Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Eylül 2024

Kendini her şeyin sahibi sananlar

Bilmeyenler veya unutanlar için söyleyelim. Türkiye’de halka tepeden bakan, kendilerini üstün ve imtiyazlı gören ideolojik bir kitle var. Geçmişte bu kitle irtica ile mücadele adı altında İslam’la, millet ve değerleriyle savaştı. Din düşmanlığı yaptılar. Halkımız “biz” dedikçe onlar “ben” dedi. Halkımız “birlik” dedikçe onlar ayrıştırıp milleti birbirine düşürdüler.

Türkiye, terörle, sağ ve sol çatışmalarıyla uçurumun kenarına kadar geldi. Ülkemiz tarihin en karanlık dönemlerinden birini yaşadı. Erdoğan iktidarı ile birlikte vesayetin beli kırılsa da zaman zaman o dönemlerin heveslileri çıkıyor. Geçmişi hatırlatan girişimlerde bulunuyorlar. Kılıçların havaya kalkması bunlardan biri. Kaybettikleri güç kayıplarını, mevzi ve saltanatı hazmetmiş değiller.

Eski Türkiye hayalleri devam ediyor yani.

Kılıç gösterisi bunlardan biri. Küçük ölçekli, fevri bir başkaldırı sinyali de olsa bir kıvılcım olarak değerlendirilmelidir. Asla küçümsenmemelidir. Ciddiye alınmalıdır. Çünkü küçük bir kıvılcımın büyük yangınlara sebep olduğu unutulmamalıdır. Türkiye’nin yeniden tersyüz edilme ihtimaline asla izin verilmemelidir.

Birileri havaya kalkan kılıçları savundu. Türkiye sevgisinden dem vuruldu. Siz bakmayın kindar, kibirli ve kirli, darbeci zihniyetin Türkiye yanlı söylemine, sevgisine!

Öyle olmadığı halde öyleymiş gibi davrananları çok görüyoruz. Biz bunları sakıncalı kimliklerinden biliyoruz. DEM’i biliyoruz. DEM sevdalılarını biliyoruz. Samimi değiller ve Türkiye onların umurun da bile değil. Varsa yoksa onların saltanatı, menfaat ve çıkarları.

Bu ülke, vesayet sahiplerini çok iyi tanıyor. PKK’lı teröristler için ‘iyi çocuklar’, Türk askeri için ise ‘Libya’da ve Suriye’de işgalci’ suçlamasında bulunanları tanıyor. Bunların kimler ve hangi siyasi kimlikten oldukları biliniyor. Halka rağmen halkçı geçinenleri. Tecrübemiz bizlere, insanı sözlerinden ve gözlerinden tanımayı öğretti.

Dünya değişiyor deniyor ya, maalesef bu zihniyet bir türlü değişmiyor. CHP’de bir milim ilerleme yok yani. Bu kesimden bazılarında Erdoğan düşmanlığı o kadar ileri safhada ki, akıllara ziyan. Farkındalar mı bilmiyoruz ama Erdoğan düşmanlığı öyle ileri düzeyde ki Türkiye düşmanlığına dönüşüyor. Klinik bir sorunla ve tedavisi zor bir vakayla karşı karşıyayız.

Hani bazı insanların sana iyiliği bile dokunsun istemezsin, sadece senden uzak olsun istersin ya, tam olarak milletin ana muhalefete karşı yaklaşımı aynen böyle.

İşte bir arsızlık örneği daha..

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a hakaret eden bir arsızı ve hadsizi taktir ve taltif etmek, protokolle karşılamak en başta Türk devletine ve millete hakarettir. Geleneğimiz ve örfümüz bunu söylüyor. Maalesef CHP bunu da yaptı.

Bir soru. Siz hiç CHP’nin, kendi düşüncesinde olmayan ve kendinden farklı düşünen birinin özgürlüğünü savunduğunu gördünüz mü?

Tam tersi. Biri yolsuzluk yapsa da, millete hakaret etse de, dine ve diyanete sövse de CHP’li ise itibar görüp korunuyor ve savunuluyor. Toplumdaki gerilimin ve kutuplaşmanın kaynağı işte bu tavır bu zihniyet. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” misali her defasında sesleri yüksek çıkıyor.

Muhtemel bir CHP iktidarında ‘terör başı Öcalan ve FETÖ elebaşı devlet töreniyle mi karşılanıp ağırlanacak?’ sorusu soruluyor. Hırsız evde olunca kapı kilit tutmaz.” misali Türkiye bir CHP iktidarında güvende olmaz deniyor.

Bizim tavrımız net. Ne kadar çok zıtlıklarımız, ihtilaflarımız ve görüş ayrılıklarımız olsa da, biz çok önemli bir şeye muhtacız, birbirimize. Devletin bütünlüğü ve milletin birliği için bu şart.

Zorluk anında Hz. Peygamberi teselli eden bir ayet var, “artık onların sözleri seni üzmesin.” Bizim de tesellimiz bu ayet. Onların bizleri yok saymalarına, anlamsız sözlerine üzülmüyoruz. Aksine çeliğe verilen su misali direncimiz daha da artıyor.

Sorgusuz sualsiz zulüm gördüklerimize biat etmemiz istenmişti. Başını aç deyince başını açmayan, bize tabi ol denince tabi olmayan, yönetmeye değil, yönetilmeye razı ol denince razı olmayanlarımızın en güzel yılları çalındı.

Hayallerimiz yarıda kaldı. Kendi ülkesinin toprağında, değerleriyle büyüyen çiçekler köklerinden koparılmak istendi ancak planan olmadı şükür.

Özetle; onlar bizleri yok saydıkça, bizler daha çok var olduk. Onlar bizleri budadıkça bizler çoğaldık, boy verdik. Kendi toprağımıza kök saldık.

Elhamdülillah.