"Kıbrıs, İsrail ve Arz-ı Mev'ud"!
“Siyonist
Soykırım”ın bütün rezilliği ile devam
ettiği bugünlerde, “Kıbrıs, İsrail ve Arz-ı Mevud” başlıklı bir makale görseniz mutlaka okursunuz değil mi?
Üzerinde elimizden geldiğince
durmaya, yetkililerimizi ikaz etmeye çalıştığımız mesele…
Yazar Adem Aköl’ün güncelliğini koruyan yazısından bir bölümü alalım ve hepinizi
dikkatle okumaya davet edelim:
“(..)Filistin’deki toprakların Yahudilere
yeterli gelmeyeceğini hesaplayan Thedore Herzl Kıbrıs Adası’nı alternatif yerleşim için düşünmeye başlar…
Kıbrıs’ın 1878’de İngiltere yönetimine geçmiş olmasının, işi kolaylaştıracağını
düşünmektedir.
Theodore
Herzl 1903’te kalp krizinden ölmeden önce, bu düşüncesini Rothschildler’le
paylaşır ve onların da onayını alarak 22 Ekim 1902’de Londra’da Büyük Britanya
Koloni Bakanı Joseph Chamberlain ile görüşerek, Yahudiler için Kıbrıs ve Sina yarımadasında
kendi yönetimlerini oluşturacak toprak talebinde bulunur.
“Kıbrıs’taki ’Müslüman Topluluk’ adadan
gider, Rumlar ise topraklarını iyi fiyata satıp Atina ve Girit’e yerleşirler” diye açıklama yapar Herzl,
Chamberlain’e… Ancak Chamberlain bu teklifi kabul etmez.
Herzl’ın
ölümünden 16 yıl sonra 1919’da Siyonistlerin önde gelen isimlerinden David
Treitsch, Kıbrıs’ta yeni bir ‘Yahudi Yerleşim Planı’ önerir… “Filistin,
Yahudiler için küçük bir bölgedir, o yüzden Filistin yakınlarında yerleşime
açılabilecek başka topraklara daha ihtiyaç vardır. Kıbrıs ve Sina yarımadası
bunun için çok uygun iki bölgedir” diyordu Treitsch.
İngiltere,
I. Dünya Savaşı sırasında Kıbrıs’ı, Yunanistan’a kendi tarafında savaşa girmesi
karşılığında vermeyi teklif etmiş olmasına, ancak Venizelos’un kabul etmemesine
rağmen, bu amaçla elden çıkarmak istemiyordu.
1930’lara gelindiğinde, özellikle İtalya
ve Almanya’daki faşist iktidarlar döneminde baskıdan kaçan Yahudilerin bir
kısmı, yasal veya yasal olmayan yollarla Kıbrıs’a giderler… Kıbrıs’ta oluşan bu
fiili durumdan cesaret alan 3 Yahudi lider, yeni bir göçmen planı hazırlar.
“Yahudi Sorununa Çözüm” ismi ile
hazırlanan plan çerçevesinde, Kıbrıs’ta yaşayan halk tamamen boşaltılıp
Selanik’e yerleştirilecek, Selanik’te yaşayan Yahudiler de Kıbrıs’a taşınacak…
Selanik’ten gelecek olanların dışında Kıbrıs’a toplam 1 milyon Yahudi’nin
yerleştirilebileceği ve bu transferin bedelinin Yahudi kaynaklar tarafından
ödeneceği ifade edilir.
1939’un son aylarından sonra Kıbrıs’a
düzenli olarak Yahudi göçü başlar… O dönemde 15-16 bin Yahudi’nin Kıbrıs’taki
kamplarda barındırıldığı iddia edilir… Bu durum, zamanın Kıbrıs valisi
tarafından İngiltere’ye bildirilip acil önlem alınması istenir. 1947 yılında
Filistin’de israil devletinin kurulması üzerine Kıbrıs’taki Yahudiler
Filistin’e gönderilir.
Yıl, 2000’ler… 1902 Theodore Herzl, 1919
David Treitsch, 1930 Siyonizmin 3 liderinin resmi talepleri ve 1940’lardaki göç
denemesinin ardından Yahudiler Kıbrıs’ı 5. kez ele geçirme girişiminde
bulunurlar… Ancak bu kez farklı bir yöntemle…
Dönemin Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Kofi Annan’ın 2003 yılında Kıbrıs için önerdiği, hem Türk hem de Rum
tarafını heyecanlandıran ancak başarısızlıkla sonuçlanan yeni çözüm planının,
emlak piyasasında oluşturduğu hareketliliği fırsat sayarlar.
Hem Kıbrıs’ın güneyinde, hem de
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan vatandaş isimlerin ortaklığı ile kurdukları paravan
şirketler üzerinden, sessizce binlerce dönüm arazi satın alırlar…
Siyonizm, Arzı Mevud sınırları
içerisinde olduğunu düşündükleri Kıbrıs adasını ısrarla ele geçirmeye
çalışıyor… Bu işi sessizden götürüyorlar bu kez… Hiç de acele etmiyorlar…
Üstelik bir kez daha tarihi tekerrür ettiriyorlar… Nasıl ki 1800’lü yılların
sonlarından başlayarak Rothschild’lerin mali desteği ile Filistin’de sessizce
toprak satın almışlarsa; 4 başarısız denemeden sonra en somut yöntemin bu
olduğuna karar kılmışlardır artık.”
(Adem Aköl, Gazzette.com.tr, 25.08.2021)
İKİNCİ
FİLİSTİN VAK’ASI OLMASIN!
Sayın Adem Aköl’ün “ikaz” yüklü makalesinden bir bölümü okudunuz…
Uzun yıllardır üzerinde durduğum mesele…
Biraz anlatayım:
Kıbrıs’a mesleki ziyaretimde, “Tatlısu Belediyesi” tabelasını gördüm.
Belediye’den içeri girdim.
Bir görevliye, Türkiye’den gelen gazeteci olduğumu
söyledim, “Belediye Başkanımız burada mı?” diye sordum.
“Burada” dedi.
“Beklememi” söyledi.
Biraz sonra, “Buyrun” dedi.
İçeri girdim.
Genç bir adam vardı.
Kahramanmaraşlı Ahmet Hayri Orçan imiş…
Aradan uzun yıllar geçti, şimdi de Belediye Başkanı
kendisi.
Oturduk…
Hem Tatlısu, hem de Kıbrıs hakkında sorular sorduk.
Bana, “Serdar Bey, esasında üzerinde durmanız gereken
bir konu var. Buradaki İsrailli yerleşimi…
Elbette ayrımcılık yapmayız ama her Devlet’in de bir
güvenlik politikası vardır elbette.
Bizim buraların ve başka yerlerin en güzel yerlerini,
İsrailliler alıyor.
Yabancıların mülk almalarının yolu açık, bunu
engelleyemiyorsunuz…
Ben bu konuda,
güvenlik birimlerine gerekli ikazlarda bulundum.
Madem, yabancılara gayrimenkul satışını engelleyemiyoruz,
bari bizim işadamlarımızı buraya yatırım yapmaları için teşvik edelim.
Rodos’tan yer alanlar var. Gelsinler buradan alsınlar…”
O gün, bu mesele iyice kafama takılmıştı.
Sayın Başkan’dan bazı “ayrıntıları” da aldıktan sonra…
İsrail’in Türkiye’deki, İsrail’deki, ve başka
ülkelerdeki medya organlarındaki Kıbrıs haberlerine daldım.
Kimileri, “Kıbrıs’ta
Yahudi Yerleşimi” başlıklı haberlerle, teşvik ediyorlardı.
Araştırmalarımı derinleştirmek için Ada’da biraz daha
kalmaya karar verdim.
Orada şirketlerin kayıtlı olduğu kurumun adı,
Şirketler Mukayyitliği…
Oraya gittim, son iki yılda kurulmuş şirketlerin
listesini çıkarttım.
Bir çok “Telaviv Merkezli” şirket gördüm.
Oradaki birkaç görevliyle, sohbet bahanesiyle
konuştum…
“İsrailliler çok” dedim.
Konuya “İkinci Filistin Vak’ası” zaviyesinden bakacak
durumda değillerdi, “Evet, buraya büyük
ilgi gösteriyorlar. Sadece Türkiye değil, Kıbrıs da gelişiyor işte!”
dediler.
Kuzey Kıbrıs’ın hassasiyet sahibi sivil toplum örgütü
temsilcileriyle, gazetecileriyle, yazarları ile görüştüm, bana İsrailli
yerleşimi meselesinin üzerinde durmamı ısrarla tavsiye ettiler.
Bu konuda zaman zaman yazılar kaleme aldım.
İsrail medyası benim “Antisemitist” olduğumu filan
yazdı.
“Ayrımcılık” yapıyormuşum!
İsraillilerin hiçbir zaman “yayılmacı” amaçları
olmamış!
“Kıbrıs-İsrail
dostluğu”na zarar veriyormuşum!..
Kıbrıs Türk tarafına gidecek yatırımların önünü kesmek
istiyormuşum…
Neyse ki, Türkiye’deki medya bunlara fazla itibar
etmiyormuş!..
Böyle böyle, ben yazdım onlar kızdı.
Ben yazdım, bizdekilerin çoğu sustu.
Zaman geldi…
Neler neler oldu…
Bugünkü Kıbrıs Devleti
Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar, bizdeki Siyasal İktidar’ın “Rum tezlerini
savunuyor” diyerek tepki gösterdiği (Eski Cumhurbaşkanı) rakibini ikinci turda,
zorlukla geçerek bu makama geldi.
Yani…
O seçimi “az farkla”
kaybedebilirdi ve Kıbrıs Devleti Cumhurbaşkanlığı koltuğunda, AK Parti
İktidarı’nın “Rum tezlerini savunuyor” diyerek tepki gösterdiği zat oturmaya
devam ediyor olabilirdi.
*
Rahmetli Abdülhamit
Han’ın anlatıldığı TRT Filmi’nde, Merhum’un bu yayılmacılığın başlamasına engel
olmak için ne büyük direnç ortaya koyduğuna dair sahneler var.
Güzel sahneler.
Eminim ki, Devletimizin
ilgili birimleri, Kıbrıs’ı “İkinci
Filistin Vak’asına” dönüştürmek isteyen çevrelere karşı çok çok
dikkatlidir!