Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2441.04
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Kasım 2021

Kendin İçin yaşa!

Kendin için yaşa, bir daha mı geleceğiz dünyaya!..

Yeni dünyanın “bireysellik” adı altında yeni nesillere sunduğu slogan bu!

Başkasının ne düşündüğü önemli değil. Hiçbir değer ölçüsü seni bağlamaz, sen ne istiyorsan, ne hissediyorsan, canın ne çekiyorsa onu yaşa…

“Bireylerin temel amaçları ve kişisel özgürlüklerinin farkında olarak kazançlarını artırmak” manasıyla izah edilen ama uygulanış şekliyle hiçbir ölçü, ahlaki kaygı, bağlayıcı unsur tanımadan, hiçbir aidiyet hissetmeden, bağsız, köksüz, bencil bir yaşam tarzını benimsemesine “bireysel özgürlük” deniliyor.

Küresel güdücülerin dünyadan beklediği şey, robot gibi, birbirinin kopyası, aynı şeyleri seven, aynı şekilde hareket eden, düşünmeyen, inanmayan, fikirsiz, idealsiz sadece istenildiği-empoze edildiği gibi- yaşayan yığınlar oluşturmak. Bu hem kitleleri kontrol etmenin hem de o yığınlar üzerinden para ve güç kazanmanın yolu.

Bu anlayış ve yaşam tarzını dayatanlar, bir amaca matuf hareket ediyor ve çok yönlü kazanç elde ediyorlar.

Nasıl mı?

Diyorsun ki, benim tercihlerim var, kendi tercihlerime göre yaşamak istiyorum.

Hiçbir inancı, ölçüsü, aidiyeti ve temel sabitesi olmayan bir insanın hayata bakışını, iyi- kötü, güzel çirkin, doğru-yanlış anlayışını kim belirliyor?

BİREYSEL ÖZGÜRLÜK!

“Bireysel özgürlüğünü keşfetmiş! kendisi için yaşayan insan” aslında “onların” belirlediği yaşama tarzını kabul etmiş oluyor. Özellikle internet çağında kişilerin tercihlerini belirleyen şey çoğunlukla sosyal medya. Bu yolla zihinlerimizi ele geçiriyor ve “kendi tercihim” derken aslında bize dayatılan şeyleri tercih ettiğimizin farkına varamayan insanlar haline geliyoruz.

Çünkü modayı onlar belirliyor, trendleri onlar, en’leri, hit’leri, akımları onlar belirliyor. Giyim kuşamdan eğlence kültürüne, tüketim alışkanlıklarından kültür ve sanata bakış açısını onlar belirliyor. Kendi için yaşayan insanların nasıl yaşaması gerektiğini belirleyen onlar!

Diyorlar ki, inancını boş ver, sana nasıl yaşayacağını bir din söyleyemez. (Ama bir moda ikonu-pop star söyleyebilir) Geleneklerini at bir kenara. Hangi çağdayız, geleneklerle mi yaşayacaksın. Onlar nostaljik birer figür. Küreselleşen dünyada farklı kültür mü olur, dünya vatandaşı dünyada egemen kültür neyse onu benimser. Aile ve aile değerlerini de boş ver. Onlar seni kısıtlıyor.

Aidiyetin olmazsa rahat olur, kimseye hesap vermez, kimsenin kurallarına uymak zorunda kalmazsın. Ekonomik özgürlüğünü eline al, para kazan, herhangi bir ulvi düşünce, idealist anlayış, dava, mücadele seni ilgilendirmesin hayat kısa keyifle yaşa. Bir daha mı geleceksin dünyaya?

Dinin emirleri, ahiret inancı, doğru- yanlış ölçüsü, dinin emrettikleri, kültürün, örf ve ananelerin… Her şeyi at bir kenara.

Bugün için dünyada hâkim ve popüler olan Batı kültür ve yaşam tarzıdır. Ve bireysellik adı altında zihinlere nakşedilen şey Batı yaşam tarzıdır.

KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

Siyasi ve askeri gücü elinde bulunduran emperyalist Batı, kültür emperyalizmi ile yaşam tarzını değiştiriyor, bu yolla kapitalizmin “tüketim alışkanlığını” kazandırıyor ve bu alışkanlıkları düşünce haline getirerek ele geçirdiği insanları adeta kendisine köle yapıyor. Yani hem bizi inanç, kültür ve geleneklerimizden kopartıp kendisine râm ediyor hem de üstüne tonla para kazanıp daha da güçleniyor.

Ailesi, toplumu, inanç ve kültüründen uzaklaşan insan da, başkasının ona dayattığı yaşam tarzını benimsiyor doğal olarak.

“Sadece kendi mutluluğu için yaşayan insan kötüdür “ diyor Tolstoy. Kendi mutluluğundan başka hiçbir şeyi umursama” diye bangır bangır yayın yapıldığı bir dönemde “kötü insanlar” yetiştirmenin adı “bireysel özgürlük” oldu.

Batı kültürüne kapılmadan yaşamanın yolu, inancına, değerlerine, ailene, geleneklerine bağlı olmaktan geçer. Bu olmadığı zaman, kökünden kopartılmış bir yaprak gibi rüzgar ne yandan eserse o tarafa savrulur insan. Bu zamanda rüzgar maalesef Batı tarafından estiriliyor. O rüzgara direnmenin yolu kökleri sağlam ağaca bağlı olmaktan geçiyor. İşte bireysellik adı altında sunulan şey insanları kendi köklerinden kopartmak, ruh ikliminden uzaklaştırmanın bir vasıtası.

Bireyselcilik emperyalizmin menfaatine uygun hareket etmeye aday insanlar yetiştirme metodudur. Kendi değerlerinden kopartılmış insan, hakim kültür ne ise onun rengine bürünür.

İnsanın şahsiyetini oluşturan temel şeyler vardır. İnancı, ailesi, cemiyeti, sosyal çevresi ve nihayetinde ideali. “Önemli olan hayat değil gayesidir” diye bir sözü vardı Sezai Karakoç’un. Gayesiz insanı gütmek, şahsiyetsiz insanı kullanmak kolaydır. Kendi şahsiyeti olmayan başkasının şahsiyetine bürünür. Bugün en büyük sorunumuz bu.

Z kuşağı meselesine oy verecek vermeyecek şeklinde politik kulvardan bakılıyor. Halbuki, mesele ne oy ne seçim. Bu anlayışta, yani hiçbir değer ölçüsü olmadan, temel sabiteleri, gayesi olmayan insan için ne vatan duygusu olur ne millet ne aile ne cemiyet ne kutsal… Vatan elden gitse ucu kendisine dokunmadıkça umurunda olmaz. Asıl sorun budur.