Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 May 2019

Kendimizi arıyoruz, bulmak için!

Kibirden rahatsızlık duymayan yok. Şeytanın kibri nedeniyle isyan ettiğini ve Allah’ın huzurundan bu nedenle kovulduğunu bilmeyenimiz yoktur. Hâlâ içimizden bazılarının kibrinin tavan yapmasıyla küçük dağları yarattığı tavrını biliyoruz da büyük dağlara tırmandıkça toplumsal dengenin sarsıldığını görmüyoruz.

Sıkılmış yumrukların, kabaran göğsün ve öfkenin toplumsal dengeyi bozmadığını kim söyleyebilir. Nezaket ve güven azalması bundan… Bencillik, şiddet, haksızlık ve zalimliğin artması bundan… Suçu şeytana yüklemek ve bir başkasına atmakla temizleneceğimizi sanıyoruz.

Acıyla, mutsuzlukla, gerginlik ve bencillikle; bedenle ruhun düzeni ve huzur sağlanamadı bugüne kadar. İlgisizlik, tepkisizlik ve zulme eğilim göstermek dengesizlik halidir. Hz. Peygamber (S.A.V) buyuruyor ki: “Bir kötülük gördüğünüz zaman, onu elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmezse, dilinizle düzeltin, buna da gücünüz yetmezse, kalbinizle buğzedin. Zaten bu da imanın en düşük derecesidir”

İyilik, yardımseverlik, şefkat ve merhamet ruhun ve bedenin, dolayısıyla bireyin ve toplumun dengesi… Bu denge kötülüğün tartısında ağır basıyorsa iyi olanların görevlerini gereği gibi yapmamasındandır.

Çıkar peşinde koşanlar

Sadece kendi çıkarını düşünen, haz ve hız peşinden ömür tüketenlerin; acımasızlığı, kalp katılığının baskın hâle gelmesi tesadüfi değildir. Bu nedenle şeytanın musallat olduğu toplumların bilinen kötü akıbeti malum...

“Hayâ ve edep imandandır.” Evde edep ve hayâ, dışarda edep ve hayâ, toplumsal ve bireysel ilişkilerde edep Ya Hu diyoruz. Dede ve ninelerimizin, anne ve babamızın yaşadığı dönemlerde büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atmamak saygıdan öte edeptendi.

Büyükler konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dalmamak, odaya girdiklerinde toparlanmak, büyükler sofraya oturmadan sofraya oturmamak saygı ve edeptendir. Bugün kazançta bereketinin olmamasında helalden ve edepten yoksunluk vardır. Bizim değerlerimizde alın ve akıl teri takvadan sayılmıştır. Edep terbiyeden, hayâ imandandır.

Eskiden depresyon yoktu

Sevgi ve saygının olduğu o günlerde yarenlik, kardeşlik, dostluk olduğundan depresyona az rastlanırdı. İhtiyarlarımız eve yük, cebe yük, kalbe yük sayılmazdı desem aranızdan siz cennette mi yaşıyordunuz diye soranlarınız olacaktır. Bugün kaç kişinin yanında anne ve babası ihtiyarlıyor diye sorsam derin bir suskunluğun olacağı gerçektir.

O günlerde bırakın sokaklarda üryan gibi gezmeyi ev içinde bile iç çamaşırlarla gezilmezdi. Hele uluorta, görünür yerlere asılmasına “edep yahu” denirdi. Birlikte nikâhsız yaşamanın ve zinanın adı aşk hiç değildi.

Ah o rüya zamanlar...

Sırlar, kavgalar “yen kırılır içinde kalır” misali evin içinde kalır, evlerin edebinden sayılırdı. Yenilip içilenler, giyim kuşamlar adeta gözlere soka soka sergilenmezlerdi. Bari Ramazan sofralarının teşhirinden sakınalım.

Evlilikler neden bitiyor?

Şuna ne dersiniz?

Küçük bir anlaşmazlıkta evlilikler bitiyor, ocaklar sönüyor. Sırlar, özel ilişkiler çarşaf çarşaf faş oluyor. Kavgalar ortada, sevmeler ve sevişmeler ortada. Ar damarı çatlamış bir kere…

Mahremiyet kalmayınca sonuç ortada…

Evin iffeti, sevginin ve aşkın iffeti ölçü ve gizliliktedir. Gözün iffeti ise göz kapaklarındadır. Utanma ve hayâ imandan sayılmıştır. Ne yazık ki bunlar mumla aranır oldu bugün…

Hayânın makamı gözdür. Bu yüzden gözü korumak önemlidir. Şimdi “güzele bakmak sevaptır” zırvalığı gına getire...

Bu gidişle koptu kopacak kıyamet!

Neyin çivisi çıkmadı ki yerinden...