Kentsel Dönüşüm Sürecinin Kira Sözleşmelerine Etkisi - 2
Dünkü yazının devamı…
Türk Borçlar Kanunu m. 350 hükmünde kiraya verenin yeniden inşa veya imar sebebiyle tahliyesi ve yıkımı sonrasında yeniden inşa edilmesi hali düzenlenmektedir. Türk Borçlar Kanunu m. 350 hükmünde, “Belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde tahliye davası açılabilir” denilmektedir. 6306 sayılı Kanun çerçevesinde ise kira süresinin sonunu beklenmesinin mümkün olmadığı açıktır. 6306 sayılı Kanun’da, maliklere verilecek sınırlı süreler söz konusudur. Bu süreler aynı şekilde kiracılar bakımından da geçerli olacaktır.
6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği’ne göre, riskli yapı tespitinin kesinleşmesinden sonra İdarece, maliklere süre verilecek eğer bu süre içerisinde yıkım malikler tarafından gerçekleştirilmezse, İdare tarafından gerçekleştirilecektir. Söz konusu süreler kiracılar için de geçerli olduğundan kiracının da riskli yapıyı tahliye etmeme gibi bir hakkı bulunmamaktadır. 6306 Kanun çerçevesinde kiraya verenin kusurundan bahsedilemeyeceğinden kiracının tazminat talebinde bulunması da mümkün olmayacaktır.
Kentsel dönüşüm süreci hızlı bir şekilde işleyeceğinden 6306 sayılı Kanun bakımından tahliye davası açılması zorunlu olmadığı gibi böyle bir beklenti Kanunun ruhu ile de uyuşmayacaktır. Bunun yerine Kanun’da ve Uygulama Yönetmeliği’nde yapının tahliyesi için kiracılara tebligat yapılması düzenlenmiştir. İdare tarafından altmış günden az olmamak üzere süre verilerek riskli yapıların tahliyesi ve yıktırılması yapı maliklerinden istendikten sonra tebligat yapılarak maliklere, kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi kullananlara, riskli yapının tahliyesi için bildirim yapması gerektiği belirtilecektir.
Kanun’da kiracılara yapılacak bildirimden bahsedilmesi ile kentsel dönüşüm durumunda imkânsızlık ve sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi yerine kira sözleşmesinin bildirim yolu ile sona erdirildiği söylenebilecektir.
Kiracı idarece yapılan tebligat ya da kiraya veren tarafından yapılan bildirim sonucu kiralananın riskli yapı olduğunu öğrendiğinde kendi isteği ile kiralananı tahliye edebilecektir. Ancak kiracı tarafından riskli olduğu tespit edilen kiralananın verilen süre sonunda tahliye edilmemesi durumunda zorla tahliye de mümkün olabilecektir. Uygulama Yönetmeliği'nde riskli yapıların tespitini, tahliyesini ve yıkımını engelleyenler hakkında cezai sorumluluk öngörülmüştür. Kiracılar bakımından da aynı sorumluluk söz konusu olacaktır.
Kanun’un 5. Maddesine dayanılarak riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, kiracıya talebi halinde İdarece kira yardımı yapılabilecektir.