Kıbrıs 2.Filistin olmasın!
Kıbrıs’ın Jeopolitik Konumu: Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüştür. Ada, etrafını saran bölgelere ‘bölgesel ve stratejik güç’ olma yolunda bir açılım sağlar.
Coğrafi konumu göz önüne alınarak, İskenderun Körfezi’ne
doğru uzanan bir uçak gemisine benzetilen Ada, her dönem stratejik önem ve
özelliğini korumuştur. Adayı elinde bulunduran güç, her zaman Türkiye’den
Mısır’a, Lübnan’dan, İran’a kadar olan bölgeyi kontrol etmiştir.
Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın
komşusu Türkiye’dir. Kıbrıs, Güney Anadolu sahillerinden 70, Suriye’den 100,
Mısır’dan 400, Yunanistan’dan ise 965 kilometre uzaklıktadır.
Kıtaların oluşumunda, Anadolu ile birleşik olan adanın
Türkiye’nin İskenderun bölgesinden koptuğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Tarihçiler,
Kıbrıs’ın ilk halkının büyük bir ihtimalle Anadolu kıyılarından gelip Adaya
yerleştiklerini dile getirmiştir.
Kıbrıs’ın Müslümanlar için Önemi:
Kıbrıs adası Hz. Osman döneminde (644-656) Müslümanların
hâkimiyetine girdi ve bu tarihten itibaren (648-649) İslâm toprağı olarak
görüldü. Kıbrıs, tıpkı Filistin gibi bir İslam toprağıdır. Öyle de kalmalıdır.
Lakin geçen yüzyılın başında bu topraklar bilinçsizliğin, ihanetin kurbanı
olmuştur. Bunun sonucu olarak da Haçlı-Siyonist ittifakın eline geçmiştir.
Kıbrıs’ın Türkler için Önemi:
Ada, XVI. asrın üçüncü çeyreğine gelindiğinde, Venedik’in
elindeydi. Kıbrıs’ın bir İslâm toprağı olduğu ve fethedilmesi için, Ebussuud
Efendi’nin verdiği fetva en önemli gerekçe olmuştur.
Kıbrıs’ın fethiyle ilgili sebepleri dinî, ticari, askerî ve
stratejik olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Dini gerekçe, Müslümanların
deniz yoluyla İslam beldelerinden Mekke ve Medine’ye güvenli hac yolculuğu
yapmalarını sağlamak, askeri ve stratejik gerekçe ise Kıbrıs adasının Doğu
Akdeniz’in kalbi ve deniz ticaretinin güvenliği için kilit konumda olmasıdır.
Ayrıca tuz, pamuk, şeker adası olması ticari açıdan fethi gerekli kılmıştır.
Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın komşusu
Türkiye’dir. Kıbrıs, Güney Anadolu sahillerinden 70, Yunanistan’dan ise 965
kilometre uzaklıktadır.1517 yılından itibaren Ada üzerinde Türk egemenliği
hukuken kurulmuş, binlerce Türk aile adaya göç etmiş ve Kıbrıs bütün tarihi
boyunca kesintisiz en uzun süre olan 361 yıl Türklerin hâkimiyeti altında
kalmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda yenilen Osmanlı
İmparatorluğu, Adayı, 1878’de İngiltere’ye geçici olarak bırakmıştır. I. Dünya
Savaşı başlangıcında İngiltere, Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etmiştir.
Türkiye, Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini Lozan Antlaşmasıyla
tanımıştır. Kıbrıs’la Yunanlıların ilgilenmesi, 1791’de ortaya atılan “Megali
İdea” (Büyük Ülkü) ile başlamıştır. Kilise tarafından desteklenen bu düşüncenin
amacı; Türk Milleti’ni yaşadığı Kıbrıs topraklarından atmak, Büyük Yunanistan’ı
kurmaktır.
Kıbrıs, tarih boyunca birçok medeniyetin bir arada yaşadığı
bir ada olmuştur. Kıbrıs, hiçbir dönemde bir milletin veya bir devletin, sadece
kendi dininden veya ırkından olanlara yaşama hakkı tanıdığı bir ada olmamıştır.
Bunun her denemesi, Ada’da büyük karışıklıklara yol açmıştır.
Kıbrıs, stratejik olarak ve Türkiye’nin milli güvenliği
açısından çok büyük bir önem taşımaktadır. Adadaki Türk egemenliğinin
korunması, Türkiye açısından hayati öneme sahiptir. Kıbrıs kaybedilirse,
Türkiye nefes alamaz hale gelecektir. Doğalgaz ve petrol boru hatlarının
İskenderun körfezine kadar uzanması, bölgenin ve Kıbrıs’ın stratejik önemini
bir kat daha artırmaktadır. Kıbrıs konusunda, bölgenin stratejik önemini
yansıtan birçok jeopolitik hesabın yanı sıra Doğu Akdeniz’deki doğal gaz
yataklarının küresel güçler tarafından kullanılması da etkili olacaktır.
Türkiye, milletimizin varlığını tehdit eden ‘Yunan Megali
İdea’ saçmalığını 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ile kaldırıp çöpe atmıştır. Barış
Harekâtı ile maruz kaldığımız her türlü ambargo ve mali zorluklara rağmen pes
etmedik. Her türlü mücadeleyi vermeye devam ediyoruz. Kıbrıs Türk’ünün
egemenliğini ve hukukunu garanti altına alana kadar da devam edeceğiz. Ada’da
iki devletli bir federasyonu da makul görmüyoruz. KKTC’nin uluslararası
tanınırlığını sağlamak ve güçlü bir KKTC’ni inşa etmek yegâne hedefimiz
olmalıdır. Kıbrıs’ta adil ve makul bir anlaşma imza edilene kadar KKTC’nin
toprak bütünlüğü Türkiye’nin garantörlüğü altındadır.
Halen yürütülen “Annan Planı” ile Türkiye ve Kıbrıs Türk’üne
bir yarar çıkmaz. Bu plana ve doğuracağı karışıklıklara engel olunmalıdır. Engel
olunması gereken diğer bir husus ise sinsi bir şekilde ilerleyen Yahudi işgal
planıdır.
Kıbrıs’ta, Büyük İsrail planı gereği iki bölümden oluşan
sinsi bir plan tatbik edilmektedir.
Bu plana göre;
Çok fazla ofisi ve arsası olan ve iflasın eşiğine gelen
şirketleri tespit etmek,
Bu şirketleri 2014'te vatandaşlık verilen çok sayıda
Yahudi'ye devretmek.
Bu yöntemle satın alınan 2 bine yakın şirket üzerinden 25 bin
dönüm civarında toprak satın alınmış durumda. Yavru vatandaki işgalin arkasında
Küresel ölçekte faaliyet gösteren Yahudi CHABAT Örgütü bulunmaktadır. Toprak
alımı bu örgüt tarafından yürütülmektedir. Başında ise Chaim Azimov isimli bir
Yahudi bulunmaktadır.
‘Megali İdea’ 1974 ‘te ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’ ile bertaraf
edildi.
‘Annan Planı’ uygulanabilir olmadığı için rafa kaldırıldı.
‘Büyük İsrail Siyonist İşgal Planı’ ise sinsi bir şekilde
ilerliyor.
Farkında mıyız?