Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Kasım 2023

​Kıbrıs 2.Filistin olmasın!

Kıbrıs’ın Jeopolitik Konumu: Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüştür. Ada, etrafını saran bölgelere ‘bölgesel ve stratejik güç’ olma yolunda bir açılım sağlar.

Coğrafi konumu göz önüne alınarak, İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan bir uçak gemisine benzetilen Ada, her dönem stratejik önem ve özelliğini korumuştur. Adayı elinde bulunduran güç, her zaman Türkiye’den Mısır’a, Lübnan’dan, İran’a kadar olan bölgeyi kontrol etmiştir.

Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın komşusu Türkiye’dir. Kıbrıs, Güney Anadolu sahillerinden 70, Suriye’den 100, Mısır’dan 400, Yunanistan’dan ise 965 kilometre uzaklıktadır.

Kıtaların oluşumunda, Anadolu ile birleşik olan adanın Türkiye’nin İskenderun bölgesinden koptuğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Tarihçiler, Kıbrıs’ın ilk halkının büyük bir ihtimalle Anadolu kıyılarından gelip Adaya yerleştiklerini dile getirmiştir.

Kıbrıs’ın Müslümanlar için Önemi:

Kıbrıs adası Hz. Osman döneminde (644-656) Müslümanların hâkimiyetine girdi ve bu tarihten itibaren (648-649) İslâm toprağı olarak görüldü. Kıbrıs, tıpkı Filistin gibi bir İslam toprağıdır. Öyle de kalmalıdır. Lakin geçen yüzyılın başında bu topraklar bilinçsizliğin, ihanetin kurbanı olmuştur. Bunun sonucu olarak da Haçlı-Siyonist ittifakın eline geçmiştir.

Kıbrıs’ın Türkler için Önemi:

Ada, XVI. asrın üçüncü çeyreğine gelindiğinde, Venedik’in elindeydi. Kıbrıs’ın bir İslâm toprağı olduğu ve fethedilmesi için, Ebussuud Efendi’nin verdiği fetva en önemli gerekçe olmuştur.

Kıbrıs’ın fethiyle ilgili sebepleri dinî, ticari, askerî ve stratejik olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Dini gerekçe, Müslümanların deniz yoluyla İslam beldelerinden Mekke ve Medine’ye güvenli hac yolculuğu yapmalarını sağlamak, askeri ve stratejik gerekçe ise Kıbrıs adasının Doğu Akdeniz’in kalbi ve deniz ticaretinin güvenliği için kilit konumda olmasıdır. Ayrıca tuz, pamuk, şeker adası olması ticari açıdan fethi gerekli kılmıştır.

Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın komşusu Türkiye’dir. Kıbrıs, Güney Anadolu sahillerinden 70, Yunanistan’dan ise 965 kilometre uzaklıktadır.1517 yılından itibaren Ada üzerinde Türk egemenliği hukuken kurulmuş, binlerce Türk aile adaya göç etmiş ve Kıbrıs bütün tarihi boyunca kesintisiz en uzun süre olan 361 yıl Türklerin hâkimiyeti altında kalmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda yenilen Osmanlı İmparatorluğu, Adayı, 1878’de İngiltere’ye geçici olarak bırakmıştır. I. Dünya Savaşı başlangıcında İngiltere, Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etmiştir. Türkiye, Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini Lozan Antlaşmasıyla tanımıştır. Kıbrıs’la Yunanlıların ilgilenmesi, 1791’de ortaya atılan “Megali İdea” (Büyük Ülkü) ile başlamıştır. Kilise tarafından desteklenen bu düşüncenin amacı; Türk Milleti’ni yaşadığı Kıbrıs topraklarından atmak, Büyük Yunanistan’ı kurmaktır.

Kıbrıs, tarih boyunca birçok medeniyetin bir arada yaşadığı bir ada olmuştur. Kıbrıs, hiçbir dönemde bir milletin veya bir devletin, sadece kendi dininden veya ırkından olanlara yaşama hakkı tanıdığı bir ada olmamıştır. Bunun her denemesi, Ada’da büyük karışıklıklara yol açmıştır.

Kıbrıs, stratejik olarak ve Türkiye’nin milli güvenliği açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Adadaki Türk egemenliğinin korunması, Türkiye açısından hayati öneme sahiptir. Kıbrıs kaybedilirse, Türkiye nefes alamaz hale gelecektir. Doğalgaz ve petrol boru hatlarının İskenderun körfezine kadar uzanması, bölgenin ve Kıbrıs’ın stratejik önemini bir kat daha artırmaktadır. Kıbrıs konusunda, bölgenin stratejik önemini yansıtan birçok jeopolitik hesabın yanı sıra Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarının küresel güçler tarafından kullanılması da etkili olacaktır.

Türkiye, milletimizin varlığını tehdit eden ‘Yunan Megali İdea’ saçmalığını 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile kaldırıp çöpe atmıştır. Barış Harekâtı ile maruz kaldığımız her türlü ambargo ve mali zorluklara rağmen pes etmedik. Her türlü mücadeleyi vermeye devam ediyoruz. Kıbrıs Türk’ünün egemenliğini ve hukukunu garanti altına alana kadar da devam edeceğiz. Ada’da iki devletli bir federasyonu da makul görmüyoruz. KKTC’nin uluslararası tanınırlığını sağlamak ve güçlü bir KKTC’ni inşa etmek yegâne hedefimiz olmalıdır. Kıbrıs’ta adil ve makul bir anlaşma imza edilene kadar KKTC’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin garantörlüğü altındadır.

Halen yürütülen “Annan Planı” ile Türkiye ve Kıbrıs Türk’üne bir yarar çıkmaz. Bu plana ve doğuracağı karışıklıklara engel olunmalıdır. Engel olunması gereken diğer bir husus ise sinsi bir şekilde ilerleyen Yahudi işgal planıdır.

Kıbrıs’ta, Büyük İsrail planı gereği iki bölümden oluşan sinsi bir plan tatbik edilmektedir.

Bu plana göre;

Çok fazla ofisi ve arsası olan ve iflasın eşiğine gelen şirketleri tespit etmek,

Bu şirketleri 2014'te vatandaşlık verilen çok sayıda Yahudi'ye devretmek.

Bu yöntemle satın alınan 2 bine yakın şirket üzerinden 25 bin dönüm civarında toprak satın alınmış durumda. Yavru vatandaki işgalin arkasında Küresel ölçekte faaliyet gösteren Yahudi CHABAT Örgütü bulunmaktadır. Toprak alımı bu örgüt tarafından yürütülmektedir. Başında ise Chaim Azimov isimli bir Yahudi bulunmaktadır.

‘Megali İdea’ 1974 ‘te ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’ ile bertaraf edildi.

‘Annan Planı’ uygulanabilir olmadığı için rafa kaldırıldı.

‘Büyük İsrail Siyonist İşgal Planı’ ise sinsi bir şekilde ilerliyor.

Farkında mıyız?