Kerim Devlet
Bizim “Kerim Devlet”imiz vardır. Her ülke ‘kerim’ sayılmaz; cömert, adaletli, âlicenap, asil, büyük, şerefli, verimkâr, lütufkâr ve ihsan verici olamaz. Mesela geçmişte Selçuklu ve Osmanlı devletleri ‘kerim devlet’lerdi. Türkiye aynen öyledir. ABD, devlettir ama kerim değildir. Çünkü terör örgütlerini kurduruyor, besliyor, sonra da bunları insanlığın başına musallat ediyor. İsrail ise devlet bile değil. Çünkü kurdurulduğu 1948’den bu yana Filistinli Müslümanlara soykırım uyguluyor. Masum bebekleri, çocukları acımasızca katlediyor.
Tarih
boyunca ‘kerim devlet’ler savaşın kaidelerine uymuşlardır. Mesela Müslümanlar
harpte asla kadınlara, çocuklara ve yaşlılara ilişmemişlerdir. Ama haydut
devletçikler sınır tanımadan her türlü hunharlığı işlemişlerdir. Bugün de
barbar İsrail, bir saldırıyı bahane ederek “Dünyanın en büyük hapishanesi”
hâline getirdiği 2.5 milyon nüfuslu Gazze’yi, hayattan koparmaya çalışıyor.
Şehrin suyunu, elektriğini, gelen gıdasını kesiyor, insanları ölüme mahkûm
ediyor.
Bu zulme,
bu soykırıma dünya sessiz kalır mı? 56 İslam ülkesi suskunluğa bürünür mü? Hadi
bu devletlerin yöneticileri çekinip tavır koymadı. İslam dünyasının halkları
harekete geçmez mi? Türkiye’de 85 milyon insanımız sessiz kalmadığı gibi, 2
milyara yakın Müslüman da kalmayacak! Şimdiden Doğu’da, Batı’da, Asya’da,
Afrika’da, Amerika’da “Filistin’e Destek Mitingleri” düzenlenmeye başladı. Küfür
devam eder ama zulüm asla! Sivilleri göz göre göre öldüren zalim İsrail’in
yöneticilerine vicdanlı Museviler bile karşı. ABD’nin dolduruşuna gelerek saldırganlığı
sürdürürlerse vahşet böyle süremez.
Cumhurbaşkanımız
Erdoğan, dünya siyaset literatürüne en doğru, cesur, anlamlı ve güzel sözlerden
birini armağan etti: “Dünya beşten büyüktür.” Buradan ilham alarak diyebiliriz
ki: Dünya ABD’den de, ‘savaş suçu işleyen’ yavrusu İsrail’den de, Avrupa’daki
birkaç emperyalist ve işgalci ülkeden de çok daha güçlü ve büyüktür.
Bugünlerde
önemli bir kitap okudum. Gazetemizin Ankara Temsilcisi, değerli gazeteci kardeşimiz
Özlem Doğan’ın eseri: Kıyamet 04.17.
Bu sene 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli ve 11 ilimizi etkileyen ‘Bin Yılın
Depremi’ni anlatıyor. Akıl Fikir Yayınları’ndan çıkan eseri bir solukta, fakat
derin hüzünle okudum. Hadisenin ikinci gününden itibaren bölgeye giderek yaşananlara
şahit olan yazarımız, beton yığınları arasında sıkışan vatandaşlarımızın,
onları bekleyen yakınlarının acılarını ta yüreğinde hissetmiş. Vatandaşlarının
yaralarını sarmak için hemen harekete geçen ‘Kerim Devlet’imizi vurguluyor. Zelzeleyi
istismar eden kötülük odaklarına da temas ediyor. Depremzede vatandaşlarımızın yüce
devletine olan bağlılığını ve inancını mükemmel biçimde ve hakça ortaya koyuyor.
Yazarımızın
daha önce başka kitapları da yayımlandı ama burada ”Şimdiye kadar kaleme almak
zorunda kaldığım en acı dolu satırları yazıyorum.” diyor. Hangimizin içi
yanmadı ki? Doğan, Anadolu topraklarında gerçekleşen en büyük tabii afeti anlatırken,
büyük acıları dile getirirken yine de Devlet-Millet dayanışmasının güzel
örnekleriyle gönüllere su serpiyor. Bölgeye ulaşmanın serüvenini okurken yaşadığı
heyecanı biz de hissediyoruz. Kitapta, depremin olduğu andan itibaren hükümetin
dirayetli duruşu, sivil toplum kuruluşlarının cansiperane koşuşturması, gözyaşlarını
içine akıtan imanlı vatandaşlarımızın sarsılmaz sabrı ve tevekkülü, satırlara ustaca
dökülmüş. Adıyaman, Hatay, Malatya, Kahramanmaraş ve diğer mustarip illerimiz… Başta
AFAD olmak üzere Devlet kurumlarının bölgede insanlarımızla sergilediği
tesanüt, doğrusu ülkemizin büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor.
“Adeta Mahşerin Provası Gibi” başlığıyla tarif edilen sarsıntının,
kardeşliğimizi ve dayanışmamızı asla sarsmadığını, herkesin birbirine yardımcı
olduğunu anlatan Özlem Hanım’ın, keder yüklü satırlarla paylaştığı sahneleri
okurken o mahşeri günlere yeniden dönüyoruz.
Eserde,
şer güruhun bu büyük depremde bile kin ve nifak tohumları ekmeye çalıştığına
dikkat çekilirken depremzede Gülşen Yağımlı Hanımefendi’nin nakledilen sözleri
hakikaten düşündürücü. Klavyelerinin başında ucuz kahramanlık taslayan sahtekârlara
vurulmuş Osmanlı tokadıdır bu sözler. Satırlarda biz, gücünü inancından alan
Anadolu irfanını, Müslüman halkımızın basiretini, ferasetini ve şuurunu
buluyoruz. Gülşen Hanım, yazarımıza şöyle diyor: “Allah, Cumhurbaşkanı’mızdan
razı olsun. Rabbim onu korusun. Ben ömür boyu bu çadırda kalayım ama Allah ona
hayırlı uzun ömür versin. Rabbim yalancılara fırsat vermesin. Devlet, felaketin
başından beri yanımızda.” Bir annenin enkazdan çıkan mektubunu okuyunca
duygulanacak, toplu mezarlıklardaki acıları siz de hissedeceksiniz. Bununla
beraber, tarihte eşine rastlanmayan iki büyük depremi peş peşe yaşayan
Türkiye’nin gücüne siz de tanık olacaksınız. Okunması ve üzerinde düşünülmesi
gereken kıymetli bir eser. Yazarımızı kutluyor, kitabı herkese tavsiye
ediyorum.
Afganistan'da meydana gelen 6.3 şiddetindeki depremde
2.500 civarında Müslüman Afgan vefat etti. Pek çok yaralı. Vefat eden
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum.