Kerbela tahrik istismar
Takriben 25 yıl önce “Kerbela, ağıt mı tahrik mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sosyal medyadaki Şii ve Şia’nın dolmuşuna binen hesaplar, hep beraber bombardımana geçtiler adeta. Aşure gününde Şia’nın yaptığı uygulamalar, “Sebeizm” de diyebileceğimiz Şia’nın, Müslümanlara olan kin ve nefreti tecdit edip harlamak, düşmanlık ve tefrikanın sürgit devamını sağlamaktır. Bizim mahalleden saf bazı insanlar her yıl kıpkızıl kana boyanan aşure gününde Şia’nın yaptığı ritüelleri, “zulme baş kaldırı” ruhunu diri tutmak yalanlarına inanıyor olabilirler.
Ancak
zalimler kim, mazlumlar kim? Şiilik dinine göre, “Sebeî” veya “Yezidi” olarak
da adlandırılan bizler, yani “ehlisünnet” yani tüm Müslümanlar zaten
kafirdirler (haşa). Buna bir de her yıl eklenen kin ve nefreti ekleyince,
katliamın bahanesi hazır hale gelmektedir. Sanki Hz. Hüseyn’i (ra) tüm
Müslümanlar öldürmüş gibi bir havayla her yıl, Şia’ya kin ve nefret
yüklenmektedir. Öyle ki her bir şii, ibadet aşkıyla “Müslüman” öldürmeye hazır
hale gelmektedir. İşte şekil A, B, C, D’de görüldüğü gibi…
Haçlı-Siyonist
ittifakının kontrolünde yapılan Humeyni darbesinden bu yana, ondan fazla
bölgede Şia, her renkten kâfirlerle iş birliği içinde Müslümanları öldürmeye
devam etmektedir. Bunun günümüze has ihtilaf ve tefrikalar sebebiyle olduğunu
zannetmeyin. Biraz tarih okuyunca göreceksiniz ki, kin ve nefret üzerine kurulu
olan Şia dininde şu an yaşanmakta olan ihanetlerin çok daha fazlası, 1350
yıldır devam ediyor. Aslında Hz. Hüseynin (ra) şehid edilmesinde bile Şia
fitnesinin kendisi vardır desek yanlış olmaz.
Muharrem
ayı özel bir ay. İslam tarihi hatta insanlık tarihi için çok önemli olan HİCRET
bu ayda yaşanmış. Birçok tarihi olayın yaşandığı aşure günü de bu aydadır. Ama
dikkat ediyor musunuz, Şia için onca olayların hiçbir önemi yok. En önemli olan
varsa yoksa Kerbeladır. Çünkü Şia kerbela bahanesiyle her yıl taraftarlarına
kin ve nefret yüklemesi yapmaktadır.
Herhangi
bir cihaza yapılan şarj misali, kin ve nefretle robotlaştırılmış milyon milyon
yığınlara her yıl bu düşmanlık duygularının pompalanması gerekmektedir ki,
efendilerinin emrinde kurşun asker olsunlar. İslam diyarının neresinde kan
dökülmek isteniyorsa, hemen harekete geçirilsinler. İran, Irak, Afganistan,
Suriye, Libya, Yemen vs. peki bu kin ve nefretin kaynağı nereden?
“Dine karşı din projesi olan” Şii ideoloji de bir Yahudi
olan Abdullah bin Sebe tarafından kurulduğu için, birçok konuda aslına çok
benzemektedir. Özellikle kin ve nefret konusunda; Şiilik, adeta Yahudiliğin
kopyasıdır. Sinsiliğin zirvesi olan takiye konusunda Şiilik, Yahudiliğin kopyası
olduğu gibi, kin ve nefret konusunda do çok benzerlikleri vardır.
Yıllardır İslam coğrafyasında yaşanan işgal ve sömürüleri
incelerseniz, sürekli bir ucunun bir şekilde Şia’ya dayandığını görürsünüz.
Çünkü Şiilik inancını inşa edenler, bunun için inşa etmişlerdir. Ama özellikle
çeyrek asırdır devam eden Irak, Suriye ve derken Yemen savaşlarında “Hizbullat”
“Haşdi Şii” ve diğer Şii unsurlarının devam eden vahşi katliamlarına bir de bu
açıdan bakmak lazım.
Nasıl olur da insan olan bir varlık, ölüm makinelerine
dönüşüyor. Müslüman olmak şöyle dursun, birazcık insani duygular taşıyan hiçbir
kimsenin, asla tevessül edemeyeceği bu sadist katliamları nasıl yapabiliyorlar?
Çünkü Şiilik dini kin ve nefret üzere kuruludur. Dolayısıyla düşmanlık kin ve
nefret ne kadar ateşlenirse, o kadar daha haşhaşileşir, vahşi ve hunhar
olurlar. Tabi onların dinine göre de daha takva sahibi olmuş oluyorlar.
Dolayısıyla her yıl Kerbela bahanesiyle milyonların
yüreklerine işlenen kin ve nefreti iyi tahlil etmek gerekir. Her yıl muharremin
onunda, Şia müntesipleri; satırlar, kılıçlar, zincirler, topuzlar vs. kesici
aletlerle kanlı merasimlerini tekrarlamaktadırlar. Niçin? Tabi Şia’nın
merasimleri, aşure gününden ibaret değil. Fatıma, (ra) Ali (kv) vd. imamlardan
belli başlılarının ölüm yıl dönümleri, ehlibeytle ilgili tarihi olaylar değişik
merasimlerle bir şekilde kutlanır. Böylece sayısız uydurma hikâyelerle kin ve
nefret köpürtülür, ateşlenir ve fanatik taraftarlar her gün biraz daha
azdırılır. Ama hepsinin içinde kerbela’nın ayrı bir yeri var.
Sanki Hüseyin (ra) i tüm ehlisünnet katletmiş veya onun
vahşice katledilmesini onaylıyorlarmış gibi, tüm ehlisünnete karşı kin ve
nefretin her yıl tazelenmesi anlaşılır gibi değil. Bunun İslam ümmetine tarih
boyu hep zararı oldu ve olmaya da devam etmektedir.
Teknolojinin altın çağında bu kin aşılama işi çok daha
hızlanmış durumdadır. Dolayısıyla Şia’nın kin ve nefreti körüklemesi günü
birlik devam etmektedir. Onlarca televizyon kanalında, her dilden ve her telden
binlerce uydurma hikâyeler. Sahabeyi aşağılama, hatta lanet etmeler. Tüm
ehlisünnetin, “NEVASIB” yaftasıyla tekfir edilmesi. Kur'an'ı Kerim’in
tesciliyle tüm müminlerin anneleri olan Efendimizin zevce-i tahirelerine ağza
alınmayacak iftira ve küfürler. Kin ve nefret yükü şiirler, kasideler,
türküler, şarkılar, mersiyeler, ağıtlar ve daha neler… İnternet, medya vs.
imkânların seferber edilip ustaca kullanılması…
Tüm bunlar dünyanın
gözü önünde olmaya devam etmektedir. Ama ne gariptir ki, Şia severler ümmetin
altını oyan tüm bunları fitne olarak görmüyor. Bu fitnelerin fitne olduğunu
dillendirip ümmetin neslini uyarmaya çalışmayı fitne olarak görüyor. Tabi
savunmasını da her zamanki gibi “ümmet birliği” “İslam kardeşliği” soslarıyla
süsleyince de tutuyor maalesef. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...