Kıbrıs'ın siyasi tablosu, Türkiye'ninkine ne kadar da benziyor böyle!
Kıbrıs’taki
Cumhurbaşkanlığı seçiminden son derece “öğretici” mesajlar çıktı.
Dikkatinizi
çekmiştir mutlaka;
Ersin
Tatar ile Mustafa Akıncı’nın elde ettiği sonuçlar, adeta Türkiye’deki durumun
kopyası:
Kabaca
yüzde 52’ye yüzde 48!
Sayın
Erdoğan da seçimi yüzde 52 ile almıştı.
Tabii,
“Kıbrıs’taki durum”dan farklı olarak ilk turda bitirmişti işi Sayın
Cumhurbaşkanı.
Bu fark
bir yana, Kıbrıs’ta da “Yüzde 52’ye 48’lik” tablonun olması dikkat çekici.
Türkiye’de
en geç 2023’te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi de böyle bir çekişmeye
aday.
Kıbrıs’taki
ilk tur seçimini değerlendirdiğimiz “Kıbrıs’ı çok zor günler bekliyor!” başlıklı
makalemizi şöyle bitirmiştik:
“Aslına
bakarsanız bu, Türkiye’ye de işaret eden bir yazı, 2023’e de ‘inceden inceye’
işaret eden bir yazı!..
Bilmem
anlatabildim mi efendim?”
Evet, anlatabilmiş
olmam lâzım:
Siz ne
kadar büyük “alt yapı, üst yapı” hizmetleri
sunmuş olursanız olun, ne yaparsanız yapın…
Dün ile
bugünü, içinde bulunulan şartlar ile yapılanları mukayese edebilmeyi sağlayacak
olan “Şuur”u verememişseniz…
“Manevi
Kalkınmayı”
ihmal etmişseniz ya da bunun için oturup sağlıklı “projeler” üretememişseniz,
süreç aleyhinize işler!..
Evet
efendim; sonuçları gördünüz:
Türkiye’nin
“bütün gücüyle” desteklediği Ersin Tatar ile Türkiye’ye “bütün gücüyle”
saldıran Mustafa Akıncı’nın kapışmasından bizim istediğimiz galip çıktı.
Sonuç
bu bakımdan memnuniyet verici.
Mustafa
Akıncı devam etmiş olsaydı, Doğu Akdeniz’deki “hak” mücadelemiz büyük darbe
alacaktı.
Çok
şükür bu olmadı.
Gel gör
ki, az daha oluyordu!..
‘Kıbrıs
Türkleri’ni, ‘Bebek Katili Rumlar’ın
elinden kurtarmak için dünyayı karşısına alan, Kıbrıs’taki Türklerin
Anadolu’daki Türklerden çok daha müreffeh yaşam standardına ulaşmasını sağlayan
Türkiye, Mustafa Akıncı’nın kazanması halinde çok büyük bir hayal kırıklığına
uğrayacaktı.
Sayın Erdoğan, “doksan artı”da topu ayağına alıp, Ersin
Tatar’a “yüzde yüz gollük paslar” atmasıydı, bu seçimin sonucu çok
farklı olurdu.
Bugün çok farklı ve çok acı şeyler konuşmak mecburiyetinde
kalırdık!..
Kıbrıs
şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, gazilerimizin kalplerine “kurşun”
gibi inecek bir sonuç olurdu bu.
Şükür,
Türkiye’nin “sonuna kadar” destek verdiği Aday kazandı.
Amma velâkin, Türkiye’nin tüm gücüyle karşı çıktığı Aday da
kendisi açısından “iyi” bir sonuç aldı!..
İlk turda, Türkiye’nin desteklediği Aday Ersin Tatar yüzde 32.3, karşı
çıktığı Aday Mustafa Akıncı yüzde 29.6 oranında oy elde etmişti.
İkinci turda, aradaki fark aşağı yukarı aynı kaldı; Ersin Tatar yüzde 51,74, Bağımsız
aday Mustafa Akıncı yüzde 48,26.
Bu sonuçları değerlendirirken, bardağın dolu
tarafına bakarsanız elbette “çok memnun” olursunuz.
Ben bardağın her iki tarafına da bakmaktan yanayım.
Dolu tarafı güzel ama boş olan kısım da neredeyse
dolu olan kadar!..
İlk tur seçiminden evvel, “Mustafa Akıncı Yalnız Değildir!” başlıklı bir yazı kaleme
almıştık.
Orada; ekranların müdavimleri İsmail Saymaz, Adil Gür gibi “çok
bilmişlerin” aksine, bu seçimi Ersin Tatar’ın kazanacağını belirtmiştik…
“Ersin Tatar kazanacak ama Mustafa Akıncı’da çok büyük oranda oy
alacak!” şeklindeki
tahminimiz isabet kaydetti.
Ve bu isabet kaydedişimiz de endişelerimizde ne kadar haklı
olduğumuzu bir kez daha gösterdi.
Türkiye için “Yüzde 52’ye Yüzde 48’lik sonuç” büyük bir
başarı değildir!..
Bardağın dolu tarafında Akıncı’nın gitmesi vardır.
Boş tarafında da “Kıbrıs gençliğinin kayıp gitme tehlikesiyle
karşı karşıya olması.”
Kıbrıs Seçimi’nin Türkiye siyasetini ilgilendiren mesajı ise
malûmdur…
Kıbrıs’taki siyasi tablo ile Türkiye’dekinin aşağı yukarı “aynı”
olması bir şeyler anlatmıyor mu?..
İLK TUR SONRASI KALEME ALDIĞIMIZ YAZIDAN
Okuyucumuz geriye dönecek de, iki yazı arasındaki bağlantıyı
kuracak…
Bu zamanda çok zor!
İyisi mi, ilk tur seçimi sonrasında kaleme aldığımız yazıdan bir
bölümü buraya alalım.
Okuyucumuza kolaylık olsun:
“Mustafa
Akıncı, ‘Türkiye’yi böylesine hedef almasına rağmen’ KKTC
vatandaşlarının bu kadar büyük bir kesiminden nasıl destek alabiliyor?..
Kıbrıs’ın
nerelere savrulduğunu en az 50 yazı, en az 100 haber, en az 150 konuşma ve en
az 1000 sosyal medya mesajıyla anlatmaya çalışan…
Yetkilileri,
yetkisizleri harekete geçmeye çağıran bendeniz, şimdi de ‘Hiç olmazsa bu
sonuçlar uyandırsın bizi!’ diyorum.
Türkiye’nin
KKTC’nin maddi ihtiyaçlarının karşılanması noktasında her türlü desteği
verdiğini ancak işin ‘maneviyat’ tarafını büyük ölçüde ihmal ettiğini
söylediğimizde…
Kıbrıs’ta yabancı ajanların cirit attığını,
Kıbrıs gençliğinin beyinlerinin zararlı malzemelerle yıkandığını, Kıbrıs’ın en
stratejik arazilerinin son derece zararlı gruplar tarafından satın alındığını,
cami inşası için vakfedilen arazilerin ‘berbat işler’ için kullanıldığını,
ecdat yadigârı eserlerimizin perişan durumda olduğunu ‘haykırdığımızda’…
‘Konjonktürel aydınlar’ın bir bölümü
sessiz kaldı, bir bölümü de ‘Ne yani, bizi yönetenler senin kadar
düşünemiyorlar mı?’ diyerek işi başka mecralara taşıdı.
Sonuçta…
İşte
olan, işte seçimin ilk tur sonuçları!
Bu
yazdıklarımıza karşı çıkanlardan bir bölümü, samimiyetle ‘Ne yani, Kıbrıs’ın
maneviyatına bundan önce önem veriliyordu da, şimdi mi önem verilmez oldu.
Kıbrıs’ın maneviyatı için yapılanların büyük bölümü bu dönemde yapıldı.’
diyebilirler.
Biz de
bu itirazı haksız bulmayız.
Elbette,
bu dönemde ‘manevi kalkınma adına” yapılanları yok saymak haksızlık
olur.
Bununla
birlikte, geçmişle bugünü kıyaslamaktan öteye geçip, ‘Bugün elimizde olan
imkânların ne kadarın ne şekilde kullanıldığını veya kullanılmadığını’ da
göz önünde bulundurmakta fayda olduğunun altını çizeriz.
Yeterince
alkışçı ya da her yapılanı karalayıcı var bu ülkede, bırakın ‘dostça ikaz edenler’ de olsun.
KKTC
seyahatlerinde gördüğümüz odur ki, özellikle genç kesim, Türkiye’yi hedef alan
menfi propagandanın etkisi altında.
Onlara
gerçekleri anlatacak kişi ve kurumların sayısı son derece az ve etkinlikleri
ise ‘yok’tan biraz daha fazla!..
KKTC’de
ağır bir ‘Laikçi-Derin Sol’ baskı var.
Rum
tarafında ise, ‘Ruhban Sınıfı’ çok etkili, onlarda ‘Lâiklik’
denilenin ‘L’si bile yok.
Türkiye’deki
‘Yeni CHP-HDP ittifakı’nın Kıbrıs’taki faaliyetleri de, ‘Ana Vatan ile Yavru
Vatan arasındaki bağları’ zayıflatmayı hedef alan ‘mesajlar’ içeriyor.
KKTC’nin
Türkiye’den kumar, eğlence gidiş gelişlerinin gerçekleştirildiği bir ‘kaçış
hattı’ alarak görülmesi ise ayrı sıkıntı.
Kıbrıs
dendiğinde, bizdeki çoklarının aklına ‘Milli Mücadele Ruhu’ndan çok…
Bu güzelim
toprakların ‘Arz-ı Mev’ud Hayali’ sınırları içinde olmasından çok…
Kıbrıs’ın Manevi Bekçisi Hz. Hala Sultan’dan çok…
Olmadık
şeyler, pek kötü şeyler geliyor!..
Türkiye,
gerek ilgili resmi kurumları ve bence çok daha önemlisi; sivil toplum
örgütleri, medyası, üniversiteleri aracılığıyla Kıbrıs’ın ‘esas
ihtiyaçlarını’ karşılama hususunda çok daha etkili olmalıydı.
Küçücük
Kıbrıs’ın her gencine bir şekilde ulaşılmalı, onlara ‘gerçekler’ en
uygun usullerle anlatılmalıydı.
Bunları
yazdık ya, bazı okuyucularımız haklı olarak diyecektir ki;
‘İyi
söylüyorsun hoş söylüyorsun da, Türkiye’deki gençliğe ulaşılabildi mi ki,
Kıbrıs’taki gençliği düşünebilelim!’
Evet,
aslına bakarsanız, bu yazı salt Kıbrıs yazısı da değil.
Türkiye’ye de işaret eden bir yazı, 2023’e de ‘inceden inceye’ işaret eden bir yazı!..
Bilmem anlatabildim mi efendim?