Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ekim 2020

Kıbrıs'ta her şey değişecek

Nisan ayında planlanan pandemi sebebiyle 11 Ekim 2020 Pazar günü yapılan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hiçbir adayın yüzde 50’yi geçememesi ikinci turun kapılarını araladı.

KKTC, bu pazar günü gerçekleşecek ikinci tur seçimleri ile önümüzdeki 5 yıl boyunca KKTC adına Rumlarla yapılan müzarekereleri de yönetecek devlet başkanını seçecek.

Kapalı Maraş’ın sahilini halkın kullanımına açan Ulusal Birlik Partisinden Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Ersin Tatar bu adımı ile yüzde 32,34 ile anketlerin iki puan üstüne çıkan bir oy alarak ilk tur seçimlerinin lideri oldu.

En çok oy alan iki adayın yarışacağı ikinci turda, seçime giremeyen adaylara verilen oyların dağılımı seçimin galibini belirleyecek gibi görülüyor.

İlk turda yüzde 29,84 oy oranı ile ikinci olan bağımsız aday ve mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın görüşlerine yakın Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman yüzde 21,67 oy aldı.

Analizlerde, ikinci turda Erhürman’a verilen oyların Akıncı’ya gitmesi ihtimali üzerinde duruluyor.

2015'te de benzer bir tabloyla seçimler ikinci tura kalmış, ilk turu ikinci sırada tamamlayan Mustafa Akıncı ikinci turda yüzde 60,5 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmişti.

KKTC seçimleri, Adada ortak veya federatif bir devlet kurulması temeline dayanan barış görüşmelerinin sonuçsuz kalması nedeniyle Türkiye’nin Kıbrıs politikasında köklü bir değişikliğe gitmenin emarelerini gösterdiği bir dönemde yapılıyor.

Bir dönem dünya gündemini senelerce meşgul eden Kıbrıs Sorunu, ABD başkanlık seçimlerine sıçramış ve “çözüm” sözleri adayların vaatleri arasına bile girmişti.

Bugün Biden ve Trump’ın gündemine giremese de dünyada çözülemeyen sorunlar içinde “Kıbrıs” ve “Keşmir” sorunu “çözülemeyen iki büyük” olarak başa baş giden iki konu...

Keşmir’de Pakistan ve Hindistan bir şekilde bir “hukuki” durum oluşturmuş olsa da, Kıbrıs’ta bu anlamda büyük bir eksiklik var.

Fiili durumu açıklamayan hukuki duruma Avrupa Birliği’nin GKRY’nitek başına “adanın sahibi” olarak kabul etmesi sorunun iyice içinden çıkılmaz bir hâl almasına neden oldu.

GKRY’nin, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda takındığı “olumsuz” tutum da ortada...

Türkiye’nin de teşvik ettiği, iyi niyet temelli yaklaşımlar ile KKTC ve Rum Yönetimi arasında başlatılan barış görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması ve adadaki Türk varlığının görmezden gelinmesi Türkiye’nin Kıbrıs politikasında bir değişimine gitmesine neden oluyor.

Şüphesiz bu kararın arkasında yatan nedenlerden biri de Türkiye’nin Avrupalılara karşı duyduğu “güvensizlik” duygusu...

Avrupa Birliği ile üyelik görüşmelerine Türkiye’den çok sonra başlayan birçok ülkenin Türkiye’nin adaylık için yaptıklarından çok daha azını yaparak Birlik Ailesine dâhil edilmesi ve GKRY ile Yunanistan’ın sürekli olarak, Türkiye’nin müzakere başlıklarının açılmasını engellemesi Türkiye’nin AB’ye olan güvenini kırdı.

Yüzyıllar süren düşmanlık ve mücadelelerin, akıl ve mantık merkezli duruşu ile büyük ölçüde yok olmasını sağlayan “Avrupa Birliği Fikri”nin; Kıbrıs’taki “akılsız” politik tavrı engellemekten uzak davranışları Türkiye’nin “Birlik’te bir yeri olamayacağı” düşüncesini baskın kılıyor.

Adada, Rumlar ile Kıbrıs Türklerinin görüşmelerinde “barış” anlamında bir ilerleme sağlanamaması da bu düşüncenin bir sağlaması niteliğini taşıyor.

Bu nedenle Türkiye, “Kıbrıs’ta politika değişikliğine” gitmenin adımlarını atmaya başladı.

Türkiye’nin askeri ve ekonomik koruması altındaki KKTC’nin birçok zorluktan ve dengeden uzak sürdürdüğü ada yaşamı, Rumların yaptıklarını görmelerini engelliyor olabilir.

Batılı devletlerin Türkiye ile yürüttükleri ilişkilerde sıklıkla, “verdikleri sözleri unutmalarının(!)” genel bir siyaset olduğu Kıbrıslı siyasetçiler tarafından da iyi anlaşılmalı.

Bugünün sisteminde sözü geçen devletlerin “geçmiş hâkimiyetlerin geçmişte kaldığı” düşüncesini kabul ettirme politikalarını yıkan Türkiye’nin bu devletler üzerinde oluşturduğu “paranoya” Kıbrıslı Türkler tarafından da iyice görülmeli ve bu düşünce ile sandığa gidilmelidir.