Kıbrıs'a ekonomik özgürlük
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıl dönümü olan 20 Temmuz’un yâd edilmesi kapsamında KKTC ziyareti gerçekleştirmeleri Yunanistan ve GKRY’nin yakın takibinde yer alıyor.
Annan Planı’yla Ada’da barış ve birlik oluşturma imkânını
rafa kaldıran Rum tarafının uzlaşmaz tavrı Cenevre’de Ersin Tatar yönetimindeki
görüşmelerde bir daha ispatlanmıştı.
Artık Ada’da değişim zamanının geldiğini vurgulayan Türkiye
için yeni bir serüven başlayacak...
Ekonomik temelli bir değişimin işaret fişeği geliyor.
Hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC’nin ekonomik faaliyetlerinin
büyük çoğunluğu Türkiye’ye dayanıyor.
Yıllar boyunca Türkiye için yük olarak görenlerin de yer
aldığı Kıbrıs adası esasında askeri anlamda Akdeniz’in anahtarı bir konumda...
Bu özelliğini son yıllarda ortaya koyulan Mavi Vatan
kavramının uygulanabilir hâle gelmesini sağlayarak bir daha gösterdi.
“Verelim kurtulalım” siyasetinin ne kadar eksik ve yanlış
olduğu bir daha görüldü.
Ada halkının da Türkiye’nin varlığı olmadan yaşayabileceği
sorunları düşününce iki yönetimin hatta GKRY dâhil üç yönetimin mevcut durumun
oluşturduğu hukuki sorunlar bir yana pratik faydalardan kazanç sağladığı
ortada...
Bu aşamadan sonra Kıbrıs ekonomisini kalkındıracak
çözümlerden başka gidilecek bir yol yok.
Bu anlamda Mersin Akkuyu’ya yapılan Nükleer santralin
yanında KKTC’nin enerji sorununu giderecek hatta adaya çözüm olacak açık deniz
rüzgar türbünleri ile Küçük Nükleer Santral yapımı masaya yatırılacak ilk
konular arasında yer almalı.
Adanın turizm merkezli hayatını çevreci ve sürdürülebilir
bir hâle getirmenin en temel yolu ucuz enerji kaynakları ile teknolojik
yeniliklerin buluşması olacaktır.
Neden KKTC yeni bir CERN olmasın ki...
KURBAN EKONOMİSİ
İslam âleminin iki bayramından biri olan Kurban Bayramı’na
yeniden kavuştuk. Tüm okuyucularımın ve İslâm âleminin bayramı mübarek olsun.
Kurban dini bir ibadet...
Ama aynı Ramazan ayı veya Hac ibadeti gibi ekonomik temeli
olan bir dini ibadet...
Nasıl ki Ramazan ayında gıda fiyatları yukarı yönlü tırmanıyorsa
Kurban ayında da kurbanlık hayvanların fiyatları serbest piyasada kg başına
35-50 TL arasında fiyatlanıyor.
Devletin verdiği rakamlar 30 TL ile sınırlandırılmış ara
formül oluyor.
Vatandaşların büyük çoğunluğu bu 30 TL üzerinden hayvanın
kesimden önceki toplam kilosu ile kurbanlıklarını alıyor.
Kurbanlık fiyatları çok desek çok değil az desek az değil.
Çok değil çünkü maliyetine göre ucu ucuna bir rakama satış
yapılıyor.
Kurbanlık satışından hatırı sayılır kârı özel zincir
marketler ile toplu alım ve satım yapan aracılar kazanıyor.
Üreticinin kazancı yine dipte yer alıyor.
Alıcı için ise “pahalı” çünkü enflasyonun yüzde 18’e
dayandığı hissedilir enflasyonun yüzde 50’lerde olduğu bir dönemde halkın alım
gücünün düşüklüğü piyasanın fiyatlama davranışını alt üst ediyor.
2 bin 825 lira 90 kuruş asgari ücret alan bir kişinin
bırakın kurban kesmeyi ayın görmesi bile hayal olur.
Bu durumda bu insanlar için Kurbam Bayramı sadece tatil
olacaktır.
Ekonomik alımı aşmanın yolu fiyat istikrarını sağlamaktan
geçer.
Bu da ancak üretimi dengeli bir potaya sokmak ve ithal
edilen malların ikamesini üretmek ile olur.
Sanayi Bakanlığı’nın Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi
Programı Türkiye’nin ithal ettiği ileri teknoloji ürünlerini yerlileştirmek
için hayata geçirildi.
Fakat programa ilgi yeterli oranda değil.
Çünkü memlekette liyakat ile siyaset arasında bozuk bir
ilişki var.
Bu durum nedeniyle parlak beyinler çalışarak bir yol
yürüyebileceklerini düşünmüyor.
İlk fırsatta Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin
yolunu tutuyor.
Gençleri son yıllarda teşvik eden yegane programda Selçuk
Bayraktar’ın SİHA başarısıyla örtüşen Türkiye Teknoloji Takımı olarak
adlandırılan T3 girişimi...
Bir tarafta gençleri üretime, bilime yönlendiren SİHA’ların
yolculuğu dururken bir yanda da bilimsel üretim konusunda önleri tıkandığı
iddiaları içinde Boğaziçi Üniversitesi’nde eylem yapan gençler...
Memleketin kafası karışık.