Kendin İçin yaşa!
Kendin için yaşa, bir daha mı geleceğiz dünyaya!..
Yeni dünyanın
“bireysellik” adı altında yeni nesillere sunduğu slogan bu!
Başkasının
ne düşündüğü önemli değil. Hiçbir değer ölçüsü seni bağlamaz, sen ne
istiyorsan, ne hissediyorsan, canın ne çekiyorsa onu yaşa…
“Bireylerin temel amaçları ve kişisel
özgürlüklerinin farkında olarak kazançlarını artırmak” manasıyla izah edilen ama uygulanış
şekliyle hiçbir ölçü, ahlaki kaygı, bağlayıcı unsur tanımadan, hiçbir aidiyet
hissetmeden, bağsız, köksüz, bencil bir yaşam tarzını benimsemesine “bireysel özgürlük” deniliyor.
Küresel
güdücülerin dünyadan beklediği şey, robot gibi, birbirinin kopyası, aynı
şeyleri seven, aynı şekilde hareket eden, düşünmeyen, inanmayan, fikirsiz,
idealsiz sadece istenildiği-empoze edildiği gibi- yaşayan yığınlar oluşturmak.
Bu hem kitleleri kontrol etmenin hem de o yığınlar üzerinden para ve güç
kazanmanın yolu.
Bu anlayış
ve yaşam tarzını dayatanlar, bir amaca matuf hareket ediyor ve çok yönlü kazanç
elde ediyorlar.
Nasıl mı?
Diyorsun ki,
benim tercihlerim var, kendi tercihlerime göre yaşamak istiyorum.
Hiçbir
inancı, ölçüsü, aidiyeti ve temel sabitesi olmayan bir insanın hayata bakışını,
iyi- kötü, güzel çirkin, doğru-yanlış anlayışını kim belirliyor?
BİREYSEL
ÖZGÜRLÜK!
“Bireysel özgürlüğünü keşfetmiş! kendisi
için yaşayan insan”
aslında “onların” belirlediği yaşama tarzını kabul etmiş oluyor. Özellikle
internet çağında kişilerin tercihlerini belirleyen şey çoğunlukla sosyal medya.
Bu yolla zihinlerimizi ele geçiriyor ve “kendi tercihim” derken aslında bize
dayatılan şeyleri tercih ettiğimizin farkına varamayan insanlar haline
geliyoruz.
Çünkü modayı
onlar belirliyor, trendleri onlar, en’leri, hit’leri, akımları onlar
belirliyor. Giyim kuşamdan eğlence kültürüne, tüketim alışkanlıklarından kültür
ve sanata bakış açısını onlar belirliyor. Kendi için yaşayan insanların nasıl
yaşaması gerektiğini belirleyen onlar!
Diyorlar ki,
inancını boş ver, sana nasıl yaşayacağını bir din söyleyemez. (Ama bir moda ikonu-pop
star söyleyebilir) Geleneklerini at bir kenara. Hangi çağdayız, geleneklerle mi
yaşayacaksın. Onlar nostaljik birer figür. Küreselleşen dünyada farklı kültür
mü olur, dünya vatandaşı dünyada egemen kültür neyse onu benimser. Aile ve aile
değerlerini de boş ver. Onlar seni kısıtlıyor.
Aidiyetin
olmazsa rahat olur, kimseye hesap vermez, kimsenin kurallarına uymak zorunda
kalmazsın. Ekonomik özgürlüğünü eline al, para kazan, herhangi bir ulvi
düşünce, idealist anlayış, dava, mücadele seni ilgilendirmesin hayat kısa
keyifle yaşa. Bir daha mı geleceksin dünyaya?
Dinin
emirleri, ahiret inancı, doğru- yanlış ölçüsü, dinin emrettikleri, kültürün,
örf ve ananelerin… Her şeyi at bir kenara.
Bugün için
dünyada hâkim ve popüler olan Batı kültür ve yaşam tarzıdır. Ve bireysellik adı
altında zihinlere nakşedilen şey Batı yaşam tarzıdır.
KÜLTÜR
EMPERYALİZMİ
Siyasi ve
askeri gücü elinde bulunduran emperyalist Batı, kültür emperyalizmi ile yaşam
tarzını değiştiriyor, bu yolla kapitalizmin “tüketim alışkanlığını” kazandırıyor
ve bu alışkanlıkları düşünce haline getirerek ele geçirdiği insanları adeta
kendisine köle yapıyor. Yani hem bizi
inanç, kültür ve geleneklerimizden kopartıp kendisine râm ediyor hem de üstüne
tonla para kazanıp daha da güçleniyor.
Ailesi,
toplumu, inanç ve kültüründen uzaklaşan insan da, başkasının ona dayattığı
yaşam tarzını benimsiyor doğal olarak.
“Sadece kendi
mutluluğu için yaşayan insan kötüdür “ diyor Tolstoy. Kendi mutluluğundan başka
hiçbir şeyi umursama” diye bangır bangır yayın yapıldığı bir dönemde “kötü
insanlar” yetiştirmenin adı “bireysel özgürlük” oldu.
Batı
kültürüne kapılmadan yaşamanın yolu, inancına, değerlerine, ailene,
geleneklerine bağlı olmaktan geçer. Bu olmadığı zaman, kökünden kopartılmış bir
yaprak gibi rüzgar ne yandan eserse o tarafa savrulur insan. Bu zamanda rüzgar
maalesef Batı tarafından estiriliyor. O rüzgara direnmenin yolu kökleri sağlam
ağaca bağlı olmaktan geçiyor. İşte bireysellik adı altında sunulan şey
insanları kendi köklerinden kopartmak, ruh ikliminden uzaklaştırmanın bir
vasıtası.
Bireyselcilik
emperyalizmin menfaatine uygun hareket etmeye aday insanlar yetiştirme
metodudur. Kendi değerlerinden kopartılmış insan, hakim kültür ne ise onun
rengine bürünür.
İnsanın
şahsiyetini oluşturan temel şeyler vardır. İnancı, ailesi, cemiyeti, sosyal
çevresi ve nihayetinde ideali. “Önemli
olan hayat değil gayesidir” diye bir sözü vardı Sezai Karakoç’un. Gayesiz
insanı gütmek, şahsiyetsiz insanı kullanmak kolaydır. Kendi şahsiyeti olmayan
başkasının şahsiyetine bürünür. Bugün en büyük sorunumuz bu.
Z kuşağı meselesine oy verecek vermeyecek şeklinde politik kulvardan bakılıyor. Halbuki, mesele ne oy ne seçim. Bu anlayışta, yani hiçbir değer ölçüsü olmadan, temel sabiteleri, gayesi olmayan insan için ne vatan duygusu olur ne millet ne aile ne cemiyet ne kutsal… Vatan elden gitse ucu kendisine dokunmadıkça umurunda olmaz. Asıl sorun budur.