Kesrette vahdet
David Fromkin, barışa son veren barış kitabıyla ‘Modern Ortadoğu’nun (batılıların hükümran olduğu) nasıl oluşturulduğunu kaleme alıyor. Kitap İngilizlerin sosyolojik olarak adeta gen haritamızı çıkardığı coğrafyamızda Vahdet’i (birliği) yok ederek oluşturduğu kesretle parçala yönet taktiği gereği Arap’ın Türk’e, Türk’ün Arap’a nasıl düşman edilerek, bütün İslam coğrafyasının sömürgeleştirildiğini, Müslümanların cellatlarına hangi vaatlerle aşık edildiklerini anlatıyor.
Yahudi kontrolünde ve Alman etkisinde olan Jön
Türklerin İttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin 130 bin üyesinin çoğunluğu Yahudi olmak üzere yarısı gayrı
Müslimlerden oluşuyordu. Jöntürk artıklarının kurduğu Ermenistan, Yunanistan ve
İsrail sınırlarını açık tutarak hala gözlerinin Türk coğrafyasında olduğunu,
Türk devletinin en ufak bir zafiyet gösterdiğinde çöreklenmeye hazır
olduklarını gizlemiyorlar.
Sarıkamış felaketiyle başlayan Çanakkale’de düşmanı püskürtmemiz, Basra,
Bağdat hattında amansız mücadele derken Gazze’nin kaybı ile başlayan Filistin,
Suriye, Irak ve Lübnan’ın elden çıkması , Balfour Deklarasyonu’na uygun olarak
Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını hızlandırdı. İngilizlerin yol verdiği Hagana
ve Irgun terör örgütleriyle başlayan devletleşme sürecinde 800 bin Filistinlinin sürgün edildiği 1948
Nekbe’ye (büyük felaket) kadar Filistinli çiftçiler 5.484.700 dönüm araziye
sahipti. 1967 savaşı yenilgisi sonrasında, her ne kadar BM gözetiminde iki
devletli çözüm arayışlarına rağmen bugün Filistin’in elinde Gazze’de 45 km
kare, Batı Şeria’da ise 60 km kare toprak kaldı.
Yine İngilizlerin beyinlerimize kazıdıkları Ortadoğu deyimi
ile Körfez’den Fas’a kadar Osmanlı coğrafyası olduğunu azıcık dikkat eden
herkes görür. İran mezhep ayrılığı sebebiyle Emperyalistlerin bölgeye zorla
soktukları veya sokmak istedikleri bir aktör.
Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonuyla İsrail’in yıllardır
yenilmez armada olduğu efsanesi çöktü. İsrail’i sivillere karşı daha da
vahşileştiren bu operasyonda Hagana teröristi Netanyahu’nun beceriksizliği mi
yoksa daha büyük bir vahşete imza atmak için göz yumması mı olduğunu olaylar
yatıştıktan sonra görebileceğiz.
Ukrayna’da 18 ayda öldürülen çocukların (477) dört katı Gazze’de
(1873) sadece 16 günde öldürülmesine rağmen demokrasi bekçileri ‘İsrail’in
kendini savunma hakkı var’ söylemiyle kör, sağır, dilsiz rolü yapmayı
sürdürüyor. Sömürü düzenini sürdürmek için İsrail’i korumayı kendine görev
edinen Joe Biden, "Elimizde bir fırsat var. Eğer yeterince cesur olursak,
dünyayı daha önce hiç yapılmamış bir şekilde birleştirebiliriz. Savaş sonrası dönemde oldukça iyi işleyen bir
50 yıl geçirdik ancak şimdi bunu
kaybettik. Yeni bir 'yeni dünya düzenine' ihtiyacımız var..." diyerek gerçek
amacını gizlemiyor.
İsrail’in direk savaş olarak açıkladığı bu katliamın
tarafları Hamas-Likud veya Filistin-İsrail değil de Hamas-İsrail olarak lanse
ediliyor. Sözde demokrasi ve insan hakları savunucuları, Siyonist Biden’inden,
Yahudi Bilinken’ine, Hint kölesi Sunak’ından, Nazi artığı Scholz’una ayağına
gittikleri katil Netanyahu’ya cinayetlerine devam mesajı veriyorlar. Bunu
yaparken de Filistin halkına yapılan katliamı bir terör grubuna yapılıyormuş
gibi gösteriyorlar. İsrail’in devlet terörünü ise kendini savunma hakkı olarak
lanse ediyorlar.
Onların ne yaptıklarından çok biz Müslümanlar Filistin’e
niye sahip çıkamadığımıza bakacak olursak, ABD’nin Katar'da bulunan ve aynı
anda 200 bin askeri personele hizmet verebilen As Sayliyah-Main askeri kampını
ve Falcon mühimmat tedarik noktasını Ürdün’e taşıdığını, Suudi Arabistan
ordusuna çoğu Yahudi sermayeli 12 ABD şirketinin danışmanlık yaptığını,
Mısır’da Sisi’ye darbeyi yaptıran ve ayakta tutan güçlerin batılılar olduğuna
dikkat etmemiz gerekiyor. Bir dönemler Filistin davasının yılmaz bekçileri
Irak, Libya, Suriye, Sudan ise malum çetelerin operasyonuyla paramparça edildi.
İsrail ve destekçilerine karşı çıkabilecek devlet olarak Türkiye ile İran
kalıyor. İran’ın bu bölgedeki amaçlarının farklı olduğunu daha önce de
söylemiştik. Filistin’in yükü Türkiyeli Müslümanların omuzlarında. İran ve
müzahir yapıları Hizbullah, Haşdi Şabi, Fatimiyyun gibi müzahir yapıları olayın
içine çekerek İsrail’in güvenliğini daha artırmak için sunni sosyolojiyi allak
bullak etmeye çalışıyorlar.
Peki, Filistin derken kaç Filistin var sizce; 1948-1967
yıllarında topraklarından sürülmüş, Lübnan, Ürdün ve diğer ülkelerde mülteci
kamplarında vatan hasretiyle yaşayan Filistinliler, Filistin topraklarında kamplarda
sefalet hayatı süren Filistinliler, İsrail vatandaşı olan oy kullanan
Filistinliler, Kudüs’te İsrail vatandaşı olmayan BM sözleşmesine göre oturma
izniyle Mescid-i Aksa’yı koruyan Filistinliler bir de Gazzeli Filistinliler. Bu
beş sınıf Filistinlinin dertleri sorunları farklı, işgalci güç tarafından
paramparça edilmişler. Batı Şeria’da İsrail işgali FKÖ ile anlaştığı için
kontrolü sağlamış durumunda. Fetih elemanları sadece polislik yaparak
Filistinlilerin isyanlarını bastırıyor. İsrail Doğu Kudüs hariç batı El-Halil,
Ramallah, Batı Şeria’da bütün Filistinli yerleşimlerin etrafını adına
yerleşimci dediği, işgalci yerleşim birimleriyle kuşatmış durumda. İşgalciler
kendilerini koruma adına her türlü silahı taşıma serbestisine sahip, üzerinde
çakı bulanan bir Filistinli ise sorgusuz sualsiz gerek İsrail işgal güçleri,
gerekse talancı yerleşimciler tarafından infaz ediliyor. Hukuksuz tutuklamalar,
Filistinlilerin evlerini yıkmalar, yerleşim alanlarını dozerlerle yok etmeler
bu işin cabası.
İsrail’e sorun Filistin’e umut olabilecek yegane hareket ise
Gazze kaldı. Gazze’de Hamas’tan İslami
Cihada kadar en az 10 grup İsrail zulmüne karşı birleşmiş durumda. Operasyon
odasını bölmek için özellikle faturayı Hamas’a çıkarmak istiyorlar. Filistinliler
bu bölünmüşlükten kesretten vahdet çıkartamazsa Yahudi’nin oyununa alet
olurlar. Mevcut çatışmayı İsrail-Filistin çatışması yerine Hamas-İsrail
çatışması gibi gösterilmesi psikolojik savaşın bir parçası. İşin doğrusu
Hannah-Likud teröristlerinin emperyalist dünyayı arkasına alarak Filistinlileri
yok etme kavgası. Batı Şeria’da, Kudüs’te sessizce sistematik katliamlar yapan
Siyonist çetenin maskesini Hamas düşürdü. Kudüs barışın anahtarıdır. Eğer bu
savaşı savaşları bitiren savaş haline getiremezsek barışa son veren barışın
gölgesinde birbirimizi yok etmeye devam ederiz. Bütün bölünmüşlüklere rağmen
içerde ve dışarda kesretten vahdete erişmenin yollarını bulmalıyız. Vesselam…..