Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Aralık 2022

Kendimi sessize aldım

Mekânlar tenha. Çığlıklar sineye, kuşlar yuvalarına çekildi. Suyu çekilen toprak. Geceye küsen yıldızlar. Perde perde inen bulutlar. Ateşi sönen ocak. Cıvıltısı kaybolan ormanlar. Çocuksuz parklar. Sessize alınan dünya.

Peronlar boş. İsimsiz kesilen biletler. Tekli koltuklar. Alttan, içten, ağır ağır duyulan müzik. Her şey bir süreliğine durmuş gibi. Bir sessizlik...

Gürültüden kaçış. Görünmenin acısı. Yorulan ses. Eskiyen yüz. İncinen kalp. Ceplerde kalan ve uzatılmayan eller. Biriken selamlar. Ulaşamayan mektup. Yolda kalan posta. Eskidendi “filanca eliyle falana” diye yazılan mektuplar. Evet, çokça mektup ulaştı bir dost eliyle başka bir dosta. Şimdi sessizlik mevsimi.

Behçet Necatigil, “Yaşamak azaptır çok zaman/Dualara açıldı ağız/Tükendi dizlerde derman/Akşamı bulamayacağız.” derken akşam yine olmuştu. Sofrada toplanan yalnızlıktı. Kalabalık caddelerden taşan sesin ürküttüğü ruh nereye sığınabilirdi? Kaçışın mümkün olmadığı, vaktin sessizliğe doymadığı, bir ruhun bir ruhu boğmadığı günlerin özlemi…

“Sen ey kendiyle yetinen!/Artık suyumuz bulanık/Bir güneş bile olsa sonunda
Yolumuz kırık, önümüz karanlık/Ve ağır tuğrası alnımızda/Padişah yalnızlığın/Ama yine de umudumuz kalabalık.” Umudun kalabalık olması nedir? Metin Altıok, “Bir Acıya Kiracı” olmayı kabullenmişti. Biz hangi acıların kiracısı olabiliriz? Gönlümüzde kimi misafir eder, kime boyun bükeriz? Yolumuzda hangi engebeler vardır, biz kime yaslanır, nerede uslanırız? Kiracı mıyız, ev sahibi mi? Hangi acılar göğsümüzde tutunur? Bu sessizlik ırmağı nereye akar, nerede durulur?

Ahmet Arif gibiyim diyebilen var mı? “Gene bir cehennem var yastığımda/Gel artık…” Cehennem nedir? Sevilenin yokluğu mudur? Yastığın ateş topuna dönmesi nedendir? Gözyaşınız kirpiklerinizde donuyorsa nedendir? Sessizliği midir dünyanın?

Irmaklar sessiz ağlıyor. Suyun yalnızlığını öğrendim. Çiçeğin küstüğünü duydum. Ateşin üşüdüğünü, ışığın karanlığını gördüm. Sessize aldım. Kendimi ayırdım o yorucu kalabalıktan. Bir mağara ağzını tutan örümcektir yüzüm. Yüzüm kalbimi tuttu. İçimde yaşanır hicretler. Sessizliğin bir yol olduğunu söylemişti dedem. Sükûtîlik yolunun çilesini kaç kişi çekebilir şu gürültülü dünyada? Kulağımızda çoğalan yırtıcı seslerden kim kurtarabilir bizi? Dünyayı sessize almak ve içe çekilmek iyi gelmez mi hepimize? Çok olmak yüktür, zira dünya az ile gidilecek yoldur.

Kendi yalnızlığımıza sığınma vakti. Sözler ne kadar acı ise o kadar da ağırdır. Sözün ağırlığı, taşın ağırlığından az mıdır? Yoksa bu gürültülü dünyanın ağırlığı hoyratça söylenen sözlerden mi ibarettir?

İç denizlerimde sessizliğimleyim. Onun misafiriyim. Kenardayım. Kıyılarımda ateş. Fazla sözleri yaka yaka çıktım bu denizden. Güneşten bir tutam aldım. Alnıma düşmüyor perçemim. Kavruk bir meyvedir kalbim. Dalı kırık… Çizgilerim konuşuyor, ben susuyorum. Kendimi sessize aldım.