Kerbela Tahrik İstismar
Takriben 20 yıl önce “Kerbela ağıt mı tahrik mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sosyal medyadaki Şii ve Şia’nın dolmuşuna binen hesaplar, hep beraber bombardımana geçtiler adeta. Aşure gününde Şia’nın yaptığı uygulamalar, “Sebeizm” de diyebileceğimiz Şia’nın, Müslümanlara olan kin ve nefreti tecdit edip harlamak, düşmanlık ve tefrikanın sürgit devamını sağlamaktır. Bizim mahalleden saf bazı insanlar her yıl kıpkızıl kana boyanan aşure gününde Şia’nın yaptığı ritüelleri, “zulme baş kaldırı” ruhunu diri tutmak yalanlarına inanıyor olabilirler.
Ancak zalimler kim, mazlumlar kim? Şiilik dinine göre,
“Sebeî” veya “Yezidi” olarak da adlandırılan bizler, yani “ehlisünnet” yani tüm
Müslümanlar zaten kafirdirler (haşa). Buna bir de her yıl eklenen kin ve
nefreti ekleyince, katliamın bahanesi hazır hale gelmektedir. Sanki Hz.
Hüseyn’i (ra) tüm Müslümanlar öldürmüş gibi bir havayla her yıl, Şia’ya kin ve
nefret pompalanmaktadır. İşte şekil A, B, C, D’de görüldüğü gibi…
Neredeyse on yıldır, ondan fazla bölgede Şia, her renkten
kafirlerle iş birliği içinde Müslümanları öldürmeye devam etmektedir. Bunun
günümüze has ihtilaf ve tefrikalar sebebiyle olduğunu zannetmeyin. Biraz tarih
okuyunca göreceksiniz ki, kin ve nefret üzerine kurulu olan Şia dininde şu an
yaşanmakta olan ihanetlerin çok daha fazlası, 1350 yıldır devam ediyor. Aslında
Hz. Hüseynin (ra) şehid edilmesinde bile Şia fitnesinin kendisi vardır desek
yanlış olmaz.
Muharrem ayı özel bir ay. İslam tarihi hatta insanlık tarihi
için çok önemli olan HİCRET bu ayda yaşanmış. Birçok tarihi olayın yaşandığı
aşure günü de bu aydadır. Ama dikkat ediyor musunuz, Şia için onca olayların
hiçbir önemi yok. En önemli olan varsa yoksa Kerbeladır. Çünkü Şia kerbela
bahanesiyle her yıl taraftarlarına kin ve nefret yüklemesi yapmaktadır.
Herhangi bir cihaza yapılan şarj misali, kin ve nefretle
robotlaştırılmış milyon milyon yığınlara her yıl bu düşmanlık duygularının
pompalanması gerekmektedir ki, efendilerinin emrinde kurşun asker olsunlar.
İslam diyarının neresinde kan dökülmek isteniyorsa, hemen harekete
geçirilsinler. İran, Irak, Afganistan, Suriye, Libya, Yemen vs. peki bu kin ve
nefretin kaynağı nereden?
Şii ideoloji de bir Yahudi olan Abdullah bin Sebe tarafından
kurulduğu için, birçok konuda aslına çok benzemektedir. Özellikle kin ve nefret
konusunda; Şiilik, adeta Yahudiliğin kopyasıdır. Sinsiliğin zirvesi olan takiye
konusunda Şiilik, Yahudiliğin kopyası olduğu gibi, kin ve nefret konusunda do
çok benzerlikleri vardır.
Yıllardır İslam coğrafyasında yaşanan işgal ve sömürüleri
incelerseniz, sürekli bir ucunun bir şekilde Şia’ya dayandığını görürsünüz.
Çünkü Şiilik inancını inşa edenler, bunun için inşa etmişlerdir. Ama özellikle
çeyrek asırdır devam eden Irak, Suriye ve derken Yemen savaşlarında “Hizbullat”
“Haşdi Şii” ve diğer Şii unsurlarının devam eden vahşi katliamlarına bir de bu
açıdan bakmak lazım.
Nasıl olur da insan olan bir varlık, ölüm makinelerine
dönüşüyor. Müslüman olmak şöyle dursun, birazcık insani duygular taşıyan hiçbir
kimsenin, asla tevessül edemeyeceği bu sadist katliamları nasıl yapabiliyorlar?
Çünkü Şiilik dini kin ve nefret üzere kuruludur. Dolayısıyla düşmanlık kin ve
nefret ne kadar ateşlenirse, o kadar daha vahşi ve hunhar olurlar. Tabi onların
dinine göre de daha takva sahibi olmuş oluyorlar.
Dolayısıyla her yıl Kerbela bahanesiyle milyonların
yüreklerine işlenen kin ve nefreti iyi tahlil etmek gerekir. Her yıl muharremin
onunda, Şia müntesipleri; satırlar, kılıçlar, zinciler, topuzlar vs. kesici
aletlerle kanlı merasimlerini tekrarlamaktadırlar. Niçin? Tabi Şia’nın
merasimleri, aşure gününden ibaret değil. Fatıma, (ra) Ali (kv) vd. imamlardan
belli başlılarının ölüm yıl dönümleri, ehlibeytle ilgili tarihi olaylar değişik
merasimlerle bir şekilde kutlanır. Böylece sayısız uydurma hikâyelerle kin ve
nefret köpürtülür, ateşlenir ve fanatik taraftarlar her gün biraz daha
azdırılır. Ama hepsinin içinde kerbela’nın ayrı bir yeri var.
Sanki Hüseyin (ra) i tüm ehlisünnet katletmiş veya onun
vahşice katledilmesini onaylıyorlarmış gibi, tüm ehlisünnete karşı kin ve
nefretin her yıl tazelenmesi anlaşılır gibi değil. Bunun İslam ümmetine tarih
boyu hep zararı oldu ve olmaya da devam etmektedir.
Teknolojinin altın çağında bu kin aşılama işi çok daha
hızlanmış durumdadır. Dolayısıyla Şia’nın kin ve nefreti körüklemesi günü
birlik devam etmektedir. Onlarca televizyon kanalında, her dilden ve her telden
binlerce uydurma hikâyeler. Sahabeyi aşağılama, hatta lanet etmeler. Tüm
ehlisünnetin, “NEVASIB” yaftasıyla tekfir edilmesi. Kur'an'ı Kerim’in
tesciliyle tüm müminlerin anneleri olan Efendimizin zevce-i tahirelerine ağza
alınmayacak iftira ve küfürler. Kin ve nefret yükü şiirler, kasideler,
türküler, şarkılar, mersiyeler, ağıtlar ve daha neler… İnternet, medya vs.
imkânların seferber edilip ustaca kullanılması…
Tüm bunlar dünyanın
gözü önünde olmaya devam etmektedir. Ama ne gariptir ki, Şia severler ümmetin
altını oyan tüm bunları fitne olarak görmüyor. Bu fitnelerin fitne olduğunu
dillendirip ümmetin neslini uyarmaya çalışmayı fitne olarak görüyor. Tabi
savunmasını da her zamanki gibi “ümmet birliği” “İslam kardeşliği” soslarıyla
süsleyince de tutuyor maalesef. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...