’ndeki dağınıklığa, Aile
ve Kültür alanlarında verdiği büyük boşluklara, ekonominin ve çarşı pazarın
durumuna bizden fazla tepki gösteren kaç yazar var?
Kimse zannetmesin ki, 6’lı Masa’nın bu
halde olması…
Belediyelerinden genel merkezlerine
kadar böylesine dökülmesi hoşumuza gidiyor.
Ben, kaliteli rekabetin güzel sonuçlar
getireceğine inanırım.
Hangi ülkenin futbolunda kaliteli iç
rekabet varsa, o ülkenin futbolu ileri gider.
***
Oraya bakıyorum bir türlü, buraya
bakıyorum başka türlü…
Sokaktaki vatandaşa bakıyorum, “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır!” modunda.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatı “bir kâğıt parçası”ndan ibaret değilse… Cumhurbaşkanlığı makamı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun 82 yaşında emekliliğe ayrılma makamı!..